Associated Press (AP) ajansının haberine göre, ABD'de yaşayan, ismini vermek istemeyen çok sayıda Uygur Türkü, Çinli yetkililerin kendilerini yıldırmak için kullandıklarını iddia ettikleri çeşitli yöntemleri anlattı.
Uygurlar, Çinli hükümet yetkililerinden, Çin konsolosluklarında "kayıt yaptırmaları" talimatında bulunan çağrılar aldıklarını, bazılarına, Çin pasaportlarının yenilenmeyeceğinin söylendiğini ve Çin'e tek yönlü seyahat belgesi önerildiğini savundu.
Bazı Uygur Türkleri de akrabalarının, yurt dışındaki aile üyeleri hakkında bilgi almak için yerel polis tarafından ziyaret edildiğini söyledi.
Bu gözetim korkusu, Çin dışında yaşayan ve yurt dışında yaşamlarını yeniden kurmak için mücadele eden binlerce Uygur Türkü için hayatın bir gerçeği haline gelirken, bu kişilerin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki aileleri ve dostlarının da ortadan kaybolduğu ileri sürülüyor.
ABD'de, çoğu Washington DC bölgesinde olmak üzere, birkaç bin Uygur Türkü yaşıyor.
"HALİHAZIRDA KAMPLARA GÖNDERİLMEMİŞLERSE AİLEMİ CEZALANDIRABİLİRLER ÇÜNKÜ İŞBİRLİĞİ YAPMADIM"
Çin hükümetinin misillemesinden korktuğu için gerçek ismini saklama koşuluyla AP'ye konuşan Uygur Türkü genç bir erkek, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan ailesinden iki yıldır haber almamasına rağmen bir süre önce babasının fotoğrafının WhatsApp uygulaması üzerinden kendisine gönderildiğini söyledi.
Fotoğrafın yanında herhangi bir mesajın yer almadığını söyleyen genç Uygur Türkü, bunu bir tür tehdit olarak yorumladı.
ABD'de bir üniversitede öğrenim gören Uygur Türkü, "ABD'de bile izleniyormuşum gibi hissediyorum. Tüm bilgilerimiz onlarda var. Nerede yaşadığımızı biliyorlar." dedi.
Yetkililerin izini sürmesini engellemek amacıyla ailesiyle bağlantıyı kestiğini dile getiren genç, Haziran 2019'da babasının fotoğrafının ardından kendisine Uygur dilinde bir dizi rahatsız edici kısa mesaj yollandığını, bu mesajlara Çince yanıt verdiğini belirtti.
Mesajları gönderen kişinin, babasıyla görüntülü sohbet etmek isterse bunu ayarlayabileceğini söylediğini aktaran genç adam, "Benden ne istediğini söylemedi." dedi.
Fotoğraf ve şüpheli mesajlar üzerine ABD'de Federal Soruşturma Bürosu (FB) ile irtibata geçtiğini ancak büronun, olayı araştırıp araştırmadığına ilişkin bilgi vermediğini aktaran Uygur Türkü genç ayrıca ABD'ye iltica başvurusunda bulunduğunu ve bunun neticesini beklediğini kaydetti.
Çin'deki akrabaları hakkında duyduğu endişeyi dile getiren genç adam, "Halihazırda kamplara göndermemişlerse ailemi cezalandırabilirler çünkü iş birliği yapmadım." diye konuştu.
POLİSİN ISRARIYLA OĞLUYLA İRTİBAT KURAN KADIN YENİDEN GÖZALTINDA
ABD'ye 9 yıl önce gelen ve sonradan ABD vatandaşı olan Ferkat Jawdat'ın annesi de 2018'de Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde "yeniden eğitim kampına" konuldu.
Annesi, kamptan bir süreliğine salıverildikten sonra oğlunu arayarak Uygur meselesi hakkında konuşmamasını tembihledi.
Virginia'da yazılım mühendisi olarak çalışan Jawdat, daha sonra akrabalarından, annesinin polisin ısrarıyla kendisiyle temasa geçtiğini ve ertesi gün tekrar polis nezaretine alındığını öğrendi.
Diğer yandan Uygur Amerikan Derneği Başkanı Kuzzat Altay, "Benzer hikayeleri her zaman duyuyorum. İnsanlar ağlayarak bana geliyorlar." diye konuştu.
ABD'ye mülteci olarak gelen ve ABD vatandaşı olan Altay, Washington dışında bir Uygur girişimcilik ağı kurdu. Ancak 25 üyesinin çoğu, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yerel yetkililer tarafından ziyaret edilen aile fertlerinin ısrarı sonucu ayrıldı.
Altay, Çinli yetkililerin, girişimcilik grubunun, Uygur Türklerinin maruz kaldığı baskıdan bahsetmesinden endişe ettiği görüşünü taşıdığını anlattı.
Çin'in Washington Büyükelçiliği ise konuya ilişkin açıklama yapmadı.
"ÇİN HÜKÜMETİNİN ERİŞİMİNDEN KAÇMAK ÇOK ZOR"
Uygur Türklerinin iltica davaları konusunda uzman avukat Brian Mezger, Çin hükümetinin yurt dışında uzun süre kalan Uygurlardan büyük ölçüde şüphelendiğini söyledi.
Mezger, "Çin hükümeti, yabancı etkilere maruz kalmayı temelde Uygurları kirleten bir durum olarak görüyor." yorumunu yaptı.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden yüzlerce Uygur Türkü'nü temsil eden Mezger, Uygurlara ABD'ye iltica hakkı tanındığını zira bugün bu kişilerin, Çin'e dönmeleri halinde neredeyse kesinlikle gözaltına alınacakları değerlendirmesinde bulundu.
Avukat Mezger, "Fiziksel özgürlüğünüz olsa bile Çin hükümetinin erişiminden kaçmak çok zor." dedi.
"ABD'DE ÖZGÜR OLSANIZ BİLE, İLTİCA BAŞVURUNUZ BEKLERKEN ABD'DEN AYRILAMAZSINIZ"
Georgetown Üniversitesinde Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni araştıran tarih profesörü James Millward, "ABD'de özgür olsanız bile, iltica başvurunuz karara bağlanmadan ABD'den ayrılamazsınız. Avrupa veya Kanada'da akrabalarınız varsa, onları görmeye gidemezsiniz. Oraya iş için seyahat edemezsiniz. Ve yıllarca beklemeniz gerekebilir." ifadelerini kullandı.
Yurt dışındaki Uygurların aldığı gözdağı veren mesajların, Çinli yetkililerden geldiğini doğrulamanın mümkün olmadığına işaret ediliyor.
Ancak Uygurların bu yöndeki söylemlerinin, hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların Kongrede, FBI'ın, ABD'deki Uygurları korumaya yardımcı olmasını gerektirecek düzenlemeye destek vermesini sağladığı ifade ediliyor.
SİNCAN'DAKİ TARTIŞMALI KAMPLAR
Çin'de son yıllarda Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde "eğitim merkezi" adı altında faaliyet gösteren kamplar ile Uygur Türklerinin kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller, uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor.
Pekin'in "mesleki eğitim merkezleri" olarak adlandırdığı ancak uluslararası kamuoyunun "yeniden eğitim kampları" şeklinde tanımladığı yerlerde Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre en az 1 milyon Uygur Türkü'nün kendi rızası dışında tutulduğu tahmin ediliyor.
Pekin yönetimi, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde kaç kamp bulunduğuna, bu kamplarda kaç kişinin olduğuna ve ne kadarının sosyal hayata döndüğüne ilişkin bilgi vermiyor.
Çin'in, bölgede yaşayan Müslüman Uygurlara, Çince dil eğitimi ile mesleki ve kültürel kurslar verdiğini öne sürdüğü kampların durumu hakkında net verileri paylaşmaması, uluslararası kamuoyunda derin kaygılara yol açıyor.
BM İnsan Hakları Konseyine üye 22 ülke, Temmuz 2019'da, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlıklara yönelik muamelesini eleştiren ve kitlesel gözaltıların durdurulması çağrısında bulunan mektubu imzalamıştı.
BM ve diğer uluslararası örgütler, kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken, Çin şimdiye kadar kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi.
Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini geri çeviriyor.
-ÇİN HÜKÜMET RAPORU BASINA SIZMIŞTI
New York Times gazetesinin Kasım 2019'da basına sızdırılan Çin yönetimine ait 403 sayfalık resmi belgeye dayandırdığı haberinde, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki güvenlik birimlerine, nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair verilen detaylı talimatlar dikkati çekmişti.
Belgenin en az 200 sayfasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer Çinli yetkililerin, bölgedeki Uygur nüfusunun kontrolü ve aralıksız denetim yapılmasına ilişkin talimatları yer alırken, İslamiyet'in yayılmasını önlemek için önlem alınması uyarısında bulunulduğu ifade edilmişti.
Belgede Şi'nin 11 Eylül saldırısı sonrası ABD'nin "terörle savaş" politikasını örnek alarak bölgede yaşananları "terörizmle mücadele" olarak tanımladığı, güvenlik birimlerine "asla merhamet gösterilmemesi" talimatı verdiği, diğer yetkililerin de bölgedeki kampları ve keyfi tutuklamaları meşrulaştıran yorumlarının yer aldığı belirtilmişti.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, sızdırılan belgelerin Çin yönetimi tarafından bölgede yapılan insan hakları ihlallerini doğruladığı değerlendirmesinde bulunmuştu.
Diğer yandan, Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türklerini dini inançları ve kültürleri nedeniyle "mesleki eğitim merkezleri" adı altında faaliyet gösteren tartışmalı kamplarda gözaltında tuttuğuna ilişkin bir belge geçen ay basına sızmıştı.
AP tarafından ele geçirilen belgede, Çinli yetkililerin kimlerin bu kamplara alınacağına nasıl karar verdiklerine ilişkin kapsamlı veri tabanının yer aldığı görülmüştü.
2017-2018 yıllarında gözaltına alınan 311 Uygur Türkü hakkındaki bilgilere yer verilen veri tabanında, bu kişilerin, 2 binden fazla akraba, komşu ve dostlarının isimleri, kimlik numaraları, namaz kılıp kılmadıkları ya da Kur'an okuyup okumadıkları dahil pek çok bilginin varlığı da dikkati çekmişti.