Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazete, televizyon ve ajansların genel yayın yönetmenleriyle Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'nde basına kapalı toplantıda bir araya geldi.
Erdoğan, Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzur getirmek amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerince (TSK) Suriye Milli Ordusu ile Suriye'nin kuzeyinde YPG/PKK ve DEAŞ terör örgütlerine karşı başlatılan Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan, harekata ilişkin ABD'den yapılan farklı değerlendirmelere ilişkin soruya "Öfkeyle kalkan zararla oturur. 'Öfke değil sabır diyeceğiz' ki inşallah zafere ulaşalım. Sayın Trump'la bu süre içerisinde birkaç görüşmemiz oldu. Malum ayın 13'ü için bir randevulaşmamız oldu. Washington'da bir araya gelme durumumuz söz konusu. Aynı şekilde Dışişleri ve Savunma bakanlarımızın görüşmeleri var. Hazine ve Maliye Bakanımızın görüşmeleri var." cevabını verdi.
Erdoğan, "ekonomik yaptırım" söylemlerine yönelik ise şunları kaydetti:
"Tabii bu ekonomik yaptırım, vesaire gibi ifadeler kullanılıyor ama doğrusu ben bu konularda da bu ifadeleri bu sürecin biraz nükteleri olarak görmek istiyorum. Çünkü, bugün Almanya Şansölyesi'ne de söyledim. Dedim ki 'NATO'da ortak olduğunuz stratejik ortaklarınıza karşı bu tür ekonomik yaptırım vesaire, 'Ben silah göndermeyeceğim.' gibi yaklaşımlarınızı bana izah eder misiniz? dedim. Bu ne anlama geliyor? Dün Dışişleri Bakanınız parlamentoda böyle bir açıklama yaptı. Biz o zaman NATO'da nasıl ortağız? Siz bize silahı bedava vermiyorsunuz. Paramızla veriyorsunuz. Peki, bulunduğumuz noktada NATO'yu korumaya gelince, bu koruma işlemini nasıl yapacağız? Şunu da söyleyeyim. Siz vermezseniz dünyada bu silahları temin edeceğimiz yerler bitmedi. Patriotlar verilmedi, biz de S-400 aldık. Yıllarca İHA'yı vermediler. İHA'yı yaptık. SİHA'yı vermediler SİHA'yı yapıyoruz. Şimdi SİHA'nın bir kademe daha ilerisini test ediyoruz, o da olacak. Kötü komşular bizi ev sahibi yaptı."
Dik durmanın ve yola devam etmemin önemine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu bir defa bilin, biz çalışıyoruz, koşturuyoruz. Yüzde 20 idi savunma sanayisinde göreve geldiğimizde yerli ve millilik, şimdi yüzde 70. Hele hele böyle acil durumlarda ise çok daha farklı versiyonlar var." dedi.
F-35 olayını çok önemsediklerini, Türkiye'nin 1,4 milyar dolar ödeme yaptığını anımsatan Erdoğan, "F-35'lerin parçalarının gövdeye ait çok önemli ait parçasını biz Türkiye'de üretiyoruz. Offset kapsamında burada yapıyoruz. Burada yapıldığı halde bunlar böyle bir karar alıyor. Bu tabii diğer ülkelere verecekleri uçakları ister istemez geciktirecektir. Öyle veya böyle F-35'in muadili dünyada uçak üreten yerler yok mu? Var. Oralardan bize teklifler gelmeye başladı. 'Onlar vermezse biz veririz'. diyorlar. Açıklamaları da yapmaya başladılar. Mesele güçlü olmak mesele dik durmak." ifadelerini kullandı.
"AVRUPA MESAJI ALDI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, "Dünyada ciddi bir kara propaganda var ve Avrupa'ya bu konuda uyarınız oldu. 'Bize işgalci derseniz kapıları açarız.' dediniz Avrupalılar mesajı aldı mı? Rusya konusunda Lavrov'un açıklaması oldu. 'Türkiye'nin endişelerini anlıyoruz' dediler. Siz de Putin'le görüştünüz. Moskova'nın yaklaşımından memnun musunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Avrupa bu mesajı aldı. Bayağı da sıkıntıları var. Mesaja en ciddi cevabı da Boyko verdi. Boyko'nun verdiği cevap 'Türkiye bize Brüksel'den daha yakın' dedi. 'Komşumuz' dedi. Dolayısıyla Avrupa Birliği bu konuşmalarına dikkat etmesi lazım' dedi. Bulgaristan Başbakanı. Herhalde bu önemli bir şey. Diğer soru Rusya'yla ilgili. Putin şu ana kadar takındığı tavırlar özellikle tabii Astana Süreci ve Birinci Soçi Mutabakatı ondan sonra Ankara-Tahran, tekrar döndük Soçi, sonra Ankara, şimdi önümüzde Tahran var. Bütün bu çalışmalarımızı başarılı bir şekilde yürüttük. Başarılı şekilde de yürütüyoruz. Bütün talimatlara Rusya'da uyulması hassasiyetini görüyorum. Bu noktada biz 24 saat içerisinde Sayın Putin'le herhangi bir sıkıntı olduğu anda görüşmelerimizi yapıyoruz. Atılması gereken adımları da beraber atıyoruz. Gerek Dışişleri, Savunma bakanlarımızın birbirleriyle görüşmeleri, gerek istihbaratımızın birbirleriyle görüşmeleri gayet uyumlu şekilde devam ediyor. Burada herhangi bir sıkıntı söz konusu değil."
"2 terör örgütü var. Biri PKK/PYD, biri DEAŞ. Bugün duyum olarak geliyor. Kesinleşmiş bir şey yok. DEAŞ'lıları salıverdikleri söz konusu Rakka'nın kuzeyinde. DEAŞ'lıların serbest bırakılması gerçekleşmesi durumunda Türkiye'nin bir B planı var mı?" sorusu üzerine ise Erdoğan, "Şu anda cezaevlerine yönelik tedbirimiz var. Bu noktada gerek askerimizin gerekse Adalet Bakanlığımızın cezaevleriyle ilgili deneyimi ve tecrübesi burada da aynen uygulanacaktır. Yapacağımız işimiz o." dedi.
PYD'nin 785 DEAŞ'lı tutuklunun kaçtığını açıkladığına işaret eden Erdoğan, "Tabii, bunu bilerek yapıyor. Bu aslında bir dezenformasyondur. Bunu yapmak suretiyle şu anda Amerika'yı tahrik etmek istiyor veya Batı'yı tahrik etmek istiyor. Çünkü, İngiltere'yle konuştuğumda, yani Boris aynı şeyi söylüyor. Merkel ile konuşuyorum aynı şeyi söylüyor. 'Peki, bu DEAŞ'lıları falan ne yapacaksın?' falan gibi ifadeler kullanılıyor. Biz bu noktada, bu karar açıklandığı anda -ki bunun cevabını verecek olan bize Amerika'dır- derse ki 'Tamam biz teslim ediyoruz.' teslim ediyoruz dediği anda biz gerekli tedbiri alır ve bunu yaparız." diye konuştu.
"SURİYE'YLE SINIRI OLMAYANLAR SURİYE'YE MÜDAHALE ETMEYE ÇALIŞMIYOR MU?"
Erdoğan, bir diğer konunun Fransa ile ilgili olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Fransa, burada çok garip. Yani öyle garip açıklamalar yapıyor ki bu kadar tecrübesiz, siyasetten bu kadar uzak. Yani, yanına biraz şöyle deneyimli, tecrübelerini birilerini al da öyle konuş, yok. Kendisine zaten söyledim bir keresinde, 'Ruanda'nın hesabını kim verecek?' dedim. Öbür tarafta Cezayir'in hesabını kim verecek? Senin geçmişin bu tür karanlık bir tarihe sahipsin. Bunun cevabını ver. Bizim geçmişimizde böyle bir şey yok. Bak şimdi, daha yeni Fransa, yani kendinden çok çok uzaktaki Mali'ye müdahale ediyor. Peki, Mali'ye müdahale ederken şimdi bu mücadeleyi Mali'de yapmazsak veya müdahaleyi yapmazsak Marsilya'da mücadele etmek zorunda kalırız.' diyor. Marsilya nerede, Mali nerede? Böyle bir devlet başkanı olur mu? Daha da önemlisi Mali'yle kendisi sınır değil. Şu anda Suriye'yle sınırı olmayanlar Suriye'ye müdahale etmeye çalışmıyor mu? Bunu kendisi, Sayın Trump söylüyor. Kilometresi doğru mu bilmiyorum da '9 bin kilometre uzaklıktayız.' diyor. 'Bizim orada ne işimiz var.' diyor. Bu güzel de bunun gerisini de getir işte. Ama gerisi gelmiyor. Ben tabii daha uzak olduklarını biliyorum da... Böyle bir durum var ve Fransa'dan Mali'ye füze atsan oraya düşmez. Ha belki nükleer başlıklı olsa düşebilir de ama füze oraya düşmez. Böyle bir durumda bakıyorsunuz, Mali'ye girmeyi kendine hak olarak kabul edebiliyor. Böyle bir durum söz konusu."
"7 BİNDEN FAZLA KİŞİYİ, YABANCI SAVAŞÇI OLARAK GÖZALTINA ALDIK"
Türkiye'nin DEAŞ'la mücadelesine değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir tabii bizim yaptığımız güvenlik operasyonları, bunu yapıyoruz. İki, yabancı bir defa teröristler var ve biz bunlardan da çok ciddi sayıda deport ettik. Bunları da gönderdik. Bir başka adım, özellikle uluslararası koalisyon. Bunlardan destek istedik. 'Gelin' dedik bir uluslararası donörler toplantısı yapalım ve bu güvenli bölgeyi de biz inşa edelim, ihya edelim ve bu insanları çadırlardan kurtaralım. İlk etapta konteynırları düşünmüyoruz da çadırlarda yaşayanları oralardan kurtaralım. Ama karşımızda ya bunlar güzel de hadi adımı atalım. Mesela, Birleşmiş Milletler'de (BM) her birine kitapçıklar verdim bunları anlatan. Olumlu bir cevap yok ve örgüte, çok ciddi bunlardan finans akıyor. Bütün kaynak orası. Ayrıca zaten Deyrizor ve o civardaki petrolü de ağırlıklı olarak şu anda PYD/YPG bunlar alıyor, kısmen DEAŞ alıyor hatta daha ileri gideceğim bunları da rejime satıyorlar. Böyle de bir durumları var. Böyle bir kaynak akışı da söz konusu. Önemli bir adım da tabii biz 7 binden fazla kişiyi, yabancı savaşçı olarak gözaltına aldık ve bunların ciddi bir kısmını da geldikleri ülkelere gönderdik. Bunlarla birlikte bu attığımız adımlar da ne yazık ki karşılığını bulmuyor. 70 binden fazla kişinin ülkeye girişini yasakladık bu şekilde. 4 binden fazla kişi tutuklandı ve özellikle de bütün bunlar Fırat Kalkanı Harekatı ve Musul'daki operasyonlar dışında yaptıklarımız. Bu kadar kararlı olarak işin üzerine gidiyoruz, gitmeye de devam edeceğiz."
"SİVİL HALKA SALDIRMA NOKTASINDA BUNLARI HEP ACIMASIZCA YAPTILAR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir gazetecinin, "Kara propagandanın önüne hali hazırda geçilemiyor. Çünkü çok kuvvetli bir şekilde bunlar sosyal medya üzerinden bunu yapmaya devam ediyorlar. Bizim de çok genç bir nüfusumuz var sosyal medyayı kullanan, sivil halka saldıran, bebekleri öldüren, gazetecileri hedef alan bir örgütten bahsediyoruz. Bir tarafta hala oraya giden gazetecileri savaş çığırtkanlığı yapmakla suçlayan kitle görüyoruz. Bunun önüne nasıl geçebiliriz? Burada gençlere bir çağrınız olacak mı?" sorusu üzerine, şöyle konuştu:
"Sivil halka saldırma noktasında, bunların biliyorsunuz ta Afrin, El Bab, Cerablus, o dönemde de ne yazık ki bunları hep acımasızca yaptılar. Bütün bu adımları atmanın sebebi aslında tahriktir. Yani bir yerde bizi tuzağa düşürmektir. Çünkü bunlar terör örgütü. Terör örgütünün yapacağı iş nedir? Dünyaya karşı bir devleti tuzağa düşürmek suretiyle uluslararası camiada bizi adeta günahkar kılmak. Böyle bir adımı atmak istiyorlar ve bu adımı attılar, tabii tutmadı. Aynı şeyi şimdi burada yapıyorlar. Burada bunu yaparken de işte Muhammed Ali'nin 9 aylık öldürülmesi gibi, daha önce meşhur Aylan bebeğin maalesef kıyıya vuran cesedi gibi, bunlar bir tane iki tane on tane değil çok çok fazla. Ama bunun tabii aynı şekilde bu algıyı tersine çevirmek gerek sosyal medyayla gerekse sizler vasıtasıyla, yazılı görsel bunu yürütmemiz lazım. Bunu bu şekilde yapmamızın gereğine ben inanıyorum."
Erdoğan, son dönemlerde görsel medyada özellikle gerek kameramanların, gerekse de habercilerin düştükleri durumların öyle sıradan olaylar olmadığını ifade ederek, "Bazen böyle izlerken biz bile endişeye kapılıyoruz. Allah göstermesin nereden ne zaman, hangi arkadaşımıza bir... Çünkü Amerikan sniperları vermiş bunların eline. Sniperlarla buralardan, oralara ateş ediyorlar. İşleri bu noktada çok da zor değil. Bunları da bizim dünyaya tüm görsel medyamızla, sosyal medyamızla anlatmamız, göstermemiz, bu yayınları yapmamız lazım." dedi.
Onun için hafta içinde uluslararası medyayla da yapacağı toplantıyı çok önemsediğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Muhalefette arkadaşlar biliyorsunuz terör örgütünün desteklemiş olduğu partinin dışında, parlamentodaki diğer partilerin hepsi şu anda atılan bu adımı desteklediler, destekliyorlar. Yani tweetleriyle şu ana kadar dediğim gibi o partinin dışındakiler hepsi desteklerini devam ettiriyorlar. Burada bütün mesele sivil ölümlere karşı çok daha hassas olmamız lazım. Çok daha dikkatli olmamız lazım. Bu konuda gerek savunma bakanımız, gerekse genel kurmay başkanımız ve kuvvet komutanlarımız bu hassasiyet içerisinde askerimizin davrandığını görüyoruz. Bu hassasiyetimizi de sonuna kadar korumaya devam edeceğiz. Bundan taviz vermemiz mümkün değildir. Zira bizim inancımızda da buna yer yok."
Erdoğan, savunmasız insana karşı özellikle silah doğrultulamayacağını vurgulayarak, "Kadına, çocuğa asla böyle bir şey yapamazsınız. Bizim dinimiz bunu emrediyor. Bunu yapanlar dinden nasibini almamış olanlardır. Ama gerçekten İslam'dan nasibini alanlar böyle bir şey yapamaz. Ben buna özellikle inanıyorum. Şu anda biz askerimize bu istikamette başta savunma bakanımız olmak üzere talimatları veriyoruz. Bu istikamette de yolumuza devam ediyoruz." şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE KALKIP DA BÖYLE BİR TAVIRDA BULUNAMAZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Barış Pınarı Harekatı hakkındaki sözlerinin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
"Gerek Cumhurbaşkanı yardımcım olarak Fuat Bey'in bir cevabı var, gerekse parti sözcümün bu konuda sabahleyin zaten bir cevabı oldu. Bunu çok açık ve net söylüyorum; tamamıyla bir hadsizliktir, haddini bilmemektir. Şu an itibarıyla dünyada Kuzey Kıbrıs'ın devlet olarak mücadelesini bizden başka veren var mı? Yok. Bizden başka mücadelesini veren olmadığı halde öyle bir yere doğru savruluyor ki, biraz sabırla yeri geldiğinde arkadaşlarım gerekeni söylediler ama tabii bizlerden de gereken muameleyi de, cevabı da alacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'ne kalkıp da böyle bir tavırda bulunamaz. Çünkü orayı şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak biz kabul ediyoruz. Bizden başka Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diye bir ifadeyi kullanan var mı dünyada? Yok. Ne diyorlar? Kıbrıs diyorlar. Sadece biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diyoruz. Aşağıya da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi diyoruz. Biz neyin mücadelesini veriyoruz, kendisi neyin mücadelesini veriyor? İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs'taki soydaşlarımız ona da gereken dersi en kısa zamanda verecektir."
Barış Pınarı Harekatı'nın Suriye'nin normalleşmesi, oradaki iç savaşın bitirilmesi noktasındaki etkisinin ne olacağına yönelik soruya da Erdoğan, burada bir defa bir sınır ötesi harekat olduğunu söyledi.
Bunun sosyolojik bir olay olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Tamamıyla adeta teröre karşı verilen bir mücadeleyle burada 32 kilometre derinlikte, bir de 444 kilometre batıdan doğuya bir alan. Bu alan temizlendikten sonra bu işe nokta konulabilir. Ama önce bu alanı bir defa temizlememiz lazım. Çünkü matematik bir olay olsa iki kere iki dört dersiniz, bitirirsiniz ama böyle bir şey değil. Bunun zamanlaması diye bir şey de olmaz, ancak yol haritası olur. Bu yol haritası da 32 kilometre derinlik, 444 kilometre de Batı'dan Doğu'ya çarptık mı bir alan meydana geliyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu alanın temizlenmesi gerektiğini ifade ederek, "Temizlensin ki biz de şu anda çadırlarda olan tüm Suriyelileri, yani oraların gerçek sahiplerini evlerine gönderelim. Onlar evlerine gittiğinde, onların tüm lojistik noktada da desteklerini biz sağlamaya çalışırız. Bu gün böyle teröristlerin yanında duran Batılı dostlar, silah yardımı yapanlar, kendilerinin hepsine söyledim. Para verseler de, vermeseler de herhalde şöyle vefakar, cefakar bazı donörler çıkar biz onlarla beraber oralarda Cerablus'ta olduğu gibi, El-bab'ta olduğu gibi adımları atarız. Onları da topraklarına yerleştiririz." şeklinde konuştu.