Başbakan Ahmet Davutoğlu, YÖK üyeleriyle bir araya geldi. Davutoğlu, konuşmasında, devleti katliam yapmakla suçlayıp PKK'ya destek veren akademisyenlere tepkisini dile getirdi. Başbakan, imzacı akademisyenlere 'Ellerinizi vicdanınıza koyamıyorsanız, lütfen akıllarınızı bari böylesine dumura uğratmayın' sözleriyle seslendi.
Davutoğlu, çoğu akademisyenin metni okumadan imzaladığını belirterek bazı akademisyenlerin kendisini arayarak bunu itiraf ettiğini söyledi. Metnin, terörü meşrulaştırdığını belirterek fikir özgürlüğü olarak görülemeyeceğini ifade eden Başbakan, bildirinin bir akademisyen olarak anatomisini çıkardı. İmzacıların neyi imzaladıklarını anlamadıklarını kaydeden Davutoğlu, 'Bir kez daha okurlarsa imzalarını geri çekeceklerine inanıyorum' dedi.
Akademisyenlere yeni sorular yöneltti:
O ilçeler temizlenecek
Bildiride hiçbir terör örgütüne yer verilmeyerek devletin katliamcı gibi gösterilmesinin kabul edilemeyeceğini kaydeden Davutoğlu, operasyonların kararlılıkla devam edeceğini ve PKK'nın yuvalandığı ilçelerin temizleneceğini sözlerine ekledi.
Davutoğlu'nun konuşmasından satırbaşları:
Akademisyen bildirisine tepki
Devleti halkları katletmekle suçlayan akademisyenlere sesleniyorum: Vicdanınızı susturdunuz bari aklınız dumura uğramasın..
Terör örgütü Cizre devlet hastanesine 20 roket attı ama bu durum o bildiride yok. Önce resmi doğru çekin...
Terörü meşrulaştıramazsınız
Her türlü fikri savunabilirsiniz ama şiddeti ama nefreti ama terörü ama diğer insanların onurunu zedeleyecek herhangi bir düşünceyi fikir özgürlüğü çerçevesinde meşru kılamazsınız
Eğer bilim adamları, gerçeklikleri saptırırlarsa, gerçekliğin dışındaki spekülasyonları, ideolojik tabuları o gerçekliğin yerine ikame etmeye çalışırlarsa, bilime en büyük ihaneti yaparlar...
Ne Ecrin var, ne Efe var, ne İrem var...
Önce resmi doğru çizin
Şimdi soruyorum bu aydınlara, neden resmi tek yanlı çizersiniz? Neden zihninizdeki ideolojiyi hatta sizin zihninizdeki değil, Kandil'in zihnindeki ideolojiyi bilimsel bir metin gibi altına imza atarak toplumsallaştırmaya çalışırsınız. Önce resmi doğru çekelim. Türkiye'de bir terör saldırısı vardır. Türkiye'de bebekleri, çocukları katleden bir terör örgütü vardır...
Terörü meşru kılan bir metin
Bu metne (Akademisyenlerin bildirisi) baktığımızda terörün, terör odaklarının açıkça meşru kılındığı, buna karşılık bu terörü durdurmak isteyen, bu teröre karşı meşru, demokratik meşruiyet içinde hareket eden güvenlik güçlerinin şeytanlaştırıldığı bir tablo ortaya çıkıyor.
Barikat onlara kurulsaydı imza atarlar mıydı?
Okumadan imzalamışlar
Allah aşkına bu akademisyen dostlarımız, okumadan bir metne niye imza atarlar? Niye bir topluluk psikolojisi içinde, 'madem şu arkadaşım da atmış ben de atayım' derler. Dünkü konuşmalarımdan sonra birçok tanıdığım akademisyenden 'haklısınız, biz de detaylı okumadan imza atmışız' diye mesajlar gönderenler oldu, onlara teşekkür ediyorum. Bilim insanının en önemli vasfı da eğer bir hata varsa bundan dönebilme erdemi göstermek.
Neye imza attıklarını anlamamışlar
Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Fikir özgürlüğü adına, bilim insanı etiği adına bu metni bütün bu akademisyenler tekrar okusunlar ve bu metnin entelektüel, hukuki tartışmasını bir kenara bırakıyorum, önemli olan entelektüel zemini. Entelektüel olarak bir daha okusunlar, eminim birçoğu neye imza attıklarını, neyi imzalamış olduklarını zihinlerinde bir ölçüp tarttıklarında bu imzalarını geri çekeceklerdir.
Suriye görüntüsüne izin vermeyiz
Devlete, 'Sen kamu düzeninden vazgeç, varoluş sebebini yok say ve ülkede parçalanmış otoritelere dayalı, Irak, Suriye benzeri görüntülerin çıkmasına izin ver' deniyorsa, izin vermeyiz. 'Nereden güç alıyorsunuz?' deniyorsa, 1 Kasım seçimlerinde milletin iradesinden, o veya bu etnik grubun siyasi iradesinden değil, milletin iradesinden güç alıyoruz.
YÖK reformu
Üniversitelerimiz zihniyet değişimin en önemli ayağı ve odağı olmalıdır...
62. Hükümeti kurduğumda, YÖK'ü ziyaret ederek hedeflerimiz konusunda istişareler etmiştik. Ancak yoğun bir siyasi tempo oldu. 64. Hükümetimizi kurduğumuzda, en çok sizleri, hemen bir araya gelmek üzere istişare edip, programımızı yapmıştık.
En önemli reform zihniyet reformudur. Bizde reformlar tepeden inme ve bir statükoyu koruma iddiasıyla tecelli etmiştir. YÖK'ün ilk kuruluş amacına baktığımızda 12 Eylül şartlarının getirdiği ve tek tipçi, reform mantığından çok empoze edici bir mantığı içeriyordu. Gerçek reformlar statükoya meydan okur. Bu açıdan üniversitelerimiz reformların direngi noktasıdır.
Genelde Milli Eğitim sistemimiz, özelde de üniversitelerde zihniyet reformu adım adım bir sonuç doğurur. Üniversitelerde zihniyet reformu için yapılanmışsa, o öğrenciler de onun temsilcileri olurlar. Ancak bizde bu olmadı.
Bizim nesil 27 Mayıs şartlarında doğdu. Bize öylesine dikte edilerek öğretmişlerdi ki, 27 Mayıs birileri için bayramken, bizim için nasıl bir travma oluşturduğunu gördük. Öğrencilik yıllarımızda büyük iddia ve ideallerle atıldığımızda 12 Eylül'ü üniversite öğrencisi olarak yaşadık. Zorluklarla 12 Eylül'den çıkıp akademik hayata atıldığımızda, 28 Şubat şartlarını yaşadık.
Bizim en öncelikli atmamız gereken adımlardan birisi YÖK sistemini bugün kendi ekseninde reformcu bir anlayışla, bilim adamına güven anlayışı ile yeniden inşa etmek. İyi niyetli birçok adımlar atıldı. Her şey diyemeyeceğim ama birçok şeyi yaşadık bu süreçte. Bu dönemde özellikle 1 Kasım seçimleri sonrasında artık YÖK reformunu mutlaka gerçekleştirme sorumluluğu içinde olmalıyız.
Bizim her şeyden önce öğrencilerimizde tarih, mekan ve insan idrakini şekillendirecek perspektifi inşa edecek yapıyı görmemiz lazım. Her şeyle barışık ama gerektiğinde sorgulayabilecek bir öğrenci nesli yetiştirmektir görevimiz.
Gerçek bir bilimadamı önyargılardan vakayı anlamaya çalışır. Spekülasyonla, ideolojiyle yaklaşmaz; ne olduğunu anlamaya çalışır.