TOLGA ŞEN / HABER MERKEZİ
Doğu Türkistan toplama kamplarıyla ilgili dünya kamuyounda yükselen eleştirilere karşı algı oluşturabilmek için harekete geçen Pekin, daha önce varlığını tamamen inkar ettiği işkence merkezlerine ilk kez basın mensularının girmesine izin verdi. Çin yönetimi, pinpon oynayan, dans eden, spor yapan tutsak Uygur Türklerini kameraların karşısına çıkardı. En ince detaylarına kadar ayarlanmış 'basın gösterisi'nde 2 yıldır faaliyette olduğu tahmin edilen kampların amacı, işkence ve kayıp Uygurlar ile ilgili hiçbir soruya cevap verilmedi.
ALGI OPERASYONUN PARÇASI
Çin'in kampları basın mensuplarına açma girişimi birkaç aydır tamamen inkar ettiği kamplarla ilgili 'eğitim veriliyor, cahil Uygurlar topluma kazandırılıyor' açıklamalarının devamında geldi. Benzer bir ziyaretin geçtiğimiz günlerde Rusya, Endonezya, Hindistan, Tayland, Kazakistan da dahil olmak üzere Batı dışındaki 12 ülkeden diplomatlar için de düzenlendiği öğrenildi. İşkence kamplarının 'basın tanıtımında' da 'eğitim amaçlı' vurgusunun yapılması dikkatlerden kaçmadı. Doğu Türkistan Bölge Başkanı Şöhret Zaki, uluslararası kamuoyunda sert tepkilere neden olan kampları 'radikalleşme ile mücadelede üst düzey başarı sağlanan bir eğitim kampı' olarak adlandırdı.
Şöhret Zaki, namaz kıldığı, Kur'an okuduğu ya da selam verdiği için Uygur Türkleri'nin aylarca tutulduğu 'toplama kampı'nda işkenceler ve baskılar için de 'iftira atılıyor' iddiasında bulundu. Doğu Türkistan Bölge Başkanı, kamplarda kaç kişinin bulunduğu hakkında net bir sayı veremeyeceğini de söyledi.
YARGILAMADAN HAPİS
Çin Dışişleri Bakanlığı'nın varlığını dahi birçok kez inkar ettiği toplama kamplarıyla ilgili Uluslararası Af Örgütü'nün hazırladığı rapor, dünya kamuoyunda ses getirmişti. Mağdurların yakınlarıyla yüz yüze görüşülerek hazırlanan rapora göre, kamplarda Müslümanlara yönelik toplu gözaltı, izinsiz gözetim, siyasi telkin ve zorunlu kültürel asimilasyon politikaları uygulanıyor. Aşırılıkla Mücadele Düzenlemesi'nin kabul edildiği Mart 2017’den bu yana kamplarda tutulanların sayısı 1 milyonu geçti. Çalışma veya eğitim amacıyla özellikle Müslüman nüfusun ağırlıklı olduğu ülkelere gitmek ya da Çin dışında yaşayan insanlarla iletişim kurmak da insanları şüpheli konumuna düşüren temel sebepler arasında bulunuyor.
İşkence merkezlerine gönderilen kişiler yargılanmıyor ve bu kişilerin avukatlara erişimleri veya haklarında verilen karara itiraz hakları bulunmuyor. İnsanlar aylar boyunca gözaltında tutulabiliyor çünkü bir kişinin ne zaman “dönüştüğüne” yalnızca yetkililer karar verebiliyor. Tanıkların anlatımlarına göre, siyasi baskı ve işkence nedeniyle intihar girişimleri hızla artıyor.
Çin'in inkar ettiği kamplar, aktivistlerin çalışmalarıyla uydu görüntüleriyle dünya kamuoyuna duyuruldu. Kampların gözaltıların artmasına paralel olarak zamanla nasıl büyüdüğü de uydu fotoğraflarıyla kanıtlanmıştı.
UYGUR TÜRKÜ AYDINLAR DA HEDEFTE
Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komisyonu'nun raporuna göre Uygur bölgesi dev bir gözetim kampına dönüşmüş durumda. 1 milyonu aşkın Uygur Türkü ve diğer Müslüman azınlık mensubu, toplama kamplarında tutuluyor.
Pekin yönetimi, sudan bahanelerle Uygur Türklerini toplama kamplarında tutarken, asimilasyon politikasına paralel olarak ülkenin ileri gelen sanatçı, akademisyen, gazeteci ve yazarlarını da tek tek gözaltına alıyor ya da ortadan kaybediyor. Dünya çapında tanınan akademisyenlerin de aralarında bulunduğu Uygur Türk'ü 150 aydın 2018'de ya ortadan kaybolda ya da 'milliyetçi eğilimler göstermek' gibi nedenlerle hapse atıldı. Kayıp aydınların birçoğunun resmi olarak kayıtları açıklanmayan toplalama kamplarında tutulduğu tahmin ediliyor.