Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, din adına hakikatlerle bağdaşmayan söz ve davranışlardan en fazla yine Müslümanların, bilhassa genç nesillerin olumsuz etkilendiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
GÜVENLİK MESELESİ HALİNE GELMİŞTİR
"Din istismarı bugün sosyal boyutları aşarak bir güvenlik meselesi haline gelmiştir. Yüce dinimiz İslam değişik isim, görüntü, tutum, davranış ve söylemlerle maalesef istismar edilmektedir. Referansını dinden aldığını iddia ederek toplumda bozgunculuk yapan FETÖ, DEAŞ, Boko Haram gibi terör örgütlerinin, Müslümanlara, birlik beraberliğimize ve geleceğimize verdiği zarar ortadadır. Bunlar hangi planların sonucudur. Alimler olarak bunlarla ilgili çalışmalarımızı değerlendirmemiz gerekiyor. Artık evlerimizde televizyon ekranlarında görüyoruz bunların zararlarını. Bu bağlamda özellikle son 2-3 asırdır dünyada yaşananları doğru anlama ve yorumlama bağlamında, İslam dünyasının önemli ihmallerinin olduğu aşikardır. Öncelikle asırlardır bir sekinet yurdu olan bu coğrafyanın, hangi saiklerle acı ve gözyaşı diyarı haline geldiğini anlamak zorundayız. Bu bağlamda, özellikle son 2 asırlık süreçte dünyada yaşananlar iyi analiz edilmeli; dünya savaşları, işgaller, sömürgecilik, egemen güçlerin pozisyonları vb. durumlar ile sosyal, siyasal, kültürel, askeri, teknolojik, bilimsel ve felsefi gelişim/değişimler ve bunun küresel etkileri ve sonuçları sağlıklı bir zihin yapısıyla ve sağlıklı bir metotla değerlendirilmelidir."
"Vahye, köklü bir medeniyete, dinamik insan kaynaklarına sahip olduğu halde İslam dünyasının, insanı ve hayatı inşa edecek bir bilgi ve dünya tasavvurunu, güçlendirip izah ederek yeryüzüne henüz teklif edebilmiş değildir." diyen Prof. Dr. Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
BİLGİYİ İNŞAA ETMEK MÜMİNLERİN KULLUK SORUMLULUĞUDUR
"Bugün Müslümanların ve bütün insanlığın maruz kaldığı bireysel bunalımlardan küresel krizlere kadar, bütün meselelerin çözümünde nirengi noktası ilim ve alimlerdir. Dolayısıyla ulema, medeniyetin ilmi birikimi ile güçlü ve doğru bir ilişki kurarak, mefkure boyutunda evrensel bir bakış açısını tahkim etmelidir. Geleneği toptan reddetmek ya da geçmişi her şeyiyle bugüne taşımak gibi bir imkansızlığı teklif etmek yerine; geçmişin büyük ilmi müktesebatını sağlam bir zemine ve geleceği inşa sürecinde motivasyona vesile kılmak, dünü, bugünü ve yarını bütünlük içinde ele almak önemsenmelidir." Bilgi üretmeyenlerin, üretilen bilginin takipçisi hatta mahkumu olmaya mecbur kaldıklarını belirten Prof. Dr. Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı:
"İslam dünyası bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleme, değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda, maalesef, zamanın gerisinde kalmanın bedelini ödemektedir. Zira vahye, köklü bir medeniyete, dinamik insan kaynaklarına sahip olduğu halde İslam dünyası, insanı ve hayatı inşa edecek bir bilgi ve dünya tasavvurunu, güçlendirip izah ederek yeryüzüne henüz teklif edebilmiş değildir. Dolayısıyla bilgiyi, hikmet, ahlak ve hukuk boyutuyla beraber yeniden inşa etmek, müminler için bir iman ve kulluk sorumluluğu olduğu gibi, daha yaşanabilir bir dünya kurmanın da yegane yoludur. Bize düşen bilgiye, ferasete, şuura ve ahlaka dayalı bir dindarlığı geliştirip güçlendirerek hikmet ve tefekkürle yeniden öze dönmek, ortak zeminimizi sağlamlaştırmak ve yaşadığımız çağın sorunlarına çözüm bulmaktır."
Programa Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Başkanlık Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Karataş ve UMAD Yüksek İstişare Kurulu Üyeleri katıldı.