Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genel Kurul'da 27. Dönem 4. Yasama Yılı açılışında konuştu.
Azerbaycan-Ermenistan çatışmasına değinen Erdoğan, kalıcı barış için Erivan'ın işgal ettiği topraklardan çekilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan Doğu Akdeniz kriziyle ilgili de "Türkiye olarak Akdeniz'de çatışma, haksızlık peşinde değiliz. Tek talebimiz haklarımıza saygı gösterilmesi" diye konuştu.
Erdoğan'ın konuşması şöyle:
TBMM'nin yeni yasama yılının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ülkemizin gelişimine katkı sağlayanlara şükranlarımı sunuyorum.
Tarihimize ne kadar iyi bilirsek geleceğimize sahip çıkabiliriz. Ülkemizin terörle mücadelesinde, haklarını koruma konusunda net tavır gösteren Meclisimize şükranlarımı sunuyorum.
"AZERİ KARDEŞLERİMİZ KENDİ GÖBEKLERİNİ KESMENİN ADIMINI ATTILAR"
Kıbrıs ve Azerbaycan Türklerinden Balkanlar ve Kuzey Afrika'ya kadar her yerde kardeşlerimize samimi destek veren Meclisimiz, milletimizle birlikte tüm dostlarımızın da umut kaynağı olduğunu göstermiştir.
Türkiye'yi demokrasiye bedel ödemeden sahip olmuş bir ülke diye itham edenler, umarız 15 Temmuz gecesi bu bühtanlarından dolayı utanç duymuşlardır.
Dünyanın doğusu ve batısıyla, kuzeyi ve güneyiyle her köşesinin güvenliğe ihtiyacı var.
Azerbaycanlı kardeşlerimizin işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum. İşgalcilerin bu topraklardan çıkmaları gerekir ki burada bir çözüme ulaşılsın. Şimdi netice zamanı. Azeri kardeşlerimiz de kendi göbeklerini kesmenin adımını attılar.
Türkiye olarak Azerbaycanlı kardeşlerimize tüm imkanlarımızla destek vermeyi sürdüreceğiz. Barışın kalıcı yolu Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesinden geçiyor. Ermenistan yönetimini Türkiye'ye iftira atma gayreti de kurtaramayacak.
Bu haydut devlete (Ermenistan) destek verenleri, kendilerine insanlığın ortak vicdanı önünde hesap sorulacağı konusunda ikaz ediyorum.
"AKDENİZ'DE ÇATIŞMA PEŞİNDE DEĞİLİZ"
Türkiye olarak Akdeniz'de çatışma, haksızlık peşinde değiliz. Tek talebimiz haklarımıza saygı gösterilmesi. Akdeniz’deki siyasi ve ekonomik potansiyelin paylaşımıyla ilgili anlaşmazlıkların hakkaniyet temelinde çözülmesi öncelikli tercihimizdir.
Avrupa Birliği, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin şımarıklıklarının esiri olarak, etkisiz, ufuksuz, sığ bir yapı haline dönüşmüştür. Bölgemizde ortaya çıkmış olup da, Avrupa Birliği’nin inisiyatifi ve ağırlığı ile çözüme kavuşmuş tek bir sorun yoktur. Tam tersine, Birliğin müdahil olduğu her kriz, yeni boyutlar kazanarak büyümüştür.
"EKONOMİMİZE KURULAN TUZAĞI BOZDUK"
Son olarak, 2018 Ağustos’unda kur üzerinden ekonomimize kurulan tuzağı bir kez daha bozarak, 2019 yılında oldukça güçlü bir görünüme kavuşmuştuk. Nitekim geçtiğimiz yıl cari işlemler dengesi 8,8 milyar dolar fazla verdi. Enflasyon yüzde 11,8’e geriledi. Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 3’ün altına indi. Yine 2019’da 181 milyar doları bulan ihracatımızla, dünyanın 50 ülkesi arasında ihracat büyümesi bakımından 6’ncı sırada yer aldık.
Böylece dünya ihracatındaki payımızı da yüzde 1’e yaklaştırmış olduk. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, yıllık büyüme oranını yüzde 1’e yakın bir seviyede tuttuğumuz 2019 yılının ardından 2020’ye büyük umutlarla başladık. Bu yılın ilk çeyreğinde elde ettiğimiz yüzde 4,4 oranındaki büyüme oranı, hedeflerimize doğru kararlılıkla ilerlediğimizin işaretiydi.
"SALGIN DÖNEMİNDE DESTEK PAKETİNİN BÜYÜKLÜĞÜ 495 MİLYARI BULDU"
Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizi de etkisi altına alan Koronavirüs salgınına, işte böyle bir iklimde yakalandık. Salgın sürecinde, elbette önceliğimiz milletimizin sağlığını korumaktı.
Bunun yanında, açıkladığımız destek paketleriyle ekonomimizin salgından en az hasarla çıkmasını temin etmeye çalıştık. Bugüne kadar açıkladığımız desteklerin ve paketlerin toplam ekonomik büyüklüğü 495 milyar lirayı, yani milli gelirimizin yaklaşık yüzde 10’unu bulmuştur.
Sosyal koruma kalkanı çatısı altında milletimize ve ekonomimize 35 milyar lirayı aşkın karşılıksız ödeme yaptık. Bu kapsamda, kısa çalışma ödeneği yoluyla bugüne kadar 19 milyar liraya yakın kaynağı doğrudan çalışanlarımıza aktardık. İstihdamı korumak için devreye aldığımız nakdi ücret desteği için 4,5 milyar liraya yakın bir kaynak kullandık.
İşsizlik ödeneğini de aktif şekilde değerlendirerek, 3,6 milyar liralık bir desteği halkımızın istifadesine sunduk.
Ertelediğimiz SGK ve Bağ-Kur ödemeleri 40 milyar lirayı bulurken, vergi ödemeleri de 30 milyar liraya yaklaştı. Vergi indirimleri, mücbir sebep uygulamaları, Kredi Garanti Fonu limit artırımı gibi yöntemlerle, ekonomimize destek olduk.
Kamu bankalarını teşvik ederek 267 milyar liranın üzerinde bir finansmanın ekonomimize aktarılmasını sağladık. Bireysel ihtiyaç desteği, esnaf desteği, işe devam desteği, kurumsal ve bireysel kredi ertelemesi gibi yöntemlerle, her kesimin finansman ihtiyacının giderilmesini temin ettik.
"AMACIMIZ V TİPİ TOPARLANMAYLA YILI POZİTİF KAPATMAK"
Yılın ikinci çeyreğinde yaşanan yüzde 9,9’luk eksi büyüme, elbette üzüntü vericidir. Ancak, genel tablo itibariyle bakıldığında Türkiye, OECD ve Avrupa Birliği ortalamalarının çok altında bir daralmayla bu süreci geride bırakmıştır.
Üçüncü çeyrekle ilgili tüm öncü göstergeler, hamdolsun, ekonominin hızla toparlandığına ve kayıpların kısa sürede telafi edileceğine işaret ediyor. Açıklanan her endeks ve veri bu tabloyu destekliyor ve ileriye taşıyor. Amacımız, V tipi bir toparlanmayı sağlayıp, bu yılı artı büyümede kapatmaktır.
Önümüzdeki yıl için belirlediğimiz büyüme oranı ise yüzde 5,8’dir. Esasen, biz daha büyük bir büyüme gerçekleşeceğine inanmamıza rağmen, beklentiyi ihtiyatlı bir düzeyde tutmayı tercih ettik.
Türk ekonomisi, yaşadığı bunca saldırının ve şokun ardından, kırılganlıklara karşı daha dayanıklı, krizlere karşı daha hazırlıklı bir yapıya kavuşmuştur.
Gelişmiş ülkeler dâhil pek çok devlet, salgın döneminde sağlık hizmetlerinde başlayan sarsıntının, tüm ekonomilerine ve yeni yönetim sistemlerine sirayet etmesine engel olamamıştır. Türkiye ise tüm bu alanlarda gösterdiği olumlu yönde bir ayrışmayla, bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı konumuna gelmiştir.
OECD, Türk ekonomisini, dünyada salgından en az etkilenen 3’üncü ekonomi olarak göstermiştir.
Bütçe açığındaki kısmi artış gibi olumsuzluk konusunda dahi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden daha iyi durumdayız. Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksinde 10 basamak birden yükselerek, 33’üncü sıraya çıkmamız, yapısal reformlarımızın başarısını gösteriyor.
"YEP'LE 2023 HEDEFLERİMİZE ULAŞACAĞIZ"
Önümüzdeki üç yıllık dönemi kapsayan Yeni Ekonomi Programını(YEP); yenilikçi, yüksek katma değerli, ihracat odaklı ve kapsayıcı bir kalkınma modeli üzerinde inşa ettik. İnşallah Türkiye’yi her alanda olduğu gibi ekonomide de 2023 hedeflerimize ulaştıracağız.
Çin’de başlayan ve kısa sürede dünyaya yayılan KOVİD-19 hastalığının henüz kesin bir tedavisi bulanamamıştır.
Aşı çalışmaları belirli bir seviyeye gelmiş olmakla birlikte, insanlığın tamamını kuşatacak altyapının kurulması için vakte ihtiyaç olduğu açıktır.
Türkiye, diğer ülkelerdeki aşı çalışmalarını yakından takip etmenin yanında, kendi aşısını üretme konusunda da yoğun bir gayret içindedir.
Dünyadaki diğer ülkelerin salgınla mücadele yöntemlerine baktığımızda, Türkiye’nin, bunların çoğunun önünde olduğunu görüyoruz. Tabii bu olumlu tabloda, son 18 yılda sağlık alanında gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşümün ve inşa ettiğimiz altyapının çok büyük katkısı vardır.
Sadece salgının ülkemize sıçradığı Mart ayından bu yana hizmete açtığımız hastanelerin yatak kapasitesi 15 bini geçmiştir. İnşallah yarın Konya’da Şehir Hastanemizin resmi açılışını yaparak, sağlıktaki bu güzel tabloyu bir adım daha ileriye taşıyacağız.
Sağlık çalışanlarımızın sayısı da, 1 milyon 100 bin ile kamudaki en büyük istihdam oranına ulaşmıştır. Şayet Türkiye, sağlık sistemini ve kapasitesini bu denli geliştirmemiş olsaydı, Allah göstermesin, bu salgının altında kalabilirdi.
Bu vesileyle, salgın sürecinde fedakarlıkla görev yapan sağlık çalışanlarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Devlet ve millet el ele vererek, inşallah bu musibetin de üstesinden geleceğiz.
"SALGIN DÖNEMİNDE 153 ÜLKEYE YARDIMDA BULUNDUK"
Salgınla mücadele ederken, kendi vatandaşlarımıza sunduğumuz hizmetleri kesintisiz sürdürmenin yanında, 153 farklı ülkenin ve 8 uluslararası kuruluşun destek çağrısına cevap verdik.
Ayrıca, dünyanın 141 farklı ülkesinde geçici süreyle bulunan 100 bini aşkın vatandaşımızı, kurduğumuz hava, kara ve deniz köprüleriyle ülkemize getirdik.
Bunun yanında 67 farklı ülkeden 5 bin 500 yabancının da ülkelerine dönebilmelerini sağladık. Gelişmiş ülkelerin dahi vatandaşlarını kendi hallerine terk ettiği salgın döneminde, Türkiye içeride ve dışarıda gerçekten erdemli bir duruş ortaya koymuştur.
Ne ülkemiz ne de dünya henüz salgının önüne tamamen geçebilmiş değildir. Ülkemizde vakitlice aldığımız tedbirler ve geliştirdiğimiz etkin tedavi protokolleri sayesinde, süreç kontrol altında tutulabilmiştir.
Salgının doğal yolla veya ilaç tedavisiyle tehdit olmaktan çıkacağı güne kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Hâlâ en büyük ve etkili salgınla mücadele tedbirimiz, TAMAM diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe unsurlarıdır.
İnşallah bu virüsü hep birlikte yenecek, hep birlikte kol kola sağlıklı, huzurlu, müreffeh, esenlik dolu bir geleceğe yürümeyi sürdüreceğiz. Bu duygularla bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 27’nci Dönem 4’üncü Yasama Yılının ülkemize, milletimize, milletvekillerimize hayırlı olmasını diliyorum.
Sizlere Meclis çalışmalarında kolaylıklar temenni ediyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.