Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk açıklamasından bir gün sonra memur ve emekli zamlarını yüzde 25’ten yüzde 30’a yükselttiklerini açıkladı. Erdoğan, en düşük emekli maaşını 3 bin 500 liradan 5 bin 500 liraya çıkardıklarını belirtti.
Erdoğan, yüzde 25 olarak açıklanan memur ve emekli maaş oranlarındaki zammın yüzde 30’a çıkarılmasıyla ilgili “Memur buluşmasına giderken bakanlarımıza yüzde 25 oranını daha da yukarı çıkaracak formüller bulma talimatını vermiştik. Dün ve bugün yürütülen çalışmalar sonucunda, memur ve emekli maaş artış oranını yüzde 30’a kadar çıkartabileceğimiz imkanlar sağladık” ifadelerini kullandı.
Genel Sağlık İş Sendikası, bugün Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi (GATA) Rektörlüğü önünde memur maaşlarına yüzde 30 zammı protesto etti. Sağlık çalışanlarının “Yüzde 30 sizin olsun yüzde 100 zam istiyoruz”, “İnsan onuruna yaraşır çalışma koşulları istiyoruz”, “Teşvik değil tek ödeme istiyoruz” dövizlerini taşıdığı eylemde, “Sağlık Emekçileri, İktidarın Şamaroğlanı Değildir, Olmayacaktır” başlıklı açıklamayı Genel Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Derya Uğur, okudu.
Derya Uğur'un açıklamaları şöyle:
“KRİZİN FATURASINI YİNE KAMU EMEKÇİLERİNE KESİYORLAR”
“Kaşıkla verip kepçeyle almayı ekonomi politikası olarak kabul ettirmeye çalışan siyasi iktidar, ekonomideki beceriksizliğinin, başarısızlığının ve liyakatsizliğinin bedelini yine halkın her kesimiyle beraber sağlık emekçilerine ödetmeye çalışmaktadır. Artık takke düşmüş, kel görünmüş; bütçenin açığı da aynı vatandaşın yırtığı, söküğü gibi yama tutmamaktadır. Yandaşlara aktarılan kaynaklar, koskoca bir ülkenin geleceğine ipotek koyacak hale gelmiş ve fakruzaruret koşulları oluşmuştur. Yüksek enflasyon karşısında alım gücü her geçen gün eriyen kamu çalışanları, umutla girmeyi beklediği yeni bir yılın ilk günlerinde yine hüsrana uğramıştır. 20 yıllık siyasi iktidar, yanlış ekonomik politikalarının sebep olduğu krizin faturasını yine kamu emekçilerine kesmiştir.
“MEMUR-SEN BAŞKANI YÜZDE 25 ZAMMI ALKIŞLAYARAK İKTİDARA KARŞI GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİŞTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘sendikamız’ diyerek yandaş konfederasyon olduğunu itiraf ettiği Memur-Sen’in organizasyonunda memur ve emekliye yüzde 25 zam oranını ‘müjde’ diye duyurmuştur. Protokol sıralarında oturan Memur-Sen Başkanı yüzde 25 zammı alkışlayarak iktidara karşı görevini yerine getirmiştir. Önce yüzde 25 zam diyerek ölümü gösteren siyasi iktidar, ardından yüzde 30 zam yaptık diyerek sıtmaya razı etmiştir.
Hem siyasi iktidar hem yandaşı sendika yüzde 5’i ikinci müjde olarak duyurmuştur. Bu nasıl müjdedir ki bedeli, milyonların açlığıdır? Bu nasıl müjdedir ki bedeli, akşam çocuklarına ekmek götüremeyen emekçilerin göz yaşlarıdır? Bu nasıl müjdedir ki bedeli bir ülkenin geleceği, yarınları, umutlarıdır? Bu nasıl bir müjdedir ki bedeli, yandaşlık kavramını bile hafif bırakacak kadar vıcık vıcık ilişkilerin, emekçi onurunu ve haysiyetini boğup yok etmesidir?
“İKTİDARIN SAĞLIK ÇALIŞANLARININ EMEĞİNE VERDİĞİ DEĞER SOĞAN KADAR BİLE ETMİYOR”
Yaşanan bu trajik olay, ülkemiz sendikacılığının geldiği içler acısı durumu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Temsil ettiği milyonları, açlığa sefalete mahkûm eden bu zihniyet tarihin çöplüğünde yerini elbette ve kesinlikle alacaktır. Emekçinin alın terini hiçe sayarak tutulan her alkış, bu gidişi hızlandıracaktır. Artık deniz bitmiştir, artık yolun sonu görünmektedir. İktidar sahipleri kadar yandaş sendikacılar da bunu çok iyi görmekte ve bilmekte, ancak şahsi menfaatlerini, kimilerinin siyasi emelleriyle tevhit etmektedirler.
Bir yılda kuru soğanın bile yüzde 315 kıymetlendiği ülkemizde, görünen o ki iktidarın sağlık çalışanlarının emeğine verdiği değer soğan kadar bile etmemektedir. Asgari ücrete eşitlenmiş maaşlarla, yoğun çalışma koşullarında insanüstü gayretle sağlık hizmeti sunan sağlık emekçileri, derin yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Bu oran, sağlık çalışanlarının emeğine yönelik büyük bir saygısızlık, aşağılama, hor görme ve yok saymaktır. Kira, yiyecek, faturalar üçgeninde evini geçindirmeye çalışan, yoğun mesai, şiddet, mobbing üçgeninde nefes almaya çalışan, ancak her nasılsa büyüdüğü söylenen ekonominin altında kalan sağlık emekçisidir.
“EN DÜŞÜK SAĞLIK ÇALIŞANI MAAŞINI, YOKSULLUK SINIRI BAZ ALINARAK BELİRLEYİN”
Evet, büyüyen bir şeyler vardır ancak o belli ki ekonomi değildir. Sağlık emekçilerinin her geçen gün daha da artarak karşı karşıya kaldığı zorluklar, stres, hayat mücadelesinin ağırlığıdır. Sağlık emekçisi ‘sadaka’ değil, mesleğinin onuru ile insanca yaşamak istemektedir. Tükenen sağlık çalışanları, sadece alın terinin karşılığını istemektedir. Sadaka niyetine verdiğiniz zammı kabul etmiyoruz. Beceriksizliğinizin, sorumsuzluğunuzun ve liyakatsizliğinizin bedelini bu kez biz ödeyemeyeceğiz.
İhalelerin zengin ettiği 3-5 müteahhidi sırtımızdaki vergi küfesinde taşımayacağız. Süfli heveslerinize ulaşmak için üstüne basıp geçtiğiniz bu kez biz olmayacağız. Siyasi iktidarı buradan uyarıyoruz. Ek zammı yeniden gözden geçirin. Sadaka değil, sağlık emekçisine hakkı olanı verin; en düşük sağlık çalışanı maaşını, yoksulluk sınırı baz alınarak belirleyin. Tüm sağlık emekçilerini, insan onuruna yaraşır yaşam koşullarına kavuşturun.
“SAĞLIK ÇALIŞANLARI; EMEĞİNİ SÖZDE SENDİKALARIN İNSAFINA BIRAKMAYACAKTIR”
Şimdi sağlık emekçisi için hesap sorma zamanıdır. Yoksulluk içinde geçen son on yılda alım gücü 3 kat azalan sağlık emekçisi, yaklaşan sandıkta hesabı elbet soracaktır. Toplu sözleşme tazminatı adı altında verilen aylık 150 TL rüşvet karşılığı sağlık emekçilerini derin yoksulluğa mahkûm eden Memur-Sen’den de elbet hesabını soracaktır. Sağlık çalışanları; emeğini, çocuklarının geleceğini siyasi partilerin arka bahçesi haline gelmiş sözde sendikaların insafına bırakmayacaktır. İnsanca çalışmak, insanca yaşamak için tüm sağlık emekçilerini Genel Sağlık-İş çatısı altında örgütlü mücadeleye davet ediyoruz. Kazananlar daima mücadele edenlerdir. “