Doç. Dr. Niyazi Beki yazdı: Haram bir şeyi beğenmek dinden çıkarır mı?

Hz. Adem’den beri bir kısım insanlar değişik yollarla önemli terbiye ve eğitim görmelerine rağmen fıtratlarında var olan duyguları tamamen ortadan kaldırmadıkları bir gerçektir. Bu durum gösteriyor ki, ahlaki değerlerin tamamen devreye girmesi ve ahlaksızlık duygularının tamamen devre dışı kalması imkânsızdır.

SORU: Artık hayatımda neredeyse hiç bir şeye güzel diyemez oldum. Beğenemez oldum. Bilgisayar oyunu oynarken bile “Of ne güzel gol” diyemiyorum. Mesela bir kadın mini etek giymiş ben ona “Çok güzel kadın” dedim. Şimdi kafir mi oldum? Haram ya da günah olan bir şeye güzel demek/ beğenmek insanı küfre sokar mı?

CEVAP: İnsanlar bir günahı güzel görmezse hiç onu işler mi? Kişinin kendi istek ve arzusuyla işlediği bir günahın nefsinin hoşuna gitmemesi mümkün mü? Bunun sonucu şudur: Her insan işlediği günahı beğeniyor, ondan zevk alıyor ve güzel görüyor. İnsanlarda iki önemli mekanizma vardır: Biri, ulvi duyguları kamçılayan iman ve İslam’ın emir ve yasaklarını güzel gören, onları beğenen ruh, kalp, vicdan ve akıl. Diğeri ise, süfli duyguları coşturan, inkârcılığı ve isyanı güzel gösteren nefsani  arzu ve istekler. İnsanların bir kısmı tam kâfirdir. Bir kısmı tam mümindir. Diğer bir kısımı ise günahkâr müslümanlardır. Kâfirin düşüncesine hâkim olan, süfli ve nefsani duygulardır. Dört dörtlük mümine hâkim olan ulvi,  kalbi ve akli unsurlardır.  Günahkâr müminler ise içinde ikileme yaşayan kimselerdir. Bir yandan iman cephesinde yer alan akl-ı selim ve vicdan Allah’a itaat etmeyi telkin ederken, diğer taraftan Allah’a isyan etmeyi, nefs-i emmareye itaat etmeyi tavsiye eden süfli duygular vardır.

İMANIN MAHFAZASI

İnsanoğlu bir yandan imanını muhafaza ettiği halde, nefsinin arzularına kapılabilir. Kalp ve vidanı günah işlemekten nefret ederken, nefis ve süfli duyguları günahlardan zevk alır. Bu düşünce kavşağında insanın özgür iradesi devreye girer. Nefsin arzı ve istekleri ağır basıyorsa,  “ileride tevbe dip kurtulacaksın, şimdilik şu veya bu günahı işlemekten ve zevkini tatmaktan vaz geçme!”der. Eğer imanın mahalli olan kalp, akl-ı selim ve vicdanının arazı ve istekleri ağır basarsa kişinin iradesi, tercihini günahlardan uzak durmaktan yana kullanır. Demek ki, insanın imanını koruyan mahfaza ayrıdır, günah işleten mekanizma ayrıdır. Bu sebeple inkâr etmediği sürece, büyük günah işlemek de -bilerek, severek, güzel görerek, beğenerek de olsa-insanı dinden çıkartmaz. İslam dininin konuyla ilgili prensibi şudur: “Helale haram, harama helal demediği sürece işlediği hiç bir günahtan dolayı kişi kâfir olmaz.”

‘Erkekler ahlaklı olsa başörtüsüne gerek kalmaz’ iddiasına nasıl cevap verilmeli?

SORU: ‘Erkekler çocukluklarından itibaren nefis terbiyesinden geçirilselerdi kadınların başörtüsüne gerek kalmazdı’ diyenlere nasıl cevap vermek gerekir? Bu iddiayı savunanlara göre, erkekler iyi bir ahlak eğitiminden geçmedikleri için kadınların saç tellerinden tahrik oluyorlar…

CEVAP: Eğitim ve talimin, terbiye ve ahlakın bu konudaki tesiri göz ardı edilemez. Evliyaların riyazet ve benzeri metotlarla nefislerini hizaya getirdikleri bilinmektedir. Ancak, bu husus çok kimseye nasip olmakla beraber, nefsin ölmesi durumunda onun kötü duygularını -imtihanın gereği olarak- üstlenen kör hissiyatın olduğunu işin ehlinde öğreniyoruz.

Hz. Adem’den beri bir kısım insanlar değişik yollarla önemli terbiye ve eğitim görmelerine rağmen fıtratlarında var olan duyguları tamamen ortadan kaldırmadıkları bir gerçektir. Bu durum gösteriyor ki, ahlaki değerlerin tamamen devreye girmesi ve ahlaksızlık duygularının tamamen devre dışı kalması imkânsızdır. İslami literatürde önemli bir yere sahip olan “Peygamberlerden başka hiç kimse masum değildir” düsturu, hayal edilen bir teorinin insanlık camiasında gerçekleşmesinin imkân haricinde olduğunun göstergesidir.

EĞİTİM YETMEZ

İnsanlarda erkek olsun kadın olsun fıtratında kuvve-i şeheviye yaratılmıştır. Eğitim, talim ve terbiye ile “duygular ortadan kaldırılmaz” yalnız yönleri değiştirilebilir. Örneğin,  hırsın yüzünü ahirete, inadın yüzünü hakta sebat etmeye çevirmek mümkündür. Fakat hırs ve inat duygusunu tamamen insandan çıkarıp atmak mümkün değildir.

Durum böyle olunca, erkek ile kadın arasındaki kuvve-i şeheviyenin cazibesini ebediyen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Gayr-ı meşru ilişkilere meydan vermemek için yegâne yol, İslam’ın benimsediği “cazibe ortamını” ortadan kaldırmaktır. Yani ateş ile benzini aynı yer de bulundurmamaktır. “Halvet”in haram kılınması bu açıdan bulunmaz bir tedbirdir. Tabii ki burada kadının tesettürü ile ilgili tedbirlerin izahına gerek yoktur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Doç. Dr. Niyazi Beki yazdı: Neden şeytanın tarafında olanlar daha çok?
Doç. Dr. Niyazi Beki yazdı: Ahirete inanmayanlara nasıl delil sunabiliriz?
Doç. Dr. Niyazi Beki yazdı: Namazdan niçin manevi haz alamıyorum?

Ramazan 2017 Haberleri