Fransa’dan Çin’e geri getirilerek tutuklanan, sorgulanan ve istismar edilen Uygur Türkü Gülbahar Haitiwaji, uğradığı işkenceleri anlattı. Haitiwaji’nin “Kamptaki hayat ve ölüm, başka bir yerde olduğu gibi aynı anlama gelmiyor. Gardiyanların yüzlerce kez bizi uyandırmaya geldiklerinde idam edilme zamanımızın geldiğini düşündüm” sözleri kamptaki şiddeti açıkça ortaya koydu. Pekin yönetimin 2014 yılında ‘terörizme karşı savaş’ bahanesiyle sivillere yönelik saldırı başlatmasının ardından, Sincan eyaletindeki onlarca Uygur Türkü hayatını kaybetti ya da topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Fransız gazeteci Rozenn Morgat ile birlikte kamplarda yaşadığı korku dolu anları anlattığı kitabı, Doğu Türkistan kampından Kaçış, Fransızca olarak yayımlandı. France 24’ün haberine göre, 3 yıl kamplarda hapsedilen Haitiwaji, Çin işkencesine maruz kaldı. İki kızı olan Haitiwaji, kitabında, yaşadığı işkenceyi ve tanık olduğu sorgulamaları, açlığı, propagandayı, kadınların kısırlaştırmalarını ayrıntılarıyla anlattı.
"YATAĞA ZİNCİRLEDİLER"
O dönem 50 yaşında olan Haitiwaji, 2016 yılında eski şirketinden emekliliği için gerekli olan bazı resmi belgeleri almak için Çin’e gitmeye karar verdi. Ülkeye giriş yaptıktan kısa bir süre sonra tutuklanan Haitiwaji, tutuklanma bahanesi olarak kızı Gülhumar’ın Fransa’dayken elinde Çin hükümetinin yasaklamış olduğu Doğu Türkistan bayrağıyla gülümserken fotoğrafı gösterildi. Terör suçundan tutuklanan Haitiwaji, yaşadıklarını hiç unutamadığını dile getirerek şunları söyledi: “Bir sabah nöbetçi geldi ve beni tek kelime etmeden yatağın parmaklıklarına zincirledi, iki hafta metal yatağın yanında, hayata tutunmaya çalıştım.”
"KADINLARI KISIRLAŞTIRDILAR"
Kamplardaki hücrelerin sürekli olarak kameralarla gözetlendiğini anlatan Haitiwaji, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’i yücelten bildirilerle propaganda faaliyetleri yapıldığını dile getirdi. Kitabında kampta yaşadığı günlerden bahsederken, kadınların aşılama bahanesiyle kısırlaştırılmaya götürüldüklerini söyledi. Haitiwaji söyle devam etti: “Boş zamanlarında, çoğu bana güvenerek artık adet görmediklerinden utanıyordu. Aşının hemen ardından adetlerinin durduğunu söylediler. Adet görmeyi bırakmış olan ben, onları rahatlatmaya çalıştım ama derinlerde korkunç bir düşünce şekillenmeye başladı: Bizi kısırlaştırıyorlar mı?” Avrupa Parlamentosu tarafından geçen Haziran ayında yayımlanan bir araştırmaya göre, Çin hükümetinin Sincan’daki Uygur kadınlarını hamilelik testlerine tabi tuttukları ayrıca kadınları kısırlaştırmaya veya kürtaj yaptırmaya zorladıkları ifade edildi.
"UYGURLARI ÖLDÜREN ÇİN’DİR"
Kasım 2018’de, tutuklanmasından iki yıl sonra ve dokuz dakikalık duruşmanın ardından Haitiwaji 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ağustos 2019’da yerel mahkeme hakimi Haitiwaji’nin masum olduğunu ifade ederek onu serbest bıraktı. Kamplarda akıl sağlığını kaybeden insaların olduğu ve anlattıklarının hepsinin doğru olduğunu vurgulayan Haitiwaji “Tecrübe ettiğim hiçbir şey, bir mahkumun durumunu abarttığı hastalıklı bir fantezi değil. İşkence yapan, Uygur vatandaşlarını öldüren Çin’dir” dedi. Eşi gibi mühendiz olan Haitiwaji Uygurlara yönelik ayrımcılığın 1980’lerde başladığını belirtiyor. Baskılara daha fazla dayanamayan Haitiwaji önce Kazakistan’a, ardından da Norveç’e gitti, iltica başvurusunda bulunduğu Fransa’ya yerleşti. Öte yandan Uluslararası Af ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne Çin’in işkence kaplarında 1 milyondan fazla, ABD Dışişleri Bakanlığının verilerine göre ise 2 milyondan fazla Uygur hapis durumunda.
UYGURLAR TÜRKİYE'DEKİ GÖZALTILARDAN ENDİŞELİ
Türkiye ile Çin arasında suçluların iadesi anlaşması kapsamında, Türkiye’deki Doğu Türkistanlıların evlerine baskın düzenlenip tutuklandığı haberleri üzerine Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği, endişelerini dile getiren bir açıklama yayınladı. Anlaşmanın sonsuza kadar askıya alınması çağrısı yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Son dönemlerde Türkiye-Çin suçluların iadesi antlaşmasından ötürü diasporadaki Doğu Türkistanlılar endişe ve üzüntüye kapılmış durumda. Buna ek olarak İstanbul’da artan gece baskınları ve tutuklamalar halkımızın bu endişelerini bir kat daha artırmış durumdadır. Çin’in Covid-19 aşısını kullanarak Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlıları geri istedikleri iddiaları yabancı basında geniş yer almaktadır. Bütün bu iddialar ve gelişmeler Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlılar başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşayan Uygurları derinden etkilemektedir. Tutuklamalar sırasında kullanılan üslup ve tavır da insanların gururunu zedeleyicidir.”