Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Habertürk gazetesine açıklamalarda bulundu. Hem yeni kitabını anlattı hem de başbakanlığı bıraktıktan sonraki hayatını anlattı.
İşte röportajın ilgili kısımları:
Başbakanlık'tan ayrıldıktan çok kısa süre sonra yeni kitabınız çıktı. 1-2 hafta içinde mi yazdınız yoksa!
2002 yılında başdanışman olduğumda 4-5 kitap projem vardı. Hayatımın akışı değişince o projelerin çoğu kaldı. Osmanlı tarihinin nasıl okunacağına dair bir çalışmam vardı. Tarihi Derinlik adını vereceğim kitabıma mukaddime gibi olacaktı. Bir bölümü şehir ve medeniyet üzerineydi. Baktım çok iyi seyreden bir bölüm oldu, ayrı bir kitap olarak yayımlamaya karar verdim. Bu kitabın yüzde 80'ini uçakta yazdım. İlk bölümdeki şehirlerle tanışma hikâyelerimi son 4 ay içinde yazdım. Teorik kısmı çok önceye dayanıyor
Başbakan olmamak nasıl bir duyguymuş? Siyasetin zirvesindeyken şimdi sade bir milletvekilisiniz. Boşluk hissediyor musunuz?
Herhangi bir vazifeyi ya da mesleği hayatınızın esası kabul ederseniz, ayrılınca boşluğa düşersiniz. Ama hayatınızın esasını anlam dünyanıza oturtmuşsanız, meslek ve makam sadece o anlam dünyasının bir parçasıysa, öyle hissetmezsiniz. İnsanoğlunun varoluşsal anlamda en önemli anları, bitiş ve başlangıcın buluştuğu anlardır. 22 Mayıs kongresi sonrası bitişle başlangıcın kesiştiği noktadaydım. Hâlâ siyasetin içindeyim. Kopmadım. Hiçbir şevk kaybı hissetmiyorum. Çok yoğun bir devlet temposu vardı. Bir tek o anlamda yoğunluğum azaldı. Hayatta en güçlü insan kendisiyle barışık olandır.
Günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Kontrollü. İrademi kullanmanın mutluluğunu hissediyorum. Kendi programımı yapıyorum. Sahurdan sonra uzun süre okuyorum, yazıyorum. Başbakanlığı bıraktığımdan bu yana öğleden sonraki tüm mesaim kabullerle geçiyor. İstanbul'a geldiğimde öğrencilerimle buluşuyorum. Aileme daha fazla vakit ayırıyorum. Sare Hanım, Mehmet ve Hacer ile evde derse başladık.Ne dersi?Hayat dersi gibi. Hacer, kendi yazdıklarını okuyor. Mehmet, yaşadıklarını aktarıyor. Bugünlerde daha çok ramazan üzerine sohbet ediyoruz. Buna vakit bulabilmek o kadar güzel ki!
Yeni durumu evdekiler nasıl karşıladı?
Ayrıldığım gecenin sabahı küçük kızım Hacer bir metin getirdi. "9 sene önce Ankara'ya geldiğimizde babamın 'Her şeye alışabilirsiniz ama bu makamlara alışmayacaksınız' demesinin sebebini şimdi anlayabiliyorum" diye yazmış. Hacer, mekâna parçası gibi bakar. İstanbul'dan ayrılmaktan hiç memnun olmamıştı. Ama Ankara'da çok sevdiği mekânlar ve dostluklar edindi. Şimdi bu ayrılık hüznü dışında son derece memnun, onunla daha fazla vakit geçirmemden mutlu oluyor.
Olup bitene Sare Hanım ne diyor?
Bu onun da yaptığı bir görevdi. Onurla yapıyordu ama zorlanıyordu. Şimdi doğal hayatımıza dönmüş olmanın rahatlığı var. Hastalarına daha çok vakit ayırabilecek. Ama şu sıralar yeni bir ev kurmanın telaşı içinde. Bu kararı 5 Mayıs'ta aldım. Bir anda hayatımızın bütün parametreleri değişti. Sare Hanım'a "Bir an önce konutu boşaltıp kendi evimize taşınmalıyız" dedim. Süratle bir ev buldu, döşedi. 1 ay olmadan, ilginç bir tesadüfle 7 Haziran'da, yani seçimin yıldönümünde Başbakanlık Konutu'ndan ayrıldık. Sare Hanım daha yaşananları tam olarak fark etmedi. O günden beri koşturuyor.
Günleriniz daha çok nerede geçiyor? İstanbul ağırlık kazandı mı?
Görevden ayrılmanın getirdiği doğal bir akış vardı. 22 Mayıs'a kadar görevimi sürdürdüm. 22 Mayıs'tan sonra Ankara'da biriktirdiğim kitaplarımı taşıma telaşı oldu. Çok sayıda ziyarete gelenler oldu. Geçen hafta itibarıyla İstanbul'a döndüm. Bundan sonra hayatımın genel akışı İstanbul'da olacak. Meclis faaliyetlerinin gerektirdiği ölçüde haftada 1-2 gün Ankara'ya gideceğim.Hocalığa geri dönecek misiniz?Ben hocalığı hiç terk etmedim. Ankara'da da o havayı tattığım bir atmosfer vardı. Çok az insana nasip olan bir tarihi şans bana nasip oldu. Yoğun bir teorik birikimden sonra devlet pratiği birikimim oldu. Bu tecrübeyi anlayan bir grup öğrenciyle çalışmalar yapmayı düşünüyorum. Yetişmiş öğretim üyelerinden ve devlet hayatında pratik tecrübe kazanmış arkadaşlardan oluşan özel bir grupla tecrübeler ışığında ülke ve millet olarak yaşadığımız sorunların çözümüne yönelmeyi, açılım ihtiyacı duyulan temel konularla ilgili fikri temrinler yapmayı istiyorum. Üniversite de ders vermeyi düşünüyorum. Öğrencilerden çok sayıda mesaj alıyorum, akademik hayata dönmemi istiyorlar.