Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik başlatılan soruşturmaların 120’si tamamlandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Kamil Erkut Güre’nin koordinasyonu ile 4 Başsavcı vekili ve 10 savcının yürüttüğü soruşturmalarda çarpıcı bilgiler ortaya çıktı. Diyarbakır savcılarının hazırladığı değerlendirme metni, aralarında asker, polis ve sivil kamu görevlilerinin de bulunduğu şüpheliler hakkında hazırlanan 120 iddianamenin temelini oluşturdu. İddianameler Ağır Ceza Mahkemeleri’nce kabul edilerek yargılamalarına da başlandı.
GÜLEN VE ÖRGÜTÜ DİNİ BİR HİZMETİN YAPILMASINDAN UZAKTIR
İddianamede daha önce kendilerine ‘Cemaat’ diyen Fethullah Gülen Örgütü’nün yakın dönemde ‘Camia’, ‘Hizmet hareketi’ gibi muğlak ve kendilerini sempatik göstermeye çalışan ibareler kullandıkları kaydedildi. Bu ifadelerin karanlık bir amacın, karanlık ilişkilerinin, muğlak ifadesi olduğunu belirten savcı, örgütlenmenin gerçekte isimsiz bir örgütlenme olduğunu ifade etti. Hizmet hareketinin muğlak bir ifade olduğu ve ne hizmeti yaptığını açıklamadığı belirtilen iddianamelerde, “Fethullah Gülen ve örgütü dini bir hizmetin yapılmasından oldukça uzaktır” denildi.
FETÖ, DEVLETİ ELE GEÇİRİLMESİ GEREKEN DÜŞMAN KALESİ GİBİ GÖRÜYOR
Örgütün, devleti ve kamu idarelerini ele geçirilmesi gereken düşman kalesi gibi gördüğü belirtilen iddianamelerde, Fethullahçı terör örgütünün sis bulutu arkasında gizli olduğu ifade edilerek şöyle denildi:
“Bütün örgüt yöneticileri ve üyeleri, her konuda mütemadiyen tedbir uygular. Örgütün üye sayısı, amacı, ekonomik kaynakları milletten ve devletten gizlidir. Örgütün bütün işlemleri gizli yürütülür. Örgüt lideri, genel olarak emirleri gizli verir. Örgütün nihai maksadı gizlidir. Bu teşkilat gizli yaşamak her zaman korkmak, doğruyu söylememek, gerçeği inkar etmek üzerine kuruludur. Silah kullanma yetkisine sahip örgüt mensupları, bu yetkilerini örgütteki hiyerarşik üstünden gelen emir doğrultusunda seferber etmeye hazır olacak şekilde ideolojik eğitimden geçiriliyor. FETÖ, 1971 yılından itibaren soruşturmalara konu olmuş. Davaların üstünkörü yürütülmesinden dolayı ciddi neticeler alınamamış. Örgüt, haklarında yürütülen soruşturmaları akamete uğratmak için yoğun gayret sarf etmiş. Emniyet ve yargı mensupları haksız baskılara maruz kaldığını, iletişimleri illegal bir biçimde kayda alınmış.”
SAVCI: GÜLEN’İN NE KERAMETİ NE OLAĞANÜSTÜ BİR KUDRETİ VAR
FETÖ/PDY terör örgütü liderinin kendini dini hükümleri değiştirebilir otorite olarak gördüğünu vurgulayan savcılar, Fethullah Gülen’in gerçekte ne mehdi, ne mesih ne de muhterem olduğunu belirtti. Gülen’in kendisini iyi gizleyen bir terör örgütlenmesinin kurucusu ve yöneticisi olduğunu belirten savcılar, “İyi bir eğitim alamamış sıradan bir vaizden ibaret, hiçbir insanüstü özelliği ve niteliği bulunmayan, et ve kemikten, ölümlü, sıradan bir insandır. Örgüt üyelerinin inançlarının tersine ne kerameti, ne olağanüstü bir kudreti vardır. Bütün bildiği ve keramet gibi gösterdiği, örgütün ona gizlice dinleyip sağladığı bilgilerden ibarettir. Dini çarpıtarak aktardığı bilgiler mantıksız ve günümüzün sorunlarını çözmekten uzaktır. Örgütü dışında hiçbir anlam ifade etmemektedir” dedi.
TSK VE 28 ŞUBAT’I SAVUNANLAR ÖRGÜT FAALİYETLERİNİN ARTMASINA YOL AÇTI
Refah Partisinin kapatılması ve imam hatip liselerinin eğitiminin zayıflatılmasınin, en çok Gülen örgütünün işine yaradığını kaydeden savcı, örgütün 28 Şubat süreci olarak bilinen askeri müdahaleyi büyümek ve devlete hakim olmak için kullandığını belirtti. TSK’nın ve 28 Şubat’ı savunanların, hukuk sistemi içinde faaliyet yürüten bir siyasi partiyi kapatarak, örgütün gizli yürüttüğü faaliyetlerinin daha fazla arttırmasına yol açtığını belirten savcı, post modern darbeden sonra, muhafazakar kesimlerin çocuklarını örgüt okullarına göndermeye mecbur bırakıldığını kaydetti.
DERSHANELER ÖRGÜTÜN İSTİHBARAT MERKEZİ
Dershanelerin örgütün istihbari bilgi toplama merkezi konumunda olduğu belirtilen iddianamede, dershaneye gelen bütün öğrencilerin ve ailelerinin günlük hareketleri ve örgüte bakışları, davranışları gibi bilgilerin toplanıp, ileride kullanılmak üzere arşivlendiğini vurguladı. Dershanelerin bir istihbarat merkezi gibi kullanıldığı kaydedilen iddianemede, “Dershaneler, örgütün çaldığı sınav sorularını önceden çözdürerek devlete sızmak için kullandığı üslerdir. Bu merkezlerin örgüte faydası saymakla bitmez. Öğrencinin bütün ailevi, geçmişi, özellikleri, her şeyi fişlenir. Örgüt tarafından bütün öğrenciler tek tek fişlemeden geçirilir” denildi.
DEVŞİRME SİSTEMİNİ MODERNİZE ETTİLER
Örgütün tarihte uygulanan devşirme sistemini, kendine göre uyarlayıp, modernize ederek Türkiye’deki sosyal ve ekonomik vasatın yardımıyla hayata geçirdiğini belirten savcı, “Yeterli ilgi ve eğitim görmeyen, beslenemeyen dar gelirli ailelerin zeki çocukları devşirmelik için en verimli kaynaklardan biri olmuş, aileler ve sosyal çevrelerinden göremediği ilgi ve sevgiyi, zaten çok tanıdık gelen dini referanslarla ve türlü çekici imkânlarla kendisine sunan abilerden ya da ablalardan görerek, örgüte kazandırılmışlardır. Işık evinin abisi, evde kalan öğrencinin giymiş olduğu kıyafetten, arkadaş çevresine, okul kantinlerinden bayanlarla diyalog kurmasından dinlediği müziğe kadar müdahale edebilmektedir” dedi.
FETULLAH GÜLEN ÖRGÜTTE BİR NEVİ RAB KONUMUNDA
Örgüt içinde herkesin bir diğerinin dedektifi gibi çalıştığı kaydedilen iddianamede, “Örgütte her iş talimatla yapılır. Evlilik bile talimatla ve talimattaki kişiyle yapılmalıdır. Onlara göre Gülen yanlış yapmaz bir nevi Rab konumundadır, muhteremdir. Örgüt hiyerarşisine dahil herkes kendisini devletin kamu görevlisi olarak değil, örgütün fedaisi olarak kabul etmektedir. Örgüte aidiyet devlete aidiyetten önce gelmektedir. Üsten gelen her emir neticede Fethullah Gülen’e ve ondan da tanrıya izafe edildiğinden her örgüt mensubu devletin koyduğu kuraldan çok örgütün verdiği emre uymaktadır. İradesi, düşünme yeteneği, aklı ve cesareti elinden alınan asker, polis, hâkim-savcı gibi bir mesleği icra eden kişi, kullanılan bir örgütün kör militanı haline getirilir. Gülen, aklını gasp ettiği mensuplarını dua ve rüya ile motive etmektedir. Rüya, örgütün üzerinde rahatlıkla oynadığı ve bel bağladığı temel mittir. Gülen başta olmak üzere örgüt mensupları, rüya ile kutsiyet ve meşruluk sağlamaya çalışmaktadır” denildi.
FETÖ’NÜN BİLİNMEYEN BYLOCK’U
FETÖ/PDY terör ögrütü mensuplarının kullandığı Bylock programından hariç, Skype programının logosuna sahip, ancak örgüt mensuplarının ID numarasıyla mesajlaşmasını sağlayan şifreli bir uygulamanın tespit edildiğini belirten savcı, ‘Skype_22_al.bts.eagle.apk’ isimli kurulum dosyasının bulunduğu bu uygulama üzerinden birçok mesajlaşma tespit edildiğini kaydetti. Mesajlarda terör örgütüne ait ışık evlerine, Hicran, Korucuk, Gümüş, Zaman, Sögüt, Çağrı, Onur kodları verildiğini belirten savcı, örgüt mensuplarının tamamına yakınının birden fazla kod ismiyle bu uygulamaya kayıtlı olduğunu vurguladı. İddianamede program ile ilgili şu ifadeler yer aldı, “Bu mesajlarda örgüt mensuplarına ne şekilde ifade vermeleri gerektiği konusunda ayrıntılı talimatlar verildiği (çok sıkıştığında inkar et-hiçbir zaman kabullenme-FETÖ örgütünü kötülemekten çekinme-Eagle, Bylock indirdin mi derlerse kabul etme- telden konuşma- etkin pişmanlık derlerse öyle bir şey yok.) ve söz konusu telefonların şifrelendiği, adli bilişim uygulamaları çerçevesinde kopya alma denemesine rağmen adli kopya alma işleminin gerçekleştirilemediği tespit edilmiştir” dedi.
FUHUŞ, KUMAR VE TEFECİLİKTEN HİMMET
Örgütün himmet toplamak için kaynağın legal-illegal olmasına bakmadığını belirten savcı, fuhuş, kumar, tefecilik yoluyla elde edilen paraya usulsüz dinlemelerle vakıf olunup, derhal soruşturma başlatıldığı, eğer fail himmet veriyorsa dinlemeler suç işlenmemiş gibi kapatıldığını kaydetti. Failin himmet vermeye yanaşmaması durumunda ise derhal organize bir şekilde varlığının silindiğini kaydeden savcı, “Örgütün hiçbir ahlakî ilkeye dikkat etmeden topladığı himmet parası, hayır amacıyla değil kaynağı kirli bir kapital haline gelmiştir” dedi.
DİYARBAKIR/DHA