Rusya’nın, Donbas bölgesinden sonra bütün Ukrayna’yı işgale başlamasının ekonomik etkileri Türkiye ekonomisini ciddi anlamda tehdit ediyor. Ekonomist Mahfi Eğilmez "Ukrayna savaşının ekonomik etkileri" isimli bir çalışma yayınladı. Eğilmez, çalışmasında Türkiye’de finansal göstergelerin savaş başındaki durumuyla ilk 9 gün sonundaki durumunu geçen yılın son günündeki göstergelerle birlikte ele aldı.
SAVAŞ ORTAMINA GİRİLDİ
Türkiye'nin, finansal göstergeler açısından savaştan önce de son derecede sıkıntılı bir durumda bulunduğuna dikkat çeken Eğilmez, enflasyonun yüzde 50’leri bulduğu, dolar kurunun 13’ün üzerinde olduğu ve ekonominin risk priminin (CDS primi) 500’lerin üzerinde olduğu bir aşamada bu savaş ortamına girildiğine vurgu yaptı.
Mahfi Eğilmez 5 maddede ekonomide önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeleri özetledi.
İŞTE EĞİLMEZ'İN TESPİTLERİ:
Türkiye’de finansal göstergelerin savaş başındaki durumuyla ilk 9 gün sonundaki durumunu geçen yılın son günündeki göstergelerle birlikte aşağıdaki tabloda gösteriyoruz:
Görüleceği gibi Türkiye, finansal göstergeler açısından savaştan önce de son derecede sıkıntılı bir durumda bulunuyordu. Enflasyonun yüzde 50’leri bulduğu, Dolar kurunun 13’ün üzerinde olduğu ve ekonominin risk priminin (CDS primi) 500’lerin üzerinde olduğu bir aşamada bu savaş ortamına girmiş bulunuyoruz.
Bu savaş Türkiye ekonomisine ilk darbeyi USD/TL kuru üzerinden vurmuş bulunuyor. Kur yükselmeye devam ediyor ve bu yükseliş ithal maliyetlerimizi artıracağı için zaten G20 ülkeleri arasında rekor düzeyde olan enflasyonu daha da yukarı itecek.
Yılbaşında 76 dolar olan ham petrolün varilinin savaş nedeniyle bugün 115 dolar dolayında bulunuyor. Ham petrolün varil fiyatındaki her 10 dolarlık artış cari açığa yaklaşık 4,4 milyar dolarlık yük getiriyor. Bu hesaba göre eğer petrol fiyatları bu düzeyde kalırsa cari açığa bir yılda 15 milyar doların üzerinde ek yük gelecek demektir.
Bir başka sorun turizm gelirlerinde karşımıza çıkacak. 2022 yılında 35 milyar dolar dolayında turizm geliri bekleniyordu. Türkiye, an itibarıyla tarafsız kalmış ve Boğazları Montrö Boğazlar Sözleşmesine dayanarak kapatmış bulunuyor. Bu tutum şimdilik Rusya’dan ve NATO’dan tepki çekmemiş olsa da Rus turistlerin gelmesi sıkıntıya girebilir. Benzer bir durum Avrupalı turistler açısından da söz konusu olabilir. Hatta Avrupalılar, Rus turistlerin Türkiye’ye gelmesi halinde gelmeyeceklerini öne sürmeye başladılar. Böyle bir gelişme turizmini yavaş yavaş toparlayan Türkiye açısından yaklaşık 15 milyar dolarlık bir döviz kaybı demektir.
Buna göre savaşın devamı ve yaratacağı etkilerle yalnızca petrol fiyatı artışı ve turizm geliri kaybının toplamı 30 milyar doları buluyor. Buna doğalgaz fiyatlarında ortaya çıkacak artışı ve diğer ithal mallardaki fiyat artışlarının etkisini de eklersek fatura büyüyor.
Bir başka sorunlu konu kur ve altın fiyatı yükseldikçe Hazine’ye binecek yükte artışa yol açacak olan kur ve altın korumalı mevduat hesaplarıdır. Döviz kurlarında ve altın fiyatındaki hızlı yükseliş ve önümüzdeki dönemde bu yükselişin devam edeceği beklentisi bu hesapların Hazine’ye ciddi bir yük getirmesine yol açacak. Merkez Bankası faizini enflasyonun 40 puan altında tutmaya çalışmanın iki olumsuz etkisi ortaya çıkıyor: İlk olarak faizi artırmak yerine kur korumalı mevduat hesabını yürürlüğe koyarak oradan Hazine’ye büyük yük getiriliyor, ikinci olarak da kurun yükselmesini önlemek için Merkez Bankası’nın rezervlerini satarak ülkenin sigortası yok edilmiş oluyor.
Özetle söylemek gerekirse savaşın Türkiye ekonomisi üzerinde üç önemli etkisi olacak:
(1) Faizi düşük tutma ısrarı devam ederse kur yükselmeye devam edecek, ithal girdi kullanımının fazlalığı nedeniyle fiyatlar artacak ve enflasyon iyice hızlanacak.
(2) TL değer kaybetmeye devam edecek, dünyada büyüme gerileyeceği için ihracat düşecek, ithal ürünlere bağımlılığımız arttığı için ithalat pahalanacak ve sonuç olarak cari açık yükselecek.
(3) Ekonomiyi canlı tutmak için yapılan vergi indirimleri ve kamu harcama artışları nedeniyle bütçe açığı artacak.
(4) Kurun yükselmesini önlemek için yapılan döviz satışları nedeniyle TCMB’nin takaslama hariç net döviz rezervleri ekside kalmaya devam edecek.
(5) Türkiye enflasyonlu büyümeden enflasyonlu küçülmeye (slumpflasyon) geçecek.
2008’de küresel krize giren dünyada ilk aşamada ABD, ikinci aşamada Avrupa ve diğer gelişmiş ekonomiler ve üçüncü aşamada Çin ve diğer gelişmekte olan ülkeler krize girdiler. Şimdi krizin dördüncü aşamasındayız. Bu aşama pandemiyle başladı ve Ukrayna Savaşıyla devam ediyor. Savaşın soğuk savaşa dönüşmesi halinde bu sıkıntılar azalsa bile devam edecek. Demek ki 15 yıldır devam eden kriz daha uzun süre devam edecek.