Türkiye ekonomisine ilişkin açıklamalarda bulunan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, gelecek için de değerlendirmelerde bulundu. Bahçıvan, salgının olumsuz etkilerinin tam ortadan kalkmaya başladığı bir noktada Rusya-Ukrayna geriliminin ortaya çıktığını belirterek, bu tablonun farklı siyasi, ekonomik ve sosyal etkilere neden olduğunu belirtti.
Enflasyonun, bu etkilerden en önemlisi olarak öne çıktığını vurgulayan Bahçıvan “Belki biz Türkiye’de o konuya alışığız ama dünyanın birçok ülkesi enflasyonu hafızalarından, tarihlerinden silmişken enflasyonla yaşamak dünya ekonomilerinin gündemine tekrar girdi.
Türkiye’yi bu koşullardan ayrı düşünmek mümkün değil. 2022’nin ülkemiz açısından da en önemli sorunu ne oldu diye sorulacak olursa ‘enflasyon’ diyeceğim. Yani dünyada da enflasyon, Türkiye’de de enflasyon” diye konuştu. Bahçıvan, büyüme ve enflasyonun birbiri ile çarpıştığı bir 2022’nin yaşandığını belirterek şöyle devam etti:
“Tabii büyüme açısından baktığımız zaman her şeye rağmen dünya ölçeğindeki öncü büyüme rakamlarına sahip ülkelerden biri olmayı başardık. Ama tabii ki 2022 yılının finalinde, 2021 yılındaki kadar görkemli ve etkileyici bir büyümenin olacağını söylemek çok kolay değil. Özellikle de büyümenin karakteristiğini ve büyümenin nerelerden pay aldığına baktığımız zaman, zaten önümüzdeki aylarda bunu daha da net göreceğiz. Sanayi sektörümüze bakacak olursak, sanayimiz 2022 yılında da salgın döneminde olduğu gibi hem büyümenin hem de toplumsal yaşamın en önemli aktörü olma özelliğini korudu. Özellikle de yatırımlar noktasında uzun dönemin ardından bir yatırım motivasyonunun ortaya çıktığını görüyoruz. Bu çok önemli. Bunun 2022 yılının ilk 6 ayında fazlasıyla sürdüğünü gözlemledik.”
YÜKSEK BÜYÜME GÖRÜŞÜ ÜLKEMİZİN YARARINA DEĞİL
Erdal Bahçıvan, ihracat pazarlarında, İSO Türkiye İhracat İklimi Endeksi’nde net şekilde görüldüğü gibi; yılın sonlarına doğru bir daralma başlasa da sanayideki performansın özellikle yatırım motivasyonu anlamında da istihdam anlamında da kendini olumlu yönde göstermeye devam ettiğini belirtti.
Bahçıvan, enflasyonun tıpkı 2022’de olduğu gibi 2023 yılında da ekonominin en temel mücadele konusu olacağını belirterek, “Olmalı da. Çünkü fiyat istikrarı ve finansal istikrar bir ekonominin bel kemiğidir. Bunun sağlam tutulması gerekir. Enflasyonist bir büyümenin nitelikli ve sürdürülebilir olamayacağını her vesile ile vurguluyoruz. 2023 yılında bu mücadeleyi kazanmalıyız. Çünkü son 20 yıldır elde ettiğimiz kıymetli kazanımlardan, bedeli düşük büyüme olsa dahi vazgeçemeyiz. Çünkü yüksek enflasyon, yüksek büyüme görüşü ülkemizin yararına değil, asla kabul etmemeliyiz” dedi.
MİKTARDAN ÇOK KALİTE ÖNEMLİ
Cumhuriyet’in 100. yılında da büyümenin miktarından daha ziyade büyümenin kalitesinin çok daha önemsenmesi gerektiği vurgulayan Bahçıvan, şunları kaydetti:
“Çünkü bunu sadece rakamsal büyüme olarak konumlandırdığınız zaman belki kısa vadeli bir skor anlamında bir değer ifade ediyor. Fakat o skora bakarken, asıl bizi taşıması gereken, uzun vadeli ve kalite oluşturma noktasındaki değerden uzaklaşıyoruz. Kalitenin temelinde de sanayi büyümesi gözetilmeli. Yani eğer orada bir kaliteden bahsediyorsak o kalite büyümesinin temelinin sanayiden beslendiği bir büyüme olması gerektiğini söylüyorum. Onun için artık 2023 ve sonrasında Türkiye büyümesinde bizi tatmin edecek ve bizi motive edecek olan asıl boyutun, kaliteli büyümenin odağındaki sanayiden gelen payın olduğunu, olması gerektiğini söylüyorum.”
DEĞERSİZ TL BİZİ İHRACATTA BAŞKA BİR NOKTAYA GÖTÜRMEZ
Erdal Bahçıvan, reel kur endekslerine bakıldığı zaman, mevcut kurlarla Türk lirasının fazlasıyla bir değer kaybı içinde olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
“TL’nin değerinin sürekli kaybedilmesine dönük bir beklentinin, bir bakış açısının bizi ihracatta da çok daha farklı bir tabloya götürmesini beklememeliyiz. Bunun yerine rekabetçi bir ekonomi için enflasyonun düşmesini sağlamalıyız. Onun da ötesinde yüksek teknoloji odaklı, rekabet unsuru güçlü bir üretim modelini ekonomimizde hakim kılmalıyız. Yoksa her daim devalüasyonlardan beslenen, rekabet gücünü devalüasyondan alan bir bakış açısıyla bu işin bizi uzun vadede bir yere taşıyamayacağını görmeliyiz. Böyle bir beklentinin artık kırılması, ortadan kalkması gerektiğini düşünüyorum.”