Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen 2019 Necip Fazıl Ödülleri Töreni'ndeki konuşmasında, ödüllerin yayın hayatı, edebiyat ve fikir dünyası için hayırlara vesile olmasını temenni etti.
Necip Fazıl Kısakürek'i rahmet, minnet ve hasretle yad ettiğini belirten Erdoğan, "Rabb'im ondan razı olsun. Onu cennet ve cemaliyle müşerref kılsın. Bu yıl altıncısını takdim ettiğimiz bu mükafatların ilim ve kültür hayatımız açısından artık bir Türkiye klasiğine dönüştüğünü görüyoruz. Bu başarıda 6 yıllık emeği olan Star gazetesine, üstadın mirasına ve aziz hatırasına sahip çıktıkları için şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin zengin kültür ve edebiyat havuzundan isimleri her yıl ince bir çalışmayla tespit eden, özellikle bu mükafatların takdimine istikamet veren jüriye teşekkür ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle de mükafatlarını takdim ettiğimiz ilim, edebiyat ve sanat erbabımızı gönülden tebrik ediyor, kendilerine yeni başarılarla dolu münbit bir ömür niyaz ediyorum. Bu bereketli topraklar, sayısız kültür ve sanat erbabını yetiştirmiş ve insanlığın istifadesine sunmuştur. Bu değerlerin tanınması, bilinmesi ve eserlerinden daha fazla kişinin istifade edebilmesi düşüncesiyle 2014'ten bu yana Necip Fazıl mükafatlarını sahipleriyle buluşturuyoruz. Özellikle jürideki saygıdeğer hocalarım, bu yıl da farklı dallarda 8 kıymeti bu listeye aldılar ve hakikaten çok ciddi emek sarf etmek suretiyle de bu isimler tespit edildi."
Listenin ilk sırasında şiir ödülünün yer aldığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Et-tekraru ahsen, velev kane yüz seksen. Bunları tekrar edeceğim. 2019 Necip Fazıl Şiir Ödülü'nü değerli kardeşim İbrahim Tenekeci'ye takdim ettik. Dilinde ve üslubunda her zaman sadeliği ve samimiyeti hissettiğimiz İbrahim Tenekeci modernleşmenin yol açtığı çelişkilere dikkati çeken şiirlere imza atıyor. 'Bir bilseniz efendim/ İçin için ateşe verdim içimdeki beni/ Ah beni/ Hangi vadiler istedi de gitmedim/ Kıskandım da ne oldu hayattan kendimi/ Ah efendim, sorar durur can/ Nasıl bir sondur bu/ Kaçtıkça yakınlaşan/ Kaçtıkça yakınlaşan/ Derdimi anlattım efendim/ Derdimi anlattım, sözü yormadan/ Oturup dua ettim, yalvardım/ Akıl, git başımdan.' Bir yanlışlık yoktur inşallah İbrahim kardeşim. Hayranlıkla okuduğumuz bu mısralarla ve bunun gibi daha niceleriyle yüreğimizi ısıtan İbrahim Tenekeci kardeşimizi tebrik ediyorum.
Hikaye ve roman alanında ise 'Esenlik Zamanları', 'Pencere', 'Adı Leyla' olsun gibi nice eseri edebiyat dünyamıza kazandıran Cemal Şakar'ı görüyoruz. Cemal Şakar hikayelerinde bize ait olan sesleri ve notaları kullanarak okuyucularına türkü tadında cümleler sunuyor. 'Yolculuk varmaktan güzeldir bazen. Ve yollar yürüyelim diye kalbimizi dürter.' diyor bir eserinde. Bir diğerinde ise 'Birileri uzakları anlatır, ulaşılamaz uzaklardan bahseder hep. O uzaklar içimizmiş meğer. Karanlık diye korkup girmediğimiz başka başka zamanların peşine düştüğümüz uzaklar.' Her bir hikayesinde okuyucusunun farklı iklimlerde soluklanmasını sağlayan Cemal Şakar kardeşimizi de tebrik ediyorum."
"OSMANLI, 600 YIL BARIŞ VE HUZUR DÖNEMİ YAŞATTI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ecdadın tarihin 6 asrına Osmanlı mührünü vurduğunu anlatarak, Osmanlı Devleti'nin din, dil, etnik yapı ve kültür bakımından farklı özellikler taşıyan bir coğrafyada 600 yıl barış ve huzur dönemini yaşattığını söyledi.
Bunun nasıl gerçekleştiğini anlamak ve anlatmak isteyen araştırmacıların askeri, idari, iktisadi, sosyal, kültürel ve demografik birçok sebepten bahsettiğini anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünya tarihinde çok sık rastlanmayan böyle bir başarıyı tek bir saikle açıklamak elbette mümkün değildir. Dili, dini ve etnik kökeni birbirinden farklı onlarca milletin 21 milyon kilometrekareye ulaşan coğrafyada barış içinde yaşaması Osmanlı'nın yönetim ve hukuk anlayışı sayesinde mümkün olmuştur. Birçok tarih araştırmacısını Osmanlı adliye kaynaklarına sevk eden sebep budur. Sayıları on binleri aşan kadı sicilleri işte bu kaynakların en önemlisidir. Kadı sicilleri sadece hukuk tarihi bakımından değil, Osmanlı Devleti'nin sosyal, siyasi, iktisadi ve kültürel tarihi bakımından da son derece zengin bir kaynaktır. Bu sicillerin yayımlanmasına duyulan ihtiyaç ilim çevrelerinde yıllarca dile getirilmiş fakat birtakım zorluklar sebebiyle bu mümkün olamamıştır. Nihayet Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) çatısı altında Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın ve Dr. Coşkun Yılmaz hocalarımızın öncülüğünde bir heyet bu boşluğu doldurmayı başardı. Böylece hukuk, siyaset, toplum ve iktisat tarihine yönelik araştırmalar için çok kıymetli bir külliyat kullanıma hazır hale geldi. Bu yıl ki fikir araştırma ödülünü kendilerine takdim ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İSAM, İstanbul Medipol Üniversitesi, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Ajansı tarafından toplam 100 cilt halinde basılan bu kıymetli eserde emeği bulunan herkesi can-ı gönülden tebrik ediyorum."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek'in gençliğe hitabesinde "Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik" diyerek herkese ait bir özlemi dile getirdiğini belirterek, "Onun adına düzenlenen bu törende her yıl ilk eser ödülleri vererek genç kardeşlerimizi cesaretlendiriyor ve teşvik ediyoruz. Bu yıl da ilk eserler alanında iki genç kardeşimiz ödüle layık görüldü. İç dünyasına sığdıramadığı duyguları bazen isyankar ama her zaman latif bir dille şiirlerinde işleyen şair Meryem Kılıç ile 'Herkesten Sonra Gelen' ve 'Atları Uçuruma Sürme' isimli iki hikaye kitabıyla gönüllerde taht kuran Emir Gürdamur'u içtenlikle tebrik ediyorum. Anadolu'nun bereketli ikliminde boy veren bu iki genç yetenekten inşallah gelecekte de çok değerli nitelikli yüreğimize dokunacak nice eserler bekliyoruz." dedi.
"ARAŞTIRILMASI GEREKEN KARANLIK NOKTALAR BULUNUYOR"
Üstadın hakkında eserler verdiği bu uğurda bedeller ödediği yakın tarihimize dair hadiselerin hâlen yeterince aydınlığa kavuşturulamadığını görüyoruz.
Tarihimiz doğrusuyla yanlışıyla, eksiğiyle fazlasıyla, sevinciyle üzüntüsüyle bizim tarihimizdir.
Geçmişimizle yüzleşmek bizi küçültmez tam tersine büyütür.
Hakikatlere ulaşma şansımızın oldukça yüksek bulunduğu yakın tarihimizle ilgili bu yaklaşıma daha çok ihtiyacımız var.
Mesela, tek parti CHP'sine ait dönemde, objektif bir şekilde araştırılması gereken karanlık noktalar bulunuyor. Öncelikle bunu yapması gereken ana muhalefet CHP'nin bizzat kendisidir.
Dikkat ederseniz bu tartışmalar gündeme geldiğinde derin bir sessizliğe bürünüyorlar.
Açıkçası CHP'nin artık bu millete kendi tarihiyle ilgili kapsamlı, samimi öz eleştiri vermesi şarttır.
İskilipli Atıf Hoca'nın idamından, Dersim olaylarına, Türkçe ezan zulmünden, 27 Mayıs darbesindeki rolüne kadar pekçok üzücü hadise hadisede CHP, kendi tarihiyle yüzleşme cesareti gösterememiştir.
"CHP'NİN ÖZÜR DİLEMESİ YA DA PİŞMANLIĞINI SÖYLEMESİ GEREKİYOR"
Dersimli olan zat da bunu açıkça ortaya koyamamıştır. Bu zat, her fırsatta Dersimli olduğunu ve gurur duyduğunu söylemektedir. Dersim olaylarıyla ilgili bizim yaklaşık 10 sene önce gösterdiğimiz hassasiyet ve vicdani tavrın 10'da 1'ini sergileyemiyor.
Biz CHP'nin kurumsal anlamda Dersim konusuyla ne düşündüğünü, nasıl bir yaklaşım içinde olduğunu hâlen bilmiyoruz.
CHP'nin bir an önce milletin karşısına çıkıp bu ülkeye yaşattıkları için ya özür dilemesi ya da üzücü olaylardaki rolleri için pişmanlık duyduğunu millete söylemesi gerekiyor.
CHP yönetimi geçmişleriyle yüzleşene, darbeler, katliamlar, yasaklar, idamlar ve kanlı sokak olaylarındaki rollerini cesaretle açıklayana kadar, peşlerini bırakmayacağız.