GÜVEN ADALI
Avrupa ve ABD piyasalarının noel tatilinde olduğu şu günlerde piyasalardaki hacim de düştü. Hacimdeki düşüşün doların değer kaybetmesi için elverişli bir ortam oluşturduğunu belirten ekonomistler, şu ana kadar bu fikri destekleyecek aksiyonun alınamadığını belirtiyor. Hacimdeki düşüş sayesinde ‘dolarını boz’ kampanyası gibi satış hamlelerinin çok daha hızlı doları düşürebileceği ifade edilirken, bu düşüşün yaşanmamış olması ise noel sonrası için risk oluşturuyor. Noel dönüşü yabancı yatırımcıların oyuna girmesi ve olası TL satışı dolar üzerindeki baskıyı artırabilir.
Dolar bozma kampanyasına katılımın son derece düşük kaldığını belirten Gedik Yatırım Portföy Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı, bu nedenle de yabancıların olmadığı bir perdede doların düşmesini beklemenin rasyonel olmayacağını ifade etti. “Lokal tasarruf sahipleri içinde dolar satanların da zaten bir bölümü euro bir bölümü altın aldılar. Özetle Türkler bu fiyatlamada önemli bir etkiye sahip değiller” Karayazıcı, “Ülkemiz cari açık veren dışa açık bir ekonomiye sahip. Bu nedenle döviz kurlarındaki seyri yabancı yatırımcıların eğilimi belirlemeye devam edecektir. Piyasaları domine edecek faktör değişiklikleri ile karşılaşılmadıkça yılın ilk çeyreği yabancıların alıcı olmaktan ziyade dövizde satıcı olabileceği bir perde. Pozisyon kapatanlar ağırlıkla bunu kasımda gerçekleştirdiler. Sene başlarında yabancı fonlar getiri sağlayacak pazar arayışına girer. Yeni yatırım gerçekleştirenler yatırımı sonlandıranlardan daha fazla olur. Türkiye içerdiği belirsizliklere karşın bir önceki yıla göre dolar bazında yüzde 20 iskonto kazanmış cazip bir alternatif konumunda” dedi. Bu düşük hacmin ocak ayının 2. haftasına kadar devam edeceğini belirten Prof Dr. Burak Arzova, “Piyasada USD/TL kotasyonlarının daha aşağıya gelmesi beklenti dahilindeydi” diye konuştu.
“Muhtemelen içeride yerleşikler, ileride olası FED faiz artışları neticesinde doların daha da artabileceği endişesi ile yıllık dolar taahhütlerinin bir kısmını hala almaya devam ediyorlar” değerlendirmesinde bulunan Arzova, şöyle devam etti: “Hem gerçek kişilerden hem de kurumlardan dövize olan talep halen mevcut. Vatandaş en önemli silahını 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaklaşık 11 milyar USD bozdurarak kullanmış gibi gözüküyor. Öte yandan kurdaki artışın büyük oranda ülke dışı etkenlerden oluşması nedeniyle kendini koruma amaçlı olarak bir kısım vatandaş tasarrufunu halen döviz cinsinden tutarken, bir kısım vatandaş ise TL mevduata dönmeyip parasını konutta değerlendirmiş. Konut fiyatlarındaki geri çekilme de bu anlamda ciddi bir fırsat oluşturmuş gibi duruyor.”
GELECEK YIL KÜRESEL PİYASALARI 9 TEHLİKE BEKLİYOR
Turkish Yatırım Araştırma Bölüm Başkanı Baki Atılal da 2016’yı, “hem global çapta hem de Türkiye adına öngörülemeyenlerin yılı” şeklinde nitelendirdi. Bu yıl yurt içi ve dışında yaşanan başlıca ekonomik ve siyasi gelişmelerden, bunların piyasalarda oluşturduğu risklerden bahseden Atılal, “2017, risklerin giderilmesiyle fırsatların çıkacağı bir yıl olacak” dedi.
Atılal, 2017’de piyasalar tarafından yakından izlenecek 9 konu başlığı olduğuna değinirken de, bunları “Brexit ile AB büyümesinin yavaşlaması”, “ABD’de büyüme oranı ve faizlerdeki artış”, “Donald Trump’ın uluslararası ticari anlaşmalara bakışının gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği”, “G20 ülkeleri arasındaki kur savaşları”, “Çin ekonomisinde büyüme tartışmaları”, “yuanın devalüasyonu”, “küresel emtia ve petrol fiyatlarındaki hareketlerin ülkelere etkisi”, “İran’da canlanan girişimcilik” ve “faizlerdeki artışın negatif faiz uygulayan ülkelere yansıması” şeklinde sıraladı. Gelecek yıl ABD tahvil faizleri ve dolar endeksinin seyrinden dolayı TCMB’nin tercihinin “Büyüme politikasına destek mi, enflasyonu kontrol altına almak mı?” olacağının konuşulmasını beklediklerini ifade eden Atılal, “Hükümetin büyüme üzerindeki teşviklerin etkisinin görülmesi, dolar/TL’deki oynaklığın azalmasına ve yatırım açısından olumlu trende dönmesine imkan verecektir” dedi.
Saxo Capital Markets Uluslararası Piyasalar Direktörü Özgür Hatipoğlu ise 2016’nın, dünya siyasi tarihinde yer tutacak başka bir “sıra dışı yıl” olarak arşivlerde yerini aldığını ifade etti. Hatipoğlu, 2017’de ana ekonomik sürücünün Fed olacağını, Avrupa’da ise seçimler ile bankaların durumundaki belirsizliklerin takip edileceğini belirterek, “Bu nedenle 2017’de Avrupa kaynaklı volatiliteler, belki de ABD kaynaklılardan daha fazla olacak” ifadesini kullandı.