Dünya Uygur Kurultayı, Türkiye'de ailelerine ulaşmak için Çin Büyükelçiliği önünde protestolarına devam eden Uygur Türklerine yapılan müdahaleye ilişkin yazılı açıklama yaptı.
"NAZİ TARZI TOPLAMA KAMPLARI"
Çin'in Doğu Türkistan'da "sistematik sindirme politikaları" yürüttüğü belirtilerek, bu politikaların tezahürü olan 2017'den beri "Nazi tarzı" toplama kampları inşa edildiğine dikkat çekildi.
"İNSANLIK DIŞI UYGULAMALAR AYYUKA ÇIKTI"
Açıklamada, "Uygur ve Kazak gibi Türk halklarını “ aşırılıktan arındırma” kisvesi altında beyin yıkama amacıyla profesör, doktor, öğretmen, memur, sanatçı, yazar, iş insanı, esnaf, tüccar, çiftçi, genç, yaşlı, erkek ve kadın gözetmeksizin 3 milyondan fazla insanı kamplara kapatıp işkence, köleleştirme, hapis, tecavüz, zorla kısırlaştırma, zorla kaybettirme, zorla çalıştırma da dahil olmak üzere insanlık dışı uygulamaları ayyuka çıkmış durumdadır" denildi.
"TBMM'DE DE GÜNDEME GELMİŞTİ"
ABD ve AB parlamentosunda kabul edilmiş kanunların olduğu belirtilirken, "Kanada, İngiltere gibi ülkelerin parlamentolarında ve diğer bazı batılı devletlerin hükümet yetkilileri tarafından da dile getirilmiştir. Kardeş Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanları, muhalefet liderleri ve milletvekilleri tarafından da defalarca dile getirilmiş, TBMM’deki görüşmelerde de gündeme gelmiştir" ifadeleri kullanıldı.
"ÇİN'E TALEPLERİNİ İLETMEK VE KAMPLARI İFŞA ETMEK İSTEDİLER"
Açıklamada, Türkiye vatandaşı olan yakınlarının da aralarında bulunduğu kamplara kapatılmış, hapsedilmiş ve hiçbir haber alınamayan aile üyeleri ve akrabalarının akıbetini öğrenmek amacıyla Çin Elçiliklerine başvuruda bulunan veya başvuruları kabul edilmeyen, kabul edilse bile herhangi bir cevap alamayan çoğu üniversite öğrencisi bir grubun 2020’nın başından beri aralıklarla protesto gösterisi yaparak Çin devletine taleplerini iletmek ve kampları kamuoyuna ifşa etmek istediklerinin altı çizildi.
"AİLE NÖBETİ, MİLLET NÖBETİNE DÖNÜŞTÜ"
Çabalar sonuç vermeyince Aralık 2020’den başlayıp İstanbul Çin Konsolosluğu önünde sürekli olarak, 'ailem nerede' pankartlarıyla sessiz protesto yapmaya başladıklarının hatırlatıldığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Yaklaşık bir ay devam eden bu durum karşısında İstanbul Valiliği aracılığıyla dilekçelerinin kabul edileceği bildirilmiş ve dağılmaları istenmiştir. Bunun sonucunda 27 Ocak 2021’de haber alınamayan 5 bin civarında kişinin dosyası hazırlanıp Çin Konsolosluğu’na getirilmiş bu sefer Konsolosluk yetkilileri dilekçe ve dosyaları kabul etmemiştir. Artık 'aile nöbeti', 'millet nöbetine' dönüşmüş mağdur yakınlarının sayısı giderek çoğalmıştır.
"4 KARDEŞİMİZ POLİS ARABASINDA 4 SAAT, KARAKOLDA 1 SAAT TUTULDU"
Polisin izin vermemesi sonucu konsolosluk önüne dahi gidemeyen kardeşlerimizden bir grrup Ankara’daki Çin Büyük Elçiliği önünde aile nöbeti tutmaya başlamıştır. En masum bir talep olan 'ailem nerede' isteği 9 Şubat 2021’de Türk polisinin şanına yakışmayan hiç de hoş olmayan kaba davranışlarla kardeşlerimiz tartaklanmış, 4 kardeşimiz polis arabasında 4 saat , 1 saat karakolda tutulmuştur. Elbette bazı güvenlik mensuplarının ferdi hareketleri Türk polisine temsil edemez. 10-11 Şubat günleri Kamp mağdurları kardeşlerimiz konakladığı mekanlar polis tarafından gözetim altına alınıp serbest hareket etmelerine izin verilmemiştir. Her demokratik ülkede yapılabilecek bunun gibi en masum gösteri hakkının demokratik, hukuk devleti olan Türkiye’de de yapılamaması bizi üzmüştür. Ayrıca 12 Şubat’ta İstanbul ile Kayseri’de 'aile nöbeti' tutan kardeşlerimizi Türk polisinin zorla dağıtması Uygurlar arasında üzüntü yaratmıştır."
"ÜZÜNTÜ VE ENDİŞE DUYMAKTAYIZ"
19 Ocak 2021’de ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun "Çin’in Uygurlara karşı soykırım ve insanlığa karşı suç işlemekte olduğu kanaatine vardık" açıklamasının hatırlatıldığı açıklamada, "8 Şubat 2021’de Londra merkezli nüfuzlu Essex Court Chamber’dan, Alison McDoland QC liderliğindeki önde gelen avukatlar mevcut kanıtların güvenilirliğine dayanarak Uygurlara, insanlığa karşı suçların ve soykırım suçunun işlendiği sonucuna vardığını açıklamıştır. Hal böyle iken son zamanlarda gündemde olan Türkiye -Çin arasında Suçluların İadesi Antlaşması, Doğu Türkistanlıları yeterince tedirgin etmiş durumdadır. Bunun üstüne bu tür tatsız olayların meydana gelmesinden üzüntü ve endişe duymaktayız. Temennimiz kardeş Türk halkı, devleti ve hükümetinin artık bütün dünya tarafından bilinen soykırıma sükût kılmayacağı yönündedir. Her daim zalimin karşısında ve mazlumun yanında yer alan kardeşlerimizin Uygurlar konusunda da aynı tutumu sergileyeceğini umut ediyoruz" denildi.