Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara’da 97 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısına ilişkin olarak, iki iz üzerinden yürüdüklerini belirterek, “İki farklı örgüte işaret eden bulgular var” dedi. Dün sabah gazetelerin Ankara Temsilcileri ile bir araya gelen Davutoğlu soruşturmanın olayın adli boyutu konusunda önemli mesafeler alındığını kaydetti. Davutoğlu'nun açıklamalarını Milliyet Gazetesi'nden Serpil Çevikcan yazdı:
'İki farklı örgüte işaret eden bulgular var'
“36 savcı devreye girdi. Tek tek deliller toplandı. 24 saat içinde gerekli çalışmalar yapıldı. Cesetlerin parçalanmasına karşın otopsiler yapıldı. Adli boyutuyla ilgili önemli mesafeler alındı. Dün akşam da bu sabah da bilgi aldım. İki iz üzerinde yürüyor. Örgütler arası işbirliği var mı onu çıkarmaya çalışıyoruz. Saldırganlardan birinin DNA testi konusunda neticeye götürecek önemli bulgular var. İkinci saldırganın irtibatları konusunda da araştırmalar yürüyor. Bu meselenin önceden planlanması konusunda da bir başka iz üzerinden yürünüyor. Bunlar da farklı farklı örgütlere, iki farklı örgüte işaret eden bulgular içeriyor. İki iz üzerinde yürüdüğümüzü söyleyebiliriz. Bunların detaylarına girmeyeyim.”
Örgüt isimlerini ilişkin soruları yanıtlamayan Davutoğlu, “Tespit edilen bombacı ile ilgili kimlik açısından bir örgüt işaret ediliyor. Gelişen olaylar var. İkinci bir konu da daha önceki bazı saldırıların da olduğu mekanlar ve diğer ayrıntılarla ilgili de bir başka iz üzerinden yürüyoruz” dedi.
‘Herkesin hassas olması gerek’
İki örgütün işbirliği yapıp yapmadığı yolundaki soru üzerine, “İşte onu çıkarmaya çalışıyoruz ama soruşturmanın gizliliği söz konusu” yanıtını veren Başbakan, “Bombacı bir örgütten ama planlanmasında başka bir örgüt mü var?” sorusunu ise, “Bu sabah(dün) itibariyle yeni bulgular var. Örgüt adı verdiğim ya da detaylara girdiğim anda bazı riskleri de üzerimize çekeriz. Bu çok dikkatli yürütülmesi gereken bir husus. Herkesin hassas olması gerek” diye yanıtladı.
İki örgütün bağlantısı
Davutoğlu, “Bahsettiğiniz iki örgüt birbiriyle hasım örgütler mi yoksa işbirliği içindeki örgütler mi” sorusuna karşılık ise, şunları söyledi:
“Onlara girmeyeyim ama önemli olan DNA örtüşmesi anlamında bir tespite yöneldiğimizin bilinmesi. Bunun kısa bir sürede elde edilmesi. Canlı bombanın şu zorluğu var. Kendisini patlattığı için bazen herhangi bir ize rastlayamazsınız. İki profili de çıkarttı arkadaşlar. Bu eylemin nasıl yapıldığına ulaşılmış durumda. Nasıl geldikleri konusunda da; birinin bir çantada, birinin bir yelekte bunları taşıdığı biliniyor. Bunların safahatini biliyoruz. O eylemi nasıl yaptıkları ile ilgili cesetlerden kalan parçalardan bulgulara ulaşılmış durumda. Şu bilinmeli; ortada, faili meçhul bırakmayacağız, sonuna kadar gidilecek. Kim bu katliamı yaptıysa tespit edilecek, bağlantı varsa adalete teslim edilecek, herhangi bir şekilde cezalandırılması gereken davranış varsa gereği yapılacak.”
Davutoğlu’nun diğer açıklamaları özetle şöyle:
Manşetlere tepki
Televizyon yayınında, “Hukuk devletinde bu eylemi yapacak kişi harekete geçmedikçe bir şey yapamayabilirsiniz, gözaltına alsanız bile 3 gün sonra serbest kalabiliyor” dedim. “Eyleme geçmedikçe tutuklayamayız” diye manşet atılmış. Sözlerimin bütünü alınmadan, “Bomba patladıktan sonra tutuklanabilir” demişim gibi. Başka türlü konuşsam, önyargılı bir şekilde hareket ettiğimiz anlamı çıkardı. Sanki başbakan olarak “Patlatmadıkça bir şey yapamayız” demişim gibi yansıtıldı. Diğer yandan da DHKP-C bombacısı etkisiz hale getirildiğinde insan haklarına aykırı bir şey yapmışız gibi eleştirildik.
Saldırının üç hedefi var
Bu saldırı Türkiye’ye, halkın bütününe, demokrasiye yönelik bir saldırıdır. Türkiye’ye yöneliktir çünkü son dönemde dünyanın her yerinde Türkiye’ye dönük çok olumlu bir algı oluşmaya başladı. Halkın bütünü hedef alınmıştır çünkü Türkiye’nin her yerinden katılımın olduğu miting hedef alınıyor, 33 ile cenaze gitti. Suruç saldırısıyla benzerlik bağlamında özellikle hassas kesimlere yönelik bir saldırı. Mezhep ve etnik fay hatlarıyla ilgili sonuçlar doğurabilecek, halkın bütününe yönelik. Seçime gölge düşürmek, belli mayınları seçim sathı mailine yerleştirmek de hedefleniyor. Zamanlaması son derece manidar.
Ailelerimize teşekkür ediyorum
Toplumsal bilinç bakımından ciddi sınavdan geçtik. Birileri kaos senaryosu yazdı, engellememiz gerekiyordu. Bütün topluma teşekkür ediyorum. Vakur bir şekilde cenazelerini defnettiler ve saldırının travmatik sonuçlarının doğmasına engel oldular. Bu acıdan bir kaos üretmek isteyenlere başta vefat edenlerin aileleri olmak üzere milletimiz fırsat vermedi. Ailelerimize teşekkür ediyorum. Hastanelerde birtakım provokasyon girişimine maruz kaldılar ama izin verilmedi.
Garı unutturacak sonuçları çıkarabildi
Demirtaş sanki o bombayı koyanlar bizlermişiz gibi bir hava oluşturarak halkı 6-8 ekim olaylarına benzer bir tabloya yöneltmek istedi. Sayın Bahçeli’nin görüşme talebimizi olumlu karşılamayan tutumunu analiz etmeye gerek görmüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmemiz pozitiftir. Miting organizatörlerini de aradım. Sosyal, mezhebi, etnik bir çatışma riski ortaya çıkmış olsaydı, tren garını unutturacak sonuçlar çıkabilirdi. Bu oyuna gelinmedi. Toplum olarak bu sınavdan yara almadan, psikolojik ortamdan çıktığımızı düşünüyorum.
‘Çocuklarım kan vermek istedi’
Davuoğlu, saldırı günü çocukları Mehmet ve Hacer’in de kan vermek istediğini anlatarak şunları söyledi:
“Provokasyon teşebbüslerine kan alma çağrısını örnek verebiliriz. Megafonla kan çağrısı yapıldı. Halbuki o esnada Ankara’da hiçbir kan sıkıntısı yok. 3 bin ünite kan hastanelere anında intikal ediyor. Sıfır grubu Rh negatif kan herkese verilebilir diye bütün sıfır grubu kanlar toplanıyor ve veriliyor. Ben tam telefonlarla konuşuyorum oğlum, kızım geldi, “Baba biz gidip kan versek, ihtiyaç varmış” dediler. Kana ihtiyaç olur mu, hemen aradım Sağlık Bakanımızı. “Kan var” diye açıklama yaptıklarını söyledi. Olayı teröristle halk arasında bir unsur olmaktan çıkarıp halk ile polis arasında bir tepkiye dönüştürmeye çalışanlar da vardı. 10’a yakın polis linç edilmeye çalışıldı.
‘Ne olursa olsun 1 Kasım’da sandığa gidilecek’
İkinci aşama Türkiye’yi suhuletle seçime götürmemiz. Olayların demokrasimizi akamete uğratmasına izin vermememiz lazım. Ne olursa olsun Türkiye 1 Kasım’da sandığa gidecek. Seçim gerçekten aşı olmak gibidir. Bünyeyi kuvvetlendirir, ne sonuç çıkarsa çıksın siyasetin meşruiyet alanını açar.
Bizi yalnız bıraktılar
Saldırı karşısında sağ tarafımda CHP’li sol tarafımda MHP’li başbakan yardımcısı olsaydı daha milli birlik görüntüsü olmaz mıydı, niye bizi yalnız bıraktınız? Çekildiniz kenara, Ak Parti tek başına bu terörle mücadele sorumluğunu üstleniyor, bir taraftan da acımasızca eleştiriye maruz kalıyor. Terörle mücadelenin sözde baş savunucusu Bahçeli ne diyor; “Hem sorduğun her şeye hayır derim, hem de seni sürekli eleştiririm.” Riskler konusunda bizi yalnız bıraktılar, tek başına mücadele etme zorunluluğu doğdu.
Yeni bir siyasi ihtiyaç var
Koalisyon kuramadık tamam bu bitti başka bir aşamadayız. 4 yıllık bir hükümet kurmuş olsaydık, 180 derece değişmesi gerekir dedikleri dış politika ve eğitim konularında ihtilaf çıkardı, o koalisyon yürüyemezdi. Şimdi yeni bir seçime gidiyoruz, şu anda takınacağımız tavırlar 1 Kasım sonrasının psikolojisini etkiler. 1 Kasım sonrası yeni bir siyasi kültür ve dilin inşa edilmesi lazım. Yeni bir siyasi dile ihtiyaç var. Türkiye, ateş çemberi içinde. Bu olayların hepimizi silkelemesi lazım. Terörün oyununa gelmemek için Türkiye’de hayatın normale dönmesi lazım. Birkaç mitingimizi teröre karşı dayanışma şeklinde tertip edeceğiz.
Dedektör köpekler
Güvenlik toplantısında ilk sorum şu oldu: “Patlamanın yaşandığı yer miting yeri içi mi dışı mı?” Dışı. “Arama nerede başlıyor;” Sıhhiye’de. Bunun ciddi bir zaaf olduğunu söyledim. Rutin uygulama varsa örgütler de biliyor. Talimat verdim, rutinlerin tümünü gözden geçireceksiniz ama hiçbir yerde tahmin edilebilir uygulama olmayacak. Teröristin şaşırtabilecek uygulamalar yapma ihtimali var. Yeni bir güvenlik konsepti ile ilgili çalışmalar yürüyor. Avrupa’da miting güvenliği için hayatı durdurabilirsiniz, uygulamaları var. İç güvenlik yasası çıkarken bunların hepsini ben etüt ettim. Türkiye’de uygulamaya kalkarsanız “polis gösteri hakkını engelledi” diye çıkıyor. Önemli olan bundan sonra bu olayları önleyebilmek. Mesela dedektör köpeklerle o alanların kontrol edilmesi meselesini Bakanlar Kurulu’nda da konuştuk. Ama göstericilerin de buna tepki göstermemesi lazım. Dedektör köpekler, alanda dolaşabildiği için saldırganı kaçırtabiliyor. Ya da saldırgan bunu bildiği için gelmeyebiliyor.
Üstü örtülmeyecek
Bakın Cizre’de iki polis görevden alındı. “Raporda herhangi bir sansür istemiyorum, tam rapor” dedim. Görüntünün ortaya çıktığı gün Kuvvet Komutanlarının da katıldığı bir güvenlik toplantısı yaptım. Güvenlik bürokrasisinden hiç kimse “efendim bizim mücadelemizi olumsuz etkiler, bunu erteleseniz, bekletseniz” diye bir görüş belirtmedi. Hepsi söz aldılar. “Bu bizim mücadelemize en büyük darbeyi vurmuştur, gereğini yapınız” dediler. Bunu, o toplantıdaki Kara Kuvvetleri Komutanımız söyledi. Bürokraside ihmal varsa gereği yapılır ama sırf o anki psikolojiyi yönetmek için soruşturma yapmadan bir bürokratı almak doğru değil. Rapor geldiğinde kimsenin gereğini yapacağımızdan şüphesi olmasın. Üstü örtülmeyecek.
O örgüt değil
(Kılıçdaroğlu’nun 14 madde ile görüşmeye gelmesi): 14 madde diye bir şey yok. Ayrıca ben Kılıçdaroğlu gelmeden arkadaşları çağırdım. Eemniyet İstihbarat Daire Başkanı’nın gelmesi Kılıçdaroğlu’nun Suriye’yle ilgili bir örgütle ilgili adı zikretmesi nedeniyledir. DEAŞ değil. İstihbarat Daire Başkanı, “hayır efendim yok böyle bir bilgi” dedi. Dedim ki size bubilgiyi kim verdiyse, emniyetten arkadaşları gönderelim, o arkadaşlar doğrudan bilgi versin.
Kimse güvensiz hissetmesin
Saldırıdan sonra veya önce, Madrid’te bir İspanyol, İngiltere veya Fransa’da o ülkenin vatandaşları kendini ne kadar güvende hissediyorsa Türkiye’de de vatandaşlarımız o kadar güvendedir. Türkiye’nin bir başka Ortadoğu ülkesi ile karşılaştırılması doğru değildir. Charlie Hebdo’dan önce bir Fransıza sorsaydınız ne nerdi, güvende hissederdi. Etrafımızda 5-6 ülkede fiilen devlet yok. Kimsenin kendisini güvensiz hissetmemesi lazım.
Rus müdahalesinden sonra olması değerlendirilmeli
Bu terör olayı boşlukta olmadı, dış bölgesel konteksi bir de iç konteksti var. Suriye’de bütün uyarılarımıza rağmen krizin çözülememesi ve her geçen gün çok daha riskli bir hale gelmesi. Rusya’nın müdahalesinden sonra saldırının olması değerlendirilmesi gereken bir durumdur.
Tek başına iktidarımızı engellemek için
7 Haziran öncesi bazı terör eylemleri HDP’nin barajı geçmesine yönelikti. Bu eylemin sebebi ise Ak Parti’nin tek başına iktidar olmasına engel olmak.
‘Silah bırakma konuşulabilir’
(KCK’nın eylemsizlik kararı): Çatışmasızlık değil, silahların bırakılması konuşulabilir. Çatışmasızlık üzerinden terör örgütünün mezarlık görüntüsü altında işkencehaneler, haraçhaneler kurması, silah depolaması türü yaklaşıma izin vermeyiz.