TARİHİ ÇOK ESKİ AMA BİLİNMESİ YENİ
Çölyak hastalığının tarihi oldukça eski olduğunu, çünkü hastalığın tetikleyicisi kabul edilen gluteni içeren buğday, arpa, çavdarın tarihi oldukça eski olup, belki de yaklaşık 10 bin yıl öncesine uzandığını belirten Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hale Akpınar şunları söyledi:
“İnsanlığın gelişimi ve tarihi ile ilgili son derece önemli arkeolojik kazılara ev sahipliği yapmış, ülkemizde Urfa’ya yakın Göbekli Tepe’de, tarihin en eski zirai başak tanelerine rastlanmıştır. İnsanoğlunun geniş kitlelere besin sağlamak için tarıma başlaması ve yerleşik yaşama geçmesinin ilk adımı burada atılmış gibidir. Çölyak hastalığı da işte bu dönemde ortaya çıkmış olabilir. Hastalıkla ile ilgili ilk bilgilere ise MS. 2 yüzyılda ülkemizde Kapadokya’da yaşayan “Aretaeus” ile ulaşılmaktadır. Çölyak ile ilgili farkındalık maalesef bu tarihi geçmişe rağmen çok geç olmuştur.
ÇÖLYAK HASTALIĞI “BUZDAĞI” GİBİ
Dünyada çölyak hastalığının görülme sıklığının % 1 olduğunu belirten Akpınar, “Çölyak hastalığının ülkemizde de görülme sıklığı ortalama bu civardadır yani her 100 kişiden birinde rastlanmaktadır. Ancak çölyak hastalığı “buzdağı” özelliği göstermektedir. Buna göre tanı almış hastalardan çok daha fazla sayıda tanı konulmamış hasta mevcuttur. Tanı almış hastalar “buzdağı” modelinde suyun üstünde kalan kısmı, tanı almamış sayıca fazla hasta ise suyun altında kalan büyük kısmı oluşturmaktadır. İnce bağırsağımızda ‘mikrovillus’lar denilen parmaksı çıkıntılar sayesinde vücudumuz ve işlevleri için son derece önemli besin maddelerinin emilimi sağlanır. Ancak çölyak hastalığı tanısı konmaz ve kişi gluten içeren gıdaları tüketmeye devam ederse, mikrovilluslar silinir ve artık besin maddeleri emilemez. Bu durum hastada beslenme yetersizliğinden başlayarak çok değişik yakınmaların ortaya çıkmasına neden olur” dedi.
TANIDA İLK AŞAMA, HASTALIĞI AKLA GETİRMEKTİR
Çölyak hastalığı her yaşta izlenebildiğini, bu hastalıkta organizmada etkilenmeyen organ veya sistem olmadığını söyleyen Akpınar, “Temelde küçük çocuklarda kusma, ishal, karın şişliği, iştahsızlık, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkabileceği gibi daha ileri yaşlarda sadece kansızlık, boy kısalığı, kemik zayıflığı ve nedeni bilinemeyen karaciğer hastalığı gibi çok değişik belirtilerle de kendini gösterir.
Yetişkinlerde ise İshal, aşırı gaz, ve/veya kabızlık; Sürekli izah edilemeyen yakınmalar örn. bulantı ve kusma; Tekrarlayan karın ağrısı, kramp veya şişkinlik; Demir, B12 vitamini veya folik asid eksikliği, kansızlık; Yorgunluk ve/veya baş ağrısı; Kilo kaybı; Ağızda yaralar; Saç dökülmesi; Deri döküntüsü; Osteoporoz; Depresyon; İnfertilite; Tekrarlayan düşükler; Diş mine problemleri; Eklem ve/veya kemik ağrıları; Nörolojik problemler gibi çok farklı yakınma veya bulgularla ortaya çıkar. Hasta organ veya sistemi işaret eden bulgular olmaksızın, tüm sistemlere yönelik semptomlara neden olması, çok ciddi tanı karmaşasına yol açmaktadır. Tanıda en önemli faktör bu hastalığın akla getirilmesidir. Nedeni açıklanamayan kansızlıkta, menopoz öncesi kemik erimesinde (osteoporozda) ve kızların adet sorunlarında çölyak hastalığı akla gelmelidir” diye konuştu.
PARMAKTAN ALINAN BİR DAMLA KANLA TEŞHİS MÜMKÜN
Çölyak hastalığını akla getirdikten sonra tanı koymak için hasta kanında antikor araştırılması ve endoskopi yaparak oniki parmak bağırsağından alınan doku örneğinin patolojik olarak incelenmesi gerektiğini belirten Akpınar, hastalarda kanda antikorların saptanmasında kullanılan tek basamak hasta başı testleri kullanımları kolay, direkt kan örneğine uygulanan 10 dakikada sonuç veren testler olduğunui, ancak hasta başı testlerin kullanılması laboratuvar temelli testlerin yerine önerilmemektedir dedi.
TEDAVİ ÖMÜR BOYU DİYET
Çölyak hastalığının günümüzde bilinen tek tedavisinin ömür boyu glutensiz diyet uygulaması olduğuna dikkat çeken Akpınar, “Gluten içeren ürünlerin başta buğday, arpa, çavdar olmak üzere yasaklanması gerekir. Tarihte zirai ürünlerin ilk formlarının izlendiği bu topraklarda, zengin bir tahıl ülkesi olan ülkemizde, bu hastalık nedeniyle bu ürünleri tüketememek hiç de kolay değildir. Bu nedenle hastaların son derece iyi bilgilendirilmesi ve diyete uyumlarının sağlanması en büyük önceliğimizdir. Glutensiz diyeti kararlı bir şekilde uygulayan çölyak hastalarının 2 hafta gibi kısa bir sürede hastalığa ait yakınmaları gerilemeye başlar. Kan testleri 6 ay içerisinde normale döner. Bağırsaktaki bozuklukların tamamen iyileşmesi ise 1 ila 2 yıl zaman almaktadır.
Et, balık, yumurta, meyve ve sebze, süt, çok sayıda süt ürünleri, pirinç, mısır ve patates gibi çok sayıda gıda maddesi doğası gereği gluten içermemektedir. Hastaların hazır gıda alımı sırasında aldıkları ürün içeriğini okumaları büyük önem taşımaktadır” diye sözlerine tamamladı.