Elest Bezmi nedir?

Alevilik’te yaratan yaratılan ilişkisi âşık maşuk ilişkisine benzetilir. Alevilere göre Allah ile kulları arasındaki ilk buluşma ‘Elest Bezmi’nde gerçekleşmiştir. Bu nedenle insanın döngüsü Âdemin sulbünden gelecek kulların ruhlarının var edilmesi ile başlar ve yine öze dönüşle tamamlanır.

ŞENOL KALUÇ / YAZI DİZİSİ - 9

Elestü deminden hak bildik yolu
Korkarım solduram ol gonca gülü
Nice ağlattın bu edna kulu
Sana medet yola Mürvet yâ Ali”

Pir Sultan Abdal

“Hani Rabbi celle şânüh, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini çıkarmıştı. Onları kendilerine şâhid tutarak: “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” buyurmuştu. “Evet, ey Rabbimiz şâhid olduk!” demişlerdi. Bu şehâdet, Kıyâmet Günü, “Biz bu ikrârdan gafillerdik!” dememeleri içindi.”

“Elestü bi-Rabbiküm Hak’dan nidâ gelicek
Mü’minler Belî diyüp itdiler ikrârını
Kâlu belî dinildi münkir-muhib bilindi
O demden duta geldi câhiller inkârını
Yûnus’a küfr elinden şikâyete geldiler
İy sultânum girçek er kes gider zünnârını”

Yunus Emre

Bu olay Alevilikte çok özel bir yere sahiptir. Şeyh Safi
“أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ elestü bi rabbiküm” hitabını bir şaraba benzetir ve can’ın o şarabı tekrar tekrar içmeyi arzuladığını söyler: “…Ol gün ki hitab-ı “… Elestü birabbiküm…” şarabını içdüm. egerçi vücut kalıbına geldüm. Lakin, dahi ol şarabun humariyem. Murad “dalk”dan ki beytde mezkûrdur, kalıbı cismanidür. Ve şimdi ol şarabun temennasını can ider ve girü içmek diler ki ol meşreb-i saf beden hakinun haşakinden safi ola.”

“Pir sultan der “Kalû belî”
Dedik ya Murtaza Ali
Kim kadeh içer kim dolu
Bu bize bir acep derttir.”

P. S. Abdal

Buyruk’ta o gün şu şekilde anlatılır: “Allah bütün ruhları Âdem’e (a.s) gösterdi. Sağ tarafa iman edenlerin ruhlarını, sol yanına da kâfirlerin ruhlarını koydu. Sonra şöyle buyurdu: “أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ elestü bi rabbiküm”

Allah-u Teâlâ hazretlerine layık olan kullar: “bela” dediler. Hakka layık olmayanlar da “la” diye cevap verdiler. Bir kısmı da aldırış etmedi. Allah-u Teâlâ yine “elestü bi rabbiküm” buyurdu. Bu defa; “Bela” diyenlerin birçoğu “la” dedi. Aldırış etmeyenlerin de birçoğu “bela” dediler. Bir kısmı yine aldırış etmedi.

İki kere “bela” diyenler mümin ve doğru mümin olacaklardı. İki kere “la” diyenler, kâfir doğup kâfir öleceklerdi. İki defa aldırış etmeyenlere gelince onlar da neüzübillah şaki ve azğın olacak olanlardır. İlkin “bela”, sonra “la” diyenler de mümin doğup kafir ölenler, ve ilkin “la” sonra “bela” diyenler ise kafir doğup mümin ölecek olanlardı.”

“Ezelden bileyidüm Elest’de Belâ didüm
Ol kadîmî denizden sil olup akup geldüm”

Yunus Emre
“Bilen bilür bilmeyen bilmez bilüri
Sen seni bilmez isen bula-gör bir bilüri”

Kaygusuz Abdal

Burada “İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.” Ayetlerine de bir işaret vardır. Bu dünya bir imtihandır ve âdem olmaktan murat kendi özün bilmek ve verdiği ikrarı hatırlamaktır.

Kaygusuz Abdal Budalaname’de bu durumu şu şekilde açıklar: “âdem dünyaya gelmekten murad hemân kendüyi bilüp Hakk’ı anlamakdur. Tâ ki Hakk’ı batıldan fark idüp ömrüni telef etmemiş ola. Çün sen dahi âdemüm dirsin. İbret ile vücudun kubbesine çık, bu sahranun düzine ve enişine bak ve yokuşına nazar eyle. Korkulu menzilleri öndin yokla. Ta ki yol vurandan emin olasın” ve Elest deminde verdiğin sözü tutasın. Bu fasla Yunus Emre ile son verelim:

“Biz bizi bilmezidük bizi kendüden eyledi
Âşkâre kıldı bizi kendüy pinhân eyledi
Biz bile pinhânidük gayr-ı sen ü ben idük
Mutlak bî-gümânidük hem bî-gümân eyledi
Topragı kadarladı sûreti hat bagladı
Durgurdı dört âleti adın insân eyledi
Çün yaratdı Âdem’i bileyidük biz kamu
Bu kamu hâs u ‘âmı bir ma‘denden eyledi

Kamu bir yire gider kimse niçesi yiter
İki birdür bir biter gör bir neden eyledi
Çün nefs oldı havâle dagılduk degme yola
Tatlu oldı nevâle ol sen ü ben eyledi
Ne sen ü ben ne fülân ne dutarısa yalan
Dünyâ çirkine kalan işün gümân eyledi
Âdem’den buna degin ne eli var ne yegin
Geymegile yimegi bir dâneden eyledi
Elest’de bileyidük göz açduk “Belî” didük
Yûnus’ıla gayrını kamu birden eyledi” Yunus Emre

ON İKİ İMAM 9. MUHAMMED EL-CEVÂD (TAKÎ) (Ö. 220/835)

Ebû Ca‘fer Muhammed “cömert” anlamındaki Cevâd’dan başka Takī, Münteceb, Necîb, Murtazâ, Kāni‘ lakaplarıyla da anılır. Babası vefat ettiğinde henüz yedi yaşında olması o gününün Şîa toplumunda büyük tartışma ve ayrışmalara yol açtı. Yaşına rağmen kendisini kısa sürede ispat etmiş ve ilim ve kemalini takdir eden Abbâsî Halifesi Me’mûn onu Medine’den Bağdat’a getirterek yakınlarının muhalefetine rağmen kendisini kızı Ümmü’l-Fazl ile evlendirmiştir. Bağdat’ta kaldığı sekiz yıl boyunca başta kadı Yahyâ b. Eksem olmak üzere çok sayıda kişinin kendisine yönelttiği sorulara verdiği ikna edici cevaplar Şiî kaynaklarında nakledilmektedir. Daha sonra hac için izin isteyerek Medine’ye gitti. Me’mûn’un 218’de (833) Bizanslılar’la yaptığı savaşta öldü. Yeni halife Mu‘tasım-Billâh’ın daveti üzerine 220 (835) yılının başında Bağdat’a döndü ve aynı yılın zilkade ayının sonunda (25 Kasım) vefat etti.

YARIN: MATEM GÜNÜ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Tarikatta secde nedir?
Düşkünlük erkânı Aleviler için yargılama kurumudur
Bugün matem günüdür Hüseyin aşkına ağlayalım

Güncel Haberleri