Başbakan Ahmet Davutoğlu, perşembe günkü Bingöl ve Elazığ mitinglerinden Ankara’ya dönerken uçakta gazetecilerle sohbet etti. Davutoğlu, Suriye’deki dengelerin rejim aleyhine değişmekte olduğunu vurguladı. Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki'nin haberine göre, Davutoğlu, Türkiye ile S.Arabistan arasında Suriye konusunda anlaşmaya varıldığı yolunda yabancı basındaki haberler konusunda “Yeni bir durum yok Suriye konusunda. S. Arabistan’la yeni kral döneminden beri ilişkiler çok olumlu seyirde izliyor. Eskiden de anlaşıyorduk, şu anda da aynı işbirliği devam ediyor” dedi.
İşte o sohbetten soru ve yanıtlar:
“Suriye’ye girişler yine gündemde” hatırlatması üzerine: Bunlar spekülatif şeyler. Bunların hiçbir karşılığı yoktur. Şu bir vaka. Suriye’de dengeler süratle değişiyor. Muhalifler gittikten sonra Lazkiye’ye baskıyı arttırdılar. Öbür tarafta güneyde de Kalamin’de ve Şam’ın etrafında, Suriye- İsrail sınırında çok az bir yer kaldı rejimin elinde. Tümüyle muhaliflerin kontrolüne geçti. Hatta dün İsrail basınında bazı haberler çıktı, Esad Şam’dan Lazkiye’ye geçecek gibi. Suriye rejimi gittikçe sıkışıyor. Humus civarında bazı kazanımlar elde etti. Dengelerde ciddi değişiklikler var. Artık Nusayri gruplar Esad’a asker vermiyor. Hava kuvvetleri ile bombalayarak muhalifleri yok etmeye çalışıyor. Suriye içinde dengeler değişiyor da Türkiye için öyle bir şey söz konusu değil.
“Türkiye’nin müdahalesi söz konusu mu?” sorusu üzerine: Yok, şu an herhangi bir şekilde Türkiye’nin müdahil olacağı bir durum söz konusu değil. DAİŞ, Fırat nehrinin doğusunda... Dikkatinizi çekmesi gereken husus şu: Suriye rejimi bütün bu süreçte DAİŞ’e hiçbir mermi dahi atmadı. Muhalifleri bombalıyor varil bombalarıyla, DAİŞ’e bir şey yapmıyor. Fırat’ın doğusunu DAİŞ’e terk etti. Bu da onun stratejisini gösteriyor, savunmak istediği yerler sahil kesimleri, Nusayrilerin yaşadığı yerler. Suriye’yi savunmayı bırakıp, bu duruma geçtiler. Çok tehlikeli bir noktaya geliyor. Irak’ta ordunun Musul’u terk etmesi gibi, Halep’te o anlamda bir ciddi geri çekilme var Esad açısından. Rusya ve İran’ın desteklerine rağmen kan kaybediyor. Lübnan-Suriye sınırında da muhalifler çok ilerledi.
En iyi kamuoyu yoklaması meydanlar
“Kamuoyu yoklamalarından esen bir hava var, Ak Parti oyları düşüyor mu?” sorusu üzerine: En iyi kamuoyu yoklaması meydanlardır. Biz buraya insanları zorla getirmiyoruz, isteyerek geliyorlar. 2002’de AK Parti yükselirken, Genç Parti vardı, onu parlatmaya çalıştılar. 2007’de Erkan Mumcu ayrılmıştı, DP tekrar kurulmaya çalışıldı, o parlatıldı. 2011’de CHP’de Baykal gitti, Kılıçdaroğlu geldi, CHP parlatılmaya çalışıldı. Bu seçimde de HDP üzerinden, CHP’yi de HDP ile parlatmaya çalışıyorlar. Buna rağmen bakın Niğde’ye Kılıçdaroğlu gitti, iki gün sonra ben gittim, iki resmi yan yana koyun. Ben bugün Elazığ’daydım, yarın Demirtaş gelecek, yine iki resmi yan yana koyun. Ben Çankırı’daydım, Bahçeli de Çankırı’ya gitti, resimleri yan yana koyun, coşkuyu yan yana koyun. Anketlerde bize intikal eden bir düşme de zaten yok. Şu an 22’nci mitingimi yapıyorum, Bahçeli’nin 3 veya 4’üncü, Kılıçdaroğlu’nun belki 10’uncu bilemiyorum... Toplam bütün muhalefet kadar miting yaptık, hiçbir mitingimiz vasat bile değil.
Kitlelerle aramda elektrik doğdu
“Kitlelerle kurduğu dil” hakkındaki bir soru üzerine: Doğallığında gelişen bir şey. Ben bir gün kitlelere böyle konuşayım diyerek, karar alarak yaptığım bir husus değil. Ama hocalıktan gelen bir şey; öğrenci ile temas etmezseniz, bir iletişim olmaz. Erzurum mitinginden sonra, daha önce Konya’da yapıyordum, ama bu kadar sistematize olmamıştı. Hatta arkadaşlar prompter kullanalım mı dediler, ama istemedim. Kendi doğallığında gelişti. Kitle ile aramda bir elek-trik doğdu, ben de yorulmuyorum, onlar da yorulmuyor. Dikkat ederseniz, bütün bilgileri soruların içine yediriyorum. Onların bildiği bazı hikâyelerin üzerinden birlikte bir serüven oluşturmak... Mesela Elazığ’da organize sanayii bölgesi yoktu, doğalgaz yoktu. Var mıydı, yoktu. Kim yaptı, AK Parti. Bunlar yoktu, biz yaptık demek yerine, bu serüveni vatandaşlarımızla hatırlamak, onlara söyletmek, çok etkileyici. Bu değişimi interaktif bir şekilde anlattığınızda, onlar da içine giriyor. Yorulmuyorum böyle olunca.
HDP Kürtçeden İslami kökenli ifadeleri çıkartıyor
m “Kürtçe öğretmeni atamalarında bir sıkıntı var” hatırlatması üzerine: Yok yok, hayır, onu aştık, hiçbir problem yok. Ama çarpıcı bir şey. Nasıl bizde CHP öz Türkçe adına Türkçeyi katletti tek parti döneminde, HDP de İslam kökenli Kürtçe ifadeleri çıkarıp kendilerince bir Kürtçe çıkarıyorlar. İletişimde Kürtçeyi de kullanayım istedim. Halkın kullandığı dili anlıyor herkes. Bingöl Ağrı’yı anlıyor. Ama onların kullandığı dili kimse anlamıyor. (Kürtçenin kullanımında) En önemli şey psikolojik eşik. Kürtçenin hiç kullanılamaz olması aşıldı. Ben Süleymaniye’de Dışişleri Bakanı olarak Kürtçe hitap ettiğimde bütün salon nasıl ayağa kalktı. Yaşlı başlı adamlar nasıl heyecanlandı. O psikolojik eşik geçildi. Başta MHP bile bana ‘serokvezir’ dedi... Normalleşme süreci bu. Mesela ben doğuda Kürtçe ifadeler kullandığım için Batı’da hiç tepki almıyorum. Bunlar doğallığında çözülecek.
Uluslararası medyanın algı operasyonu
“Seçim öncesi partinize karşı bir tehdit algılıyor musunuz” sorusu üzerine: Bu seçimle ilgili tehditler geçen sefer yapıldı tüketildi. Gezi operasyonları, 17-25 Aralık operasyonları da bu 3 seçimi birden riske etmek içindi. Bu seçime yönelik en ciddi operasyon 6-7 Ekim olaylarıydı. Tam da bizim hükümetin yeni zamanları, o olaylarla Türkiye’de bir kaotik hava yaratmak ve seçime giderken büyük bir güvensizlik hali yaratmak istediler. Açıkçası biz onu iyi yönettik. Bir taraftan İç Güvenlik Yasası reformunu çıkartıp, kamu düzeninden taviz vermeyeceğimizi gösterdik. Bir taraftan Çözüm Süreci’nde ne kadar kararlı olduğumuzu gösterdik her fırsatta. Ama tabii seçime kadar yine birtakım tuzaklar, birtakım çalışmalar her an olabilir. Ama genelde baktığımızda, 7 Haziran’a dönük olarak spesifik bir tehditten çok başka bir durum var. Doğuda örgüt baskısı, batıda da özellikle medya üzerinden, uluslararası medya üzerinden oluşturulmaya çalışılan algı operasyonlarıyla, hiç gündemde olmayan, kimsenin aklına yatmayan koalisyon tartışmalarını gündeme getirerek, operasyon yapmaya çalışıyorlar. Ama tabii bunların başarılı olması mümkün değil. Dün TV programında söyledim. Düşünün, biz esnaflara sıfır faizli kredi verdik, bir kısım medya bizi günlerce, popülizm yapıyorlar, ekonomiyi riske ediyorlar diye yazdı. Şimdi Kılıçdaroğlu 150 milyarlık bir yük getiriyor bütçeye vaatleriyle, yüzde 10.8 bütçe açığı demek bu, hiç olumsuz bir haber çıkmıyor. Aksine ‘halkın cebine 150 milyar girecek’ diye haber yapıyorlar. Posta’nın manşeti bu. O 150 milyarı bulman için, halkın cebinden vergi toplaman lazım önce.
Önümüze mayın koydular basmadan geçtik
Bunlar hep bir ümit acaba AK Parti’nin gücü zayıflatılabilir mi, girişimleriydi. Çok ciddi bir sınavdan geçtik. Gezi’de AK Parti’nin dengesini bozmaya çalıştılar, 17-25 Aralık’la Cumhurbaşkanımızın dengesini bozmaya çalıştılar. 30 Mart’tan sonra AK Parti içinde bir ihtilaf beklediler, kim cumhurbaşkanı olacak çerçevesinde bir ihtilaf. Cumhurbaşkanlığından sonra, kim başbakan olacak, mutlaka birbirlerine girecekler, mutlaka ihtilaf çıkacak beklentisine girdiler. Yeni hükümet kurduk, başbakan değişti, cumhurbaşkanı değişti, bu sefer 3 döneme takılan arkadaşlarımız üzerinden bir ihtilaf beklediler. Allah’a şükür, tek bir fire vermedik, biz bütün bunları, tam bir siyasi olgunlukla, bütün bu mayınları, birer birer hiçbirine basmadan, geçtik. Tam 2 yıl oldu, Gezi’den bu yana kaç mayın koydular önümüze, kaç mayın, hiçbirine basmadan geçtik.