SORU: Sahabenin her dediği doğrudur diye birşey var mı? Mesela Hz.Ali’nin ‘’Ana babaya saygısızlık yapan cennete giremez, iyilik yapan da cehenneme girmez’ dediği rivayet edilmiştir. Bunu neye dayanarak söylemiştir. Anne babasına çok çok iyi olup başka türlü rezaletler yapan insanlar da var. (zina, faiz v.s) Oysa Efendimiz (asm) ‘’Ben size Kur'an ve sünnetimi bırakıyorum’’ demiştir. Dinimizde şu cehenemliktir şu cennetliktir demek var mı?
CEVAP: Bizim ölçülerimiz her şeyden önce elbette Kur’an ve Sünnettir. Kitap ve sünnetten sonra sahabeler önemli bir referans kaynağımızdır. Çünkü onlar herşeyi/ veya lüzumlu bilgilerin önemli bir kısmını doğrudan vahiyden, Hz. Peygamberden öğrenme imkânını bulmuş bir güzide cemaattir. Özellikle Hz. Ali’nin içinde bulunduğu dört raşit halife, Hz. Aişe, Hz. Ebu Hureyre, Hz. Muaz; Hz. Abdullah b. Abbas, Hz. Abdullah b. Mesud’un içinde bulunduğu yedi Abdullah gibi alim sahabilerin yeri çok müstesnadır.
Ancak, sahabeden nakledildiği iddia edilen her rivayetin doğru olduğunu söylemek mümkün değildir. Resulullah’a isnat edilen uydurma hadisler ortada iken, uydurma sözlerin sahabelere isnat edilmediğini iddia etmek imkânsızdır. Demek, sahabeye yanlış şeyler isnat edilebilir ve bu yanlışlar sahabeye ait değil, uydurucu yalancılara aittir. Özellikle, Hz. Ali ve Hz. İbn Abbas gibi ilimde temayüz etmiş kimseler -farklı görüşlere sahip- her kesimin kurtarıcı can simidi hükmünde kabul edilmiştir. Yanlış çizgide yürüyen değişik fırkalar, kendilerini destekleyen bu zatlara ait doğru bilgi bulamadıkları zaman, onlara yalan yere isnatlarda bulunmaktan çekinmemişler. Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Kur’an’ın açık ifadelerine ters düşen sözlerin sahabeye ait olmadığını düşünmek onlara gösterilmesi gereken saygının bir ifadesi olacaktır. Bununla beraber, sahabelerin farklı içtihatlarda bulundukları da bir gerçektir. Ancak, bir müçtehit hata da etse bir sevap kazanır. Bir içtihadın hatası müçtehitlerin ilmine asla bir noksanlık değildir. Çünkü, peygamberlerin dışında-insan olarak herkesin yanlış yapma hakkı vardır. Peygamberlerin de küçük yanlışları olabilir, fakat onları Allah derhal düzeltir. O yanlışlar tedavüle girmeden ortadan kaldırılır. Bir de bir sözün hangi makamda, hangi amaca yönelik olarak söylendiği de önem arz etmektedir. Bir muhataba irşat için verilen hususi bir ders başkaları için geçerli olmayabilir. Nitekim, her hastaya aynı ilacı vermek açık bir yanlıştır. Bu ifadeyle şunu kasta ediyoruz; diyelim ki, Hz. ali’nin muhatabı olan kıimse, İslam’ın bütün emir ve yasaklarına riayet ediyor, sadece anne- babasına karşı gereken hassasiyeti göstermiyor. Hz. Ali onun bu durumunu bildiği için ona “anne-babanın hakkına riayet edersen cennete gidersin” demiş olsa bu söz o kimse için doğrudur. Çünkü, adamın tek kusuru odur, onu da tamamladı mı, cennete gitmesine bir engel kalmaz. Fakat siz kalkıp aynı sözü namazı da kılmayan, orucu da tutmayan, hırsızlığı da yapan birine söylerseniz bu söz elbette yanlış olur. Bir de bu sözün şu manası olabilir; mesela bir kimse, anne-babanın hakkının büyüklüğünü göstermek için “onların hakkına riayet eden cennete gider” dese ve bununla anne-babanın rızasını kazanmak da cennete götüren vesilelerden biri olduğunu kast etse, bu söz irşat üslubu açısından doğrudur. Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, herhangi bir konuda hüküm verirken, bir yargıya varmaya çalışırken, acele etmemek gerekir. İslamî literatürün geniş ulaşım hattını elde etmeden, gönül hattını kapatmaya çalışmak her zaman isabetli olmayabilir.
ALLAH’A GÜVENMEK NASIL OLUR?
SORU: Allaha güvenmek, hüsnü zan etmek dinen tavsiye edilir. Halbuki bir işe giriştiğimizde, bu işin sonunda başarı ve iyi sonuçlarla da karşılaşırsak bu Allahın hikmetine ne kadar muvafıksa perişanlık ve hezimetle de karşılaşsak bu da Allahın hikmetine uygundur. Yani Allaha güvensek de sonuç hezimetle bitebilir. Ama mesela babamıza güvenmek böyle değildir. Bir konuda babamıza itimat etsek bizi elinden geliyorsa perişan etmeyeceğini biliriz. Bu manada Allaha güvenmek nasıl olur?
CEVAP: Allah’a güvenmek, Allah’ın rahmetine, hikmetine güvenmek demektir. Kur’an’daki surelerin başında kendini Rahman ve Rahim olarak bize takdim eden Allah’ın bizi perişan etmek için işler yapacağını düşünmek Allah’ı gereği gibi tanımamak anlamına gelir. Allah kullarına öyle şefkatlidir ki, bütün isyanlarına, nankörlüklerine, inkârlarına rağmen onlara bin bir türlü nimetler veriyor ve bu nimetlerini kesmiyor.
İnsanların başına gelen sıkıntıların büyük çoğunluğu, insanın kendi su-i istimalinden, kâinat çapında yürürlükte olan ilahî kanunlara riayet etmemekten kaynaklanıyor. Hastalıkların ekseriyetinin insanların yanlışlarından kaynaklandığını bu gün modern tıp da itiraf ediyor.
Unutmamak gerekir ki, insanlar Allah tarafından imtihana tabi tutulmuşlar. Bu imtihanın gereği olarak lezzetler yanında elemler, acılar da vardır. Nimetlere karşı şükür, sıkıntılara karşı sabır bu imtihanda başarılı olup olmanın en önemli kriteridir. Allah’a tevekkül ederken, hem bu dünyayı hem de öbür dünyayı göz önünde bulundurmak durumundayız. En büyük bir perişanlık halinde bile Alllah’a karşı kalbini bozup bozmaması bir müminin önemli imtihanlarından biridir. “Öyle insanlar vardır ki Allah’a, sırf bir hesaba binaen, imanla küfrün arasında bir yerde ibadet eder. Şayet umduğu faydayı elde ederse onunla huzur bulup sevinir, eğer bir sıkıntı ve imtihana mâruz kalırsa yüzüstü dönüverir. Dünyayı da âhireti de kaybeder. İşte besbelli olan hüsran budur.”(Hac, 22/11) mealindeki ayette bu imtihanın ince detaylarından birine işaret edilmiştir.
” Ama mesela babamıza güvenmek böyle değildir. Bir konuda babamıza itimat etsek bizi elinden geliyorsa perişan etmeyeceğini biliriz.” ifadesinin bir doğrusu daha vardır ki o da şudur; Allah dilemediği sürece hiç bir baba hiç bir şey yapamaz. “Elinden geliyorsa..” deniliyor, zaten gerçek anlamda elinden ne geliyor ki... ? Deyim yerindeyse, binlerce babanın şefkatinin toplamından daha fazla bir şefkate sahip olan ve üstelik her dilediğini yapabilecek güçte olan Allah’a güvenmeyip de, şefkatinin gereğini yerine getirmekten âciz olan bir babaya -Allah’a güvenir gibi-güvenmek hataların en büyüklerinden biridir.