Yüksek döviz kurunun önüne geçmek için çıkartılan 'kur korumalı TL vadeli mevduat' hesapları derde derman olmadı. Bu hesaplarda biriken paralar yükselmesine rağmen döviz kurunda da yükseliş sürüyor. Ancak döviz kurundaki kaygı verici durum sadece artıştan ibaret değil.
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, son zamanlarda bankalarda döviz alım-satımı arasındaki fark 2 lirayı buldu. Yani bankalar vatandaştan döviz alırken (TL'ye çevirirken) resmi kuru baz alıyor. Fakat aynı bankalar vatandaşa dövizi çok yüksekten satıyor.
VATANDAŞ 'ÇOKLU DÖVİZ' İLE KARŞI KARŞIYA
Banka ismi zikretmeden ifade etmek gerekirse, bir kamu bankası 19,40'tan dolar alıyor ama satarken 20,52'ten veriyor. Bu hemen hemen bütün bankalar tarafından yapılıyor. Yaklaşık 2 lira fark ödemek istemeyen ve serbest piyasanın yolunu tutan vatandaşlar orada da farklı uygulamalarla karşılaşıyor.
Vatandaş artık 'çoklu döviz' fiyatıyla karşı karşıya. Üstelik alırken pahalıya, satarken ucuza bozdurmak zorunda kalıyor.
Aslında dövizdeki bu artışın ve farklı fiyatlamanın birçok nedeni bulunuyor. En büyük sebebi artık iktidar temsilcilerinin vaatlerine inanılmaması. İkinci nedense Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCBM) kasasının boş olması gösteriliyor.
TCBM'nin rezervlerinin eksilerde olduğu uzun süredir biliniyor. Dövize olan ihtiyacın karışlanamaması üzerine son günlerde etrafı kapalı tekerlekli kasa Kapalıçarşı'da görünmesi de endişeleri artırıyor.
DÖVİZLERİ BOTAŞ MI ALIYOR?
Gerçi Tahtakale'de döviz toplayanın Merkez Bankası olmadığı ifade edildi. Ancak başka bir devlet kurumu olan BOTAŞ'ın döviz aldığı belirtildi.
Mevcut ekonomi politikalarında ısrar edilmesi hanide dövizdeki sıkıntının sürekli büyüyeceği birçok uluslararası kurum tarafından dile getirildi. Uluslararası derecelendirme kurumlarına göre dövizdeki sıkıntılar daha da büyüyecek.
KİŞİLER DE KURUMLAR DA UYARDI
Özellikle de seçimlerden sonraki 15 Mayıs Pazartesi gününe dikkat çekiliyor. JP Morgan'a göre şu an uygulanan mevcut politikalarda ılımlı bir değişim olursa dolar/TL kuru 30 TL olabilir. Seçimin kazananı kimi olursa olsun mevcut politikalar terk edilir ve geleneksel politikalara dönülürse kur 24-25 seviyelerine yükselir ve yılı 26 TL'den kapatır.
Standard Chartered, Standard and Poor's ve Morgan Stanley gibi kuruluşlar da benzer tahminlerde bulunuyor. Merkez Bankası da bu durumun farkında.
Döviz işlemlerine yönelik çok sayıda kısıtlama kararına imza atan BM son olarak bankalara gönderdiği yazı ile dolar almak isteyen müşterileri için en düşük kurun 19,90 TL olarak belirlemesi istedi. Sadece bankalarda değil, resmi dolar/TL kuru ile serbest piyasa kuru arasındaki fark da 1,50 TL'ye kadar yükselmiş durumda.
"CİDDİ BİR DEVALÜASYON TEHLİKESİ VAR"
Peki bir türlü önüne geçilemeyen bu durumu ekonomistler nasıl değerlendiriyor? Ekonomist Selçuk Geçer'e göre Türkiye'de bir devalüasyon tehlikesi var ve bu gerçeği kabul etmek lazım.
"Korkunç bir döviz sıkışmışlığı var" diyen Geçer, "Dövize duyulan ihtiyaç bir türlü karşılanamıyor" dedi. Yurtdışından uzun vadeli borç bulunamadığını söyleyen Geçer, "Maliyetler çok yükselmiş durumda. Türkiye'nin hem risk pirimi çok arttı hem de kredi puanları çok düştü" diye konuştu.
Önemli yabancı kuruluşların Türkiye'ye borç vermek istemediklerini, bununda beraberinde dövizde ciddi sıkıntıların artmasını getirdiğini vurgulayan Geçer, "Kısa vadeli borçlarımız her ay artmaya, rekor kırmaya devam ediyor. Öbür taraftan dış ticaret ve cari açığımız kontrolden çıkmış durumda. Bu ciddi bir ödemeler dengesizliğine işaret ediyor" ifadelerini kullandı.
"TÜİK RAKAMLARINA GÖRE BİLE 25 OLMALI"
Geçer'e göre finans sektöründe kredileri döndürme anlamında büyük problemler yaşanıyor. Kur korumalı mevduat nispeten şimdilik durumu durdurmuş gibi görünse de ciddi maliyet etkisi oluşturuyor. Dolayısıyla bütün bu makro ekonomik sıkıntıların yanına bir de uluslararası gelişmeleri eklediğinde Türkiye'deki döviz sıkışıklığı devam ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) rakamlarına göre bile doların 24-25 Türk lirası civarında olması gerektiğini belirten Geçer, "Gerçek enflasyon üzerinde değerlendirdiğimizde doların 35-40 lira aralığında olması gerekiyor. Ya da maliyetler içerisindeki enflasyona bakıldığında yine doların 40 lira üzerinde olması şart" diye konuştu.
"5 NİSAN 1999'DAKİ GİBİ KATLANARAK ARTABİLİR"
"Bir yandan şirketler açıklarını kapatmak için dövize saldırıyor, diğer yandan MB rezervlerini doldurmak için kapalı çarşıya yükleniyor, bir yandan da vatandaş almaya çalışıyor" ifadelerini kullanan Selçuk Geçer, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla farklı fiyatlar oluştu. Bunu aylar öncesinden söylemiştik. Şu anki endişemiz şu; dolar kuru karaborsaya düşebilir ve bu makaslar daha da açılabilir. Bu da önümüzdeki dönemde makro ekonomik sıkıntılar hele hele bu karaborsa ortamı nedeniyle kaçınılmaz bir devalüasyon işaret edebilir. İyi ihtimal 35-40 lira, kötü ihtimal kontrolden çıkıp aynı 5 Nisan 1994'te olduğu gibi katlanarak artabilir."
" 'FAİZ SEBEP, ENFLASYON SONUÇ' ŞEKLİNDE ABSÜRT SÖYLEM BU HALE GETİRDİ"
Eski Banka ve Aracı Kurum Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Hasan Eken de döviz ve faiz piyasasında farklı fiyatların olmasının hükümetin hatalı ekonomi politikalarından kaynaklandığını söyledi.
Ekonomide imkansız üçlü denilen bir teori olduğunu hatırlatan Eken, şunları söyledi:
"Bu teoriye göre eğer sermaye hareketlerini serbest bırakırmışsanız sizin döviz, faiz ve cari açığı aynı anda kontrol etmeniz imkansız hale geliyor. En fazla bundan birini veya ikisini kontrol edebilirsiniz.
Ancak hükümetin uygulamış olduğu 'faiz sebep enflasyon sonuç' absürt şeklindeki söylemi nedeniyle hükümetler normalde sözünü ettiğim üçlüden birini kontrol edebiliyorken, AKP hükümeti hiçbirini kontrol edemez hale geldi."
"HÜKÜMET BÖYLE YAPTIKÇA BİR İYİLEŞME BEKLENEMEZ"
"Durum böyleyken iktisadi bir yorum yapmanın bir anlamı kalmıyor" diyen Prof. Eken, "Çünkü uygulanan politikalar ekonomi politikaları değil. Absürt şeyler uygulanıyor. Bunlara ekonomi politikası demek bile anlamsız. Bu absürt uygulamalar olduğu müddetçe daha bir sürü garip şey ile karşılaşabiliriz" yorumunu yaptı.
Prof. Dr. Mehmet Hasan Eken, sözlerini şöyle tamamladı: "Sonuçta olacağı şudur; döviz ve faizi bu absürt uygulamalarla kontrol altına almanın bir maliyeti var ve bu bedel de sürekli ödendi. Sürdürülemez hale geldi. Merkez Bankası'ndaki rezervler tükenmiş hatta eksiye dönmüşken, cari açık katlanarak büyüyorken, piyasada farklı döviz fiyatı ortaya çıkmışken hem döviz hem de faizde bir patlama olabilir. Hükümet bunları yaptığı sürece şahsen bir iyileşme beklemiyorum."
DEVALÜASYON NEDİR?
Devalüasyon, sabit kur sistemlerinde ödemeler dengesi açık veren ülkenin ulusal parasının dış satın alma gücünün, hükümetçe alınan bir kararla düşürülmesidir.
Başka bir deyişle devalüasyon, bir devletin resmi para biriminin diğer ülke dövizleri karşısında değer kaybettirilmesidir.
Devalüasyon, ilgili paraya sabit ülkenin hükümeti veya merkez bankası tarafından kullanılan bir araçtır. Devalüasyon yapmanın en temel sebeplerinden bir tanesi ülkenin ticaret açığını dengelemek için parasının değerini düşürmesidir.
Devalüasyon, para biriminin değerinin düşürülmesi ile ihracatın daha ucuza gelmesi ve küresel ticaret rekabetinde daha avantajlı hale gelmesini sağlamaktır. Bununla beraber, ithalat daha pahalı hale gelir ve yerli hane halkının ithal ürünlere olan talebinin azalması beklenirken, yurt içi üreticinin ürünlerine olan talebin artmasını sağlar.
Devalüasyon her ne kadar olumlu bir para politikası aracı gibi görünse de, negatif etkileri de bulunmaktadır. İthalatı daha pahalı hale getirmek yurtiçindeki üretimi daha az efektif hale getirebilir ya da ihracatın daha ucuz hale gelmesi talebi çok ciddi artırarak enflasyona sebep olabilir.