Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle feshedilen İstanbul Sözleşmesi için karşı dava açamaya başlandı. Avukat Figen Çalıkuşu İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi kararının iptal edilmesi için Danıştay'da dava açtı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve DEVA Partisi de dava açacağını duyurmuştu.
Konuya ilişkin olarak cumartesi günü CHP Genel Merkezi'nde yapılan toplantıdan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine karşı Danıştay’a başvurulması kararı çıkmıştı.
DEVA Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı da İstanbul İl Başkanlığı'nda düzenlenen toplantıda "Yok hükmündeki bu karardan dönülmesi için tüm Türkiye'den yüzlerce kadın bu usulsüz karara dava açacak ve kadınların, çocukların yaşam hakları için davacı olacağız" demişti.
'BU YOLUN NEREYE KADAR UZANACAĞINI KİMSE BİLEMEZ'
T24'te yer alan habere göre; Avukat Figen Çalıkuşu, açtığı davanın dilekçesinde , "Cumhurbaşkanının bu şekilde bir Avrupa Konseyi sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi'ni feshedebileceği kabul edilirse, Cumhurbaşkanı kararıyla feshetme yolu bir kez açıldığında bu yolun nereye kadar uzanacağını kimse bilemez" ifadelerine yer verdi.
Çalıkuşu, Danıştay’a açtığı davanın dilekçesinde "Sayın Daire; bir kadınım, bir anneyim, bir hukuk insanıyım, avukatım. Pek çok tecavüz, taciz ve şiddet davasına girdim. Benim ülkem her gün kadın cinayeti ile uyanıyor, en az dört kadın ya öldürülüyor ya şiddet mağduru oluyor ya tacize uğruyor. Bu ülkenin 42 milyon kadını için taciz, şiddet, tecavüz, öldürülme her zaman yakın bir tehlike olarak mevcuttur.
Ne yazık ki kadın erkek eşitliği insanlığın ilk dönemlerinden beri dünya üzerinde aşılamayan, varlığını sürdürmeyi başaran en temel sorundur. Anayasa’da garanti altına alınan eşitlik ilkesini ve yaşam hakkını güçlendiren, 46 ülke tarafından imzalanan, benim ülkemin partili Cumhurbaşkanı da bir zamanlar çok övündüğü, kadınları koruması amacıyla imza edilen İstanbul Sözleşmesi olarak anılan sözleşmeyi feshetti. Hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan, kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir" dedi.
'ÇOK TARAFLI BİR SÖZLEŞME FESHEDİLEMEZ'
Çalıkuşu, gerekçelerini şöyle aktardı: "Çok taraflı bir sözleşme feshedilemez. Sözleşme halen ayaktadır, varlığını sürdürmektedir. Uluslararası hukukta, uluslararası sözleşmenin kendisi çekilmeye izin vermiş ise, bu sözleşmeden taraflar çekilebilir. Ancak iptali istenen Cumhurbaşkanlığı Kararı ile çekilme değil fesih iradesi bildirilmiştir. İlk aşamada bu hali ile yasal bir keyfiyet ve dayanağı hukuka uyarlı değildir.
'KARAR YETKİSİ TBMM'YE AİTTİR'
Cumhurbaşkanı imzası ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi için alınan kararın dayanağı olarak 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesi olarak gösterilmiştir. İstanbul Sözleşmesi, Cumhurbaşkanı Kararnamesi’ne neden konu edilemez. Kanunla TBMM tarafından onaylanması uygun bulunan uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamamaya karar yetkisi TBMM’ye aittir. Cumhurbaşkanlığı Kararı ile bu yetki kullanılamaz.
Cumhurbaşkanlığı Kararı ile uluslararası andlaşma olan İstanbul Sözleşmesi’nin hükümden düşürülmesinde yetki gaspı nedeniyle hukuka uyarlılık bulunmamaktadır. Anayasada yer alan 'siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez' hükmü de Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesine engeldir. Zira İstanbul Sözleşmesi Anayasa’nın en temel hakları olan 'eşitlik hakkı' ile 'yaşam hakkını' güçlendiren hükümler ihtiva etmektedir."
YÜRÜTME DURDURULSUN TALEBİ
Çalıkuşu, dilekçesinde, "İstanbul Sözleşmesi'nin koruyucu, önleyici ve caydırıcı etkisinden yoksun kalınması, toplumda zaten çok fazla olan şiddet ve ölümleri cesaretlendirecektir. Uluslararası sözleşmeleri fesih yetkisi, sıradan bir yetki değildir. Cumhurbaşkanının bu şekilde bir Avrupa Konseyi sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi'ni feshedebileceği kabul edilirse, Cumhurbaşkanı kararıyla feshetme yolu bir kez açıldığında bu yolun nereye kadar uzanacağını kimse bilemez.
Bu keyfi ve kontrolsüz yetkinin kullanılması ile hem toplum hem de devlet bekası için çok tehlikeli sonuçların hasıl olması mümkündür. Bu durum, telafisi imkansız zararlara sebebiyet verme yönünde kesin ve kuvvetli bir sebep teşkil edecektir. CB Kararının uygulanması halinde bu telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleştiğinden yasal cevap hakkı ve süreler beklenmeden ivedi olarak yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini de talep etmekteyim" ifadelerine de yer verdi.