Başbakan Ahmet Davutoğlu New York'tan dönerken uçakta Karar.com adına BM Genel Kurulu'nu takip eden Mustafa Karaalioğlu'nun da aralarında bulunduğu gazetecilerin sorularını cevapladı. Davutoğlu Rusya'nın Suriye'deki operayonlarının DEAŞ'ın işine yaradığını söyledi. Obama ve Putin'le uzun uzun görüştüğünü söleyen Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye'de güvenli bölge kurulması önerisinin ilk kez yoğun bir şekilde tartışıldığını Fransa gibi ülkelerin konuya sıcak baktığını aktardı. Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan'a saldırıyı da kınayan Davutoğlu "Her türlü şiddet bu anlamda kabul edilemez" dedi.
Başbakan Davutoğlu Türkiye'de gerilimi düşürmek adına agrasif tutumuna rağmen HDP'yle bile koalisyon görüşmesi yaptıklarını anlatırken "Biz görüşürken, silahlanma çağrısı yapıyorlardı" dedi.
Başbakan'ın gündemdeki konularla ilgili sorulara verdiği cevaplar şöyle:
BM Genel Kurulu nasıl geçti?
Aslında çok yoğun ve dolu dolu bir gündemle geçti ziyaretimiz. AK Parti öncesinde bu tip programlara Başbakan düzeyinde çok katılım olmazdı. Türkiye genellikle eskiden Ermeni meselesi, Kıbrıs kıskacına takılır ve sadece ‘Ermeniler ne dedi’ diye merakla takip edilir ve onlara cevap vermeye çalışılırdı. Şimdi ise niteliksel bir değişme oldu. Şimdi Türkiye çok taraflı konularda çok öne çıkmaya başladı. Burada ikili görüşmeler dışında, kalkınma gündemi gibi BM’nin en önemli konusunda oraya Senegal Cumhurbaşkanı ile ben eş başkanlık yaptım ve orada genel kurula hitaben ben özel bir konuşma yaptım genel kurula hitaben. Barış Koruma zirvesi, terörle mücadele zirvesi gibi önemli toplantılara katıldım. Küresel Göç Forumu’nun başkanı biziz şimdi. G20 dönem başkanı biziz şimdi. Dünya gündemini takip etmeniz için sadece BM Genel Kurul’unun resmini çekmeniz bile Türkiye’nin ağırlığını hissettirir. ‘Türkiye uluslararası alanda yalnızlaşıyor’ diyenlere bunu göstermek lazım.
55 görüşme talebi oldu, 40 liderle görüştüm
40 civarında ikili görüşme yaptım. Bunların arasında komşu ülkelerimiz ve Putin, Obama, Hollande gibi önemli görüşmeler yaptık. 40’ı aşkın ikili görüşme yaptık, bunların talebinin çoğu karşı taraftan geldi. Aslında 55 civarında talep vardı ama 15 civarında talebe de cevap veremedik. Bunda son dönemlerde Suriye konusunda Türkiye’nin artan önemi ve mülteciler konusunun Batı kamuoyunun daha yoğun bir şekilde gündeme gelmesinin de büyük etkisi var tabii. Dolu dolu bir beş gün geçirdik. Şimdi tekrar iç gündem, bugün mecliste toplanacağız. Cumartesi günü Almanya’dayım, pazar günü seçim bildirgesini açıklayacağız, pazartesi günü ise ‘haydi bismillah’ diyip Samsun’dan başlayacağız inşallah.
Rusya zaten savaşın içindeydi
Rusya'nın Suriye'ye operasyonları...
Rusya bu savaşın içindeydi, yeni giriyor değil. Boğazlardan geçen Rus gemilerinin ne taşıdığını nereye gittiğini herkes biliyor. Tarsus’a Lazkiye’ye giden gemiler Suriye rejimine destek için gidiyordu. Rejime destek iki yerden geldi. İnsan unsuru İran’dan, silahları Rusya’dan geldi. Bu gizli saklı bir durum değildi, Rusya Esed’e destek verdiğini her yerde açık açık ifade etti. Bizzat Rus uçaklarının devreye girmesi söz konusu şimdi. ABD uçakları IŞİD mevzilerine müdahalede bulunuyor. DAEŞ ile mücadele uluslararası bir mutabakat var zaten. Rusya’nın bu çatışmalarda ilk günkü bilançosu çok kaygı verici bir bilanço. Yaptıkları harekat tamamıyla ılımlı Özgür Suriye Ordusu mevzilerine yapılmış bir harekattır. Bu açık bir şekilde çökmekte olan Suriye rejimine destek anlamına geliyor. Suriye rejimi nasıl ayakta duruyordu? Açık hava kuvvetleri üstünlüğüyle ve rejimin sağladığı çıkar alanı içindeki yapıların içeriden ve dışarıdan sağladığı destekle ayakta duruyordu.
İran ve Rusya müdahaleye karşıydı şimdi müdahale ediyorlar
Geçtiğimiz Temmuz’da Esed asker bulamadıklarını söylemişti. Bu taban desteğinin gittikçe zayıfladığını ortaya koydu. Hava gücünü de gittikçe kaybetmeye başladılar. Rejimi destekleyecek havadan ve karadan bir desteğe ihtiyacı var. İran karadan Rusya ise havadan destek sağlıyor. Şimdiye kadar başta Rusya olmak üzere İran da Suriye’ye dışarıdan müdahale olmaması gerektiğini söylüyorlardı. Ama şimdi baktığımızda fiilen Rusya müdahale etmiş oluyor. Bu doğru bir tutum değil. IŞİD’e karşı mücadele zaten sürüyor. Ilımlı muhalefeti yok etmek için yapılan askeri operasyonların fayda getireceği kanaatinde değilim.
Rusya DEAŞ'ın işine yarayan hedefleri vurdu
Bu mesele üzerinden Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya gelmesi gibi bir risk ortaya çıkar mı?
Rusya ile temas kanallarımız açık. Türkiye’yi rahatsız edecek bir eylem içine gireceklerini düşünmüyorum. Askeri operasyonları hakkında doğru bir bildirimde bulundular ama tam nereye müdahalede bulunacaklarını bildirmediler. Rusya’nın vurduğu hedefler tamda DAEŞ’in işine yarayan hedefler oldu.
Artık güvenli bölgeye sıcak bakılıyor
Rejim unsurlarına Rusya bir alan açıyor. ABD’nin PYD ile tutumu ve lojistik işbirliği çok açık. Türkiye’nin güvenli bölge Azez-Cerablus hattına ilişkin stratejisini ciddi anlamda zayıflatılıyor mu?
Bu görüşmelerde ilk defa güvenli bölge konusu bayağı tartışıldı ama daha önce çok sıcak bakılmıyordu. Hollande’ın yaptığı açıklamada görüldüğü gibi güvenli bölgeye Fransa açık destek veriyor. David Cameron ile de görüştüm. Türkiye mülteci akınına açık kalacak ama Avrupa ise mülteci akınına kapalı olacak artık o eşik geçildi. Avrupa'ya mülteci akınını engellemek için üç ayaklı strateji gerekir ve bunu herkesle paylaştım. Bunu engellemenin ilk yolu Suriye’lileri Suriye’de tutmaktır. İkincisi var olan mültecilerin yönetimi. Avrupa’lılar mültecilerin Türkiye’de kalmasını istiyorlar ama bizde buraya gelişler serbest olduğu gibi gidişler de serbest dedik.
AB mülteciler için yardım sözünü tutmuyor
Masrafları paylaşalım gibi bir talebimiz de oldu, 1 milyar euro Türkiye’ye vereceklerdi bu mülteciler için ama şimdi bu parayı sadece Türkiye’ye değil tüm komşulara dağıtılacağını söylediler. Bu bizim için rahatsız edici bir durum oldu. Türkiye’nin üyeliğe hazırlanması için fondan ayrılan paraları Suriyeli mültecilere harcanmasını talep ettiler bu çok vahim bir durum. Bende ‘ya siz bizim üyeliğimizden tam anlamıyla ümidinizi kestiniz ve artık böyle bir şey olmayacağına göre artık bu fonları burada kullanalım diyorsunuz bu vahim bir durum” dedim yada “bir cebimizden alıyorsunuz diğerine koyuyorsunuz biz verdik diyorsunuz” dedim. Nihayetinde bu Türkiye’nin güvenli bölge konusundaki taleplerini daha da haklı kılan bir husus. Üçüncüsü de gelecek dönemde Suriye’lilerin geri dönüşü için şimdiden hazırlık yapılması. Ama güvenli bölgeye ilgi de bunun bir çözüm olduğu yönündeki kanaatte eskiye göre çok daha fazla. Eskiden bu konu gündeme gelince ‘Türkiye bunu kendi ulusal güvenliği için talep ediyor’ şeklinde düşünüyorlardı. Şimdi herkes görüyor ki; güvenli bölgenin gerçek amacı, Suriyelileri kendi ülkelerinde tutmaktır.
Mülteci baskısı Avrupa'da duyarlılık oluşturdu
Türkiye’nin elinde kuvvetli bir mülteci rezervi var. Batılıların şimdiye kadarki tavrına karşı Türkiye’nin bu mültecilerin üzerinden Batı’ya bir yaptırımı olmaz mı? Bu konuda Avrupa’nın aklını başına getirtecek bir yaptırımımız olamaz mı?
Eskiden neden Avrupa’ya gitmeyi düşünmüyordu Suriyeliler, çünkü ‘Türkiye’de geçici olarak bulunuyoruz, Suriye’ye geri döneceğiz’ diye düşünüyorlardı. Şimdi iş uzadıkça bir hayat kurmak istiyorlar, Türkiye’de bu hayat kurmanın sınırları var. Avrupa’da bir hayat kurabilmek için gidiyorlar. Avrupalıları üzerinde zaten psikolojik bir baskı uyanmış durumda şu anda. Onun için bu kadar çok Avrupalı Türkiye’ye gelmek ve bizimle görüşmek istiyor bu konuda, hem kendi kamuoyularına hemde dünya kamuoyuna karşı bir şeyler yapıyor görüntüsü vermek istiyorlar. Bu duyarlılığın uyanmış olması kötü bir şey değil. Biz şimdi o duyarlılık üzerinden hem mülteciler konusundaki maliyeti paylaşma hemde Suriye içinde bir güvenli bölge oluşturma için çaba sarf ediyoruz. Suriye’de oluşan insani durumun bütün Avrupa’nın bütün insanlığın sorumluluğunda olduğunu bütün konuşmalarımızda en temel vurgu buydu. Hem genel kurul konuşmalarında hem de ikili görüşmelerde bunu sürekli dile getirdik.
Türkiye'ye doğrudan girişim olursa tedbirini alırız
Ruslar ılımlıları vuruyor, ABD DAEŞ’i vuruyor... Siz PYD’nin Kandil’le olan bağlantısını vurguladınız. Bunu tespit ettiğinize göre Kuzey Suriye’de Türkiye’nin de PYD’yi vurması gerekmiyor mu?
Irak’tan olduğu gibi Suriye’den de Türkiye sınırına bir sızma olursa gerekeni yaparız. Kim Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit etmeye kalkarsa gerekli cevabı alırlar. Türkiye’ye dönük olarak doğrudan bir girişim olursa gerekli tedbirleri alırız.
Türkiye zaten DEAŞ ile savaşıyor ve gerekli cevabı vermiştir. Hatırlarsanız hava kuvvetleriyle vurduk. Dolayısıyla yeni bir durum o zaman ortaya çıktı.
CHP'nin seçim bildirgesi: Yorum yapmaya değmez
Pazar günü seçim beyannamesini açıkalacağınızı söylediniz. CHP’nin seçim bildirgesini nasıl değerlendiriyorsunuz.
CHP’nin seçim bildirgesi bana geldi. 7 Hazirandaki bildirgeyle dün açıklanan bildirgenin karşılaştırılmasının çalışmasını da yaptılar arkadaşlar. Yeni fazla bir şey yok. 7 Haziran'daki bildirede başarılı olunduğu intiba edilmiş ki aynı üslup aynı muhteva aynı unsurlar devam ediyor. Üzerinde çok fazla yorum yapılacak bir husus görmüyorum.
Ahmet Hakan'a saldırı: Açıkça kınıyorum
Ahmet Hakan saldırıya uğradı?
Kim ne gerekçeyle yaparsa yapsın hiçbir şekilde şiddeti onaylamak mümkün değil. Hele gazetecilere dönük olarak yapılan her türlü eylemi bu anlamda ben kınarım ve doğru görmem. O bakımından bunu açıkça vurgulamakta fayda var. Her türlü şiddet bu anlamda kabul edilemez. Sorumluları kimse yakalanması içinde gerekli çalışmalarda yaptırılıyor.
Son zamanlarda Ethem Sancak'ın oğlu Murat Sancak'a saldırı olmuştu. Ondan evvel Akit Gazetesi'ne bir saldırı oldu. Arabaları parçalandı ve muhabirleri darp edildi. Daha sonra Hürriyet meselesi... Medya üzerinde farklı bir şekilde bir baskı oluşturuldu.
Türkiye bir hukuk devleti ve hukuk devletinde kimin kime ne yaptığı değil ne yapıldığı önemlidir. Yapılan iş suçsa yapan kişi kim olursa olsun suçtur. Murat Sancak içinde, Akit için de, Hürriyet için de, Ahmet Hakan için de geçerlidir. Buradaki fark Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlıkları birinin düşüncesi size daha yakındır, birinin düşüncesi size karşıdır o ayrı bir durumdur. Ama şiddetin her türlüsü yanlıştır ve hukuk devleti içinde mutlaka müsebbipleri bulunur ve cezalandırılır.
MHP Genel merkezinde iki tane muhabirimizi kapatıp 8 saat boyunca darp ettiler. Daha sonra da sokağa attılar.
Mahkeme safhası sürüyor. Onun neticesini beklemek lazım.
Gerilimi düşürmek medyaya da düşer
Medya ortamının fotoğrafını da veriyor Serdar (Arsever) beyin sorusu... Buna gelişte acaba mevcut gerilim nedir?
Gerilimleri düşünmek herkesin ortak görevidir. Bir gerilim varsa iki taraflı var demektir. Herkesin çaba gösterip bu gerilimin ilişmesine katkıda bulunması lazım. Bazı kişisel faktörler veya başka şeyler bunların hepsinin incelenmesi lazım. Ama dikkat ederseniz 7 Haziran'dan sonraki kullandığımız üslupta kullandığımız politikalarda hep bu gerilimi düşürme çabası var. Bize karşı blok siyaseti dediler yüzde 60 bize karşı çıkarmaya çalıştılar biz ona karşı siz biz diye bir tartışmaya girmedik. Aksine herkesle ayrı ayrı konuştuk. Gerilimin düşmesi için ne gerekiyorsa yaptık. Sonra Cumhurbaşkanımız görev verdiğinde koalisyon görüşmelerinde özelikle CHP ile blok siyaseti lafına rağmen son dakikaya kadar müzakere yürütüldü. MHP her şeye hayır diyeceğini bile bile gidip görüştük.
HDP ile görüşürken silahlanma çağrısı yapıyorlardı
HDP’nin o saldırgan Akrasif durumuna karşı onunla bile görüşüldü. Ben görüştüğüm gün silahlanma çağrısı yapıyorlardı neredeyse. Sonra koalisyon mümkün olmayıp Türkiye’de seçim hükümeti kurulması gerektiğinde hepsinden bakan olması için talepte bulunduk. Hayır diyen onlar blok siyaseti yapan onlar. Biz buraya girmeyiz dediler tek HDP girdi onlarda sonra bir bahane ile çekildiler. Buna rağmen bizim tarafımızda son 4 ay içerisinde tek bir gerilime dayalı politika söz konusu olmuş değil. Son olarak ta aday tanıtım programımızda çağrıda bulundum. Gelin hep beraber siyasi nezaket kuralları içerisinde rekabet edelim şiddete karşı ortak tavır sergileyelim. Aileleri bu işe karıştırmayalım vesaire tekliflerinde bulundum. Bir tek CHP’den mektup geldiği rivayeti var ama mektup nerede bizde bilmiyoruz. Bize gelen bir şey yok. Mektup yerine watshapla haberleşsek daha kolay olacak.
Kimse Türkiye'nin iç meselelelerini sormadı
40 ülke liderleriyle görüştünüz, Türkiye’nin iç mesellerini soran oldu mu?
Hayır, hiç kimse sormadı. Amerikan Ticaret Odası ve TOB’un ortak tertip etti toplantıda hukuk devleti ve basın özgürlükleri demokratikleşme konusunda ne tür adımlar atmak istiyorsunuz şeklinde soru soruldu. Bunun dışında hiç kimse sormadı.
Obama ve Putin'le uzun uzun görüştük
Obama ile ikili görüşme olmaması...
Amerika’da BM'de çok özel bir durum olmadıkça 193 ülke her biriyle tek tek görüşme imkânı olmaz. Ama bir yemekte BM genel sekreterinin verdiği yemekte görüştük. Kerry ve arkasından Obama geldi. Uzun süre görüştük. Putin ve Obama ile görüşmemizden sonra her ikisi de yemekten sonra görüşmeye gittiler. Putin’le Türkiye, Amerika, Rusya üçlüsü nasıl olur onu konuştuk. Obama ile de özellikle güvenli bölge, İŞİD’e karşı operasyon ve bu üçlü mekanizmayı konuştuk.
Üçlü mekanizma konusunda da ciddi mesafe aldık her iki tarafta olabilecek. Türkiye, Amerika, Rusya arasında üçlü bir mekanizma olacak tabi bu Rusya’nın dünkü saldırısından önce idi. Ama bölgede atmosferde var. Daha sonra resepsiyon da uzun süre konuştuk. Putin görüşmesi o sırada olmuştu. Putin görüşmesiyle ilgili yapıcı geçti ama anlaşamadığımız çok husus var diye Obama bilgi verdi.
YSK kararı bağlayıcıdır, gerekeni yaparız
Seçimden nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Sandık güvenliğiyle ilgili il ve ilçe kurullarını toplulaştırma kararları var. Sandıkların nerede kurulacağı önemli. Bu nedenle bir seçmen oy kullanamadığını beyan etse hukuki zeminde bu seçimin tekrarına yol açabilir diye bir tartışma var.
Öncelikle seçimlerde AK Parti tek başına iktidar. Şuan herhangi bir alternatifi düşünmekte doğru değil. CHP ve MHP tek başına iktidar olacak diye bir iddiayı kendileri dahi diyemiyor ki halk inanıp oy versin. Oluşabilecek tek fark, AK Parti’nin tek başına iktidar olmasıdır. Bunun olması için de çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdüreceğiz.
Seçim güvenliği konusunda ne karar alınırsa o olur. YSK da bir hukuk makamıdır bir siyasi makam değildir. O o şekilde uygun görüyorsa bizden bağımsız olarak biz de gereğini yaparız. Hükümet olarak da (seçim güvenliği anlamında) AK Parti olarak da o şartları halkımıza en iyi nasıl ulaşabileceğimiz anlamında...
Oy kullanamadım itirazı olursa...
Almanya’da oy kullanacak birisi ben 300 km öteye gidemiyorum. Gel şurada sandık kur yoksa oy kullanma hakkımı kullanamıyorum diye bilir. Bunun sonu yok. Nihayet en doğru kararı YSK verecek.
AK Parti seçim bildirgesinde somut vaatler olacak
CHP’nin seçim vaatlerine baktığınızda gençlere yönelik, memurlara yönelik, emeklilere yönelik somut vaatler var. Örneğin passoligi kaldıracağız diyor. AK Parti biraz böyle popülizme kaçmama kaygısıyla kendi kendini bağlamıyor mu? Gençlere, emeklilere ve memurlara yönelik daha somut öneriler vaatler getirmeyi düşünüyor musunuz?
Aslında geçen seçim beyannamesinde vardı bunlar ama seçim beyannamesinin sunuşu itibarıyla bazı eksiklikler oldu. Yeterince gündeme taşınmasında istediğimiz sonucu elde edememiş olabiliriz. Geçen seçim beyannamesi dışında da yeni söyleyeceğimiz çok şey olacak. Somut önerilerin bir kısmı bizim tarafımızdan gerçekleştirilenler yada gündemde olup daha iyi anlatılması gereken öneriler. Pazar günü daha yakından detaylı olarak göreceksiniz.
Emeklilerin taşeron işçilerin memnun kalacağı...
Bunun hepsinin içinde olduğu unsurlar. Önemli olan talep çıtasıyla ülkenin imkanlarının en optimumda buluştuğunu tespit etmektir.
Filistin bayrağı BM’de dalgalandı. Bundan sonraki adım ne olur. Birde Türkiye İsrail ilişkileri ne olur?
O tören son derece anlamlı ve bizim için önemliydi. Dikkat ederseniz törene de Mahmut Abbas’la da birlikte gittik. 29 Kasım 2012’de de BM iolmayan statüyle kabul ettiğinde Filistin Devlet’ini o salonda haklarını gözetecek şekilde konuşan destekleyen bir biz vardık. Arap ülkelerinden batıdan kimse yoktu. İsrail’i destekleyen Kadanada Dış İşleri Bakanı vardı. (Mahmut Abbas bunu hiç unutmaz)
Mahmut Abbas Beyle birlikte gittik. Ayrıca Arap dünyasından İslam dünyasından bir Lübnan Başbakanı vardı bir de biz. İsrail’le ilgili yeni bir gelişme yok. İsrail Mescid’i Aksa’da sergilediği saldırgan tutum bu her türlü normalleşme çabalarının önüne konabilecek en büyük mayın. Bizim için Mescid’i Aksa ve Harem-i Şerif’e yapılan en ufak saygısızlık bile normalleşmenin önündeki en büyük engeldir. Hiç bir şekilde Kudüs’ün statüsü ve İslam karakteri tartışma konusu yapılamaz. Buna dönük atılan adımlara en sert şekilde tepkimizi veririz.
Büyük bir suçluluk içindeyim...
New York’ta bu sefer kitapçıları ziyaret ettiniz mi?
İlk defa herhangi bir kitapçıyı ziyaret edemeden dönüyorum. Büyük bir suçluluk duygusu içindeyim.
Beli bükülen PKK, planlarını yapamaz hale geldi
PKK eylemleri siz ABD’de bulunduğunuz zaman diliminde de devam etti. Operasyonlar konusunda bir değişiklik olacak mı?
Bu konudaki kararlılığımız kesindir. Terörle mücadele konusundaki hedeflere ulaşana kadar operasyonlar sürecek. Şehit haberleri üzerinden kimse provokasyona kalkışmasın. Şehit haberleri bizim yüreğimizi dağlıyor. Seçim bizim için istikrar açısında önemli fakat aynı şeklide kamu düzeninin ve güvenliğin sağlanması da bizim için son derece önemlidir. Silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edene kadar bu mücadele sürer. Şu ana kadar elde edilen neticede son derece başarılıdır. Ben ‘beli kırılmıştır’ dediğimde birileri yanlış anlamayı tercih etti. Bitmiş anlamına gelmedi ama beli büküldü. Beli bükülmesinin anlamı planladıkları şeyleri yapamaz hale gelmiş olmalarıdır. Huzur ve güvenlik için operasyonlar sürecek.