Hakkı verilen takva
“Ey iman edenler! Allah’tan gerektiği gibi hakkıyla korkun! Ve mutlaka Müslüman (Allah’a tam teslim olmuş) olarak ölmeye bakın” (Al-i İmran:102) mealindeki ayette, hayatın başından sonuna kadar -kopukluk göstermeden- büyük bir titizlikle takva dairesinde yaşamayı sürdürmenin hayati önemi haiz olduğuna dikkat çekilmiştir.
Hakkıyla takvalı olmak; insan gücünün yettiği kadar, Allah’a itaat edip isyan etmemek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek, Allah’ı her an zikredip, hatırlayıp unutmamak manasına gelir.
Takvayla ilgili Arapça bir şiirin tercümesi
“Şayet ki sen tek başına kalırsan günün birinde / Hiç kimsenin seni asla görmediği bir tenha yerde / Sakın ‘Beni kimse göremez’ deyip başını sokma derde! / Çünkü varlıkta hiç yoktur Allah’tan saklayan perde. / Demek seni her an kontrol eden biri var her yerde. / Allah bir anlık gaflet etmez, seni unutacağı hülyasına kanma! / Senin gizlediğin bir şey, ondan da gizli kalır sanma!
Takva elbisesi daha hayırlıdır
“Ey Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek bir giyimlikle, bir de sizi süsleyecek elbise gönderdik. Takva elbisesi ise daha hayırlıdır. Bunlar; Allah'ın ayetlerindendir. Belki onlar öğüt alırlar” (Araf, 26) mealindeki ayette, insanlar için yaratılan elbiseler yanında, ondan daha hayırlı olan takva elbisesinin de var olduğuna dikkat çekilmiştir. Evet, hayvan postu gibi daha az masraflı tabii bir elbise yerine, insan için dışarıdan bir elbisenin ön görülmesi, onun yeryüzü halifeliğinin bir özel üniforması sebebiyledir.
İnsanoğlunun endamına uygun bu üniforma olan maddi elbiseler, onun yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğunu simgelemektedir. Ancak bu maddi örtüden daha güzel bir manevi örtü de ‘Takva’ tezgâhında dokunur. Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmekten ibaret olan takva olduğu zaman, insanların nefsani olan kötü arzularının ve çirkin fiillerinin dışarıya yansımasına imkân vermediği için onu her yönden güzel gösterir.
İmanın elbisesidir
Bir rivayet göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “İman üryandır, elbisesi takvadır, ziynet ve süsü hayâdır, meyvesi ise ilimdir.” (İhya,1/6)
Bir hadis-i şerifte Peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Üç şey kurtuluşa katkı sağladığı gibi, üç şey de helak olmaya götürür.
Kurtarıcı üç şey şunlardır: kızgınlık anında da hoşnutluk anında da adaleti gözetmek; Gizliden de açıktan da takvalı olmak / Allah’tan korkmak; Zenginlikte de fakirlikte de iktisatlı / tutumlu olmak.
Helak edici üç şey ise şunlardır: İtaat edilen dünya hırsı, peşinden sürüklenen nefsin hevası, kişinin kendini beğenmesi.
Kulluğun simgesidir
Rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v) Ebu Hureyre’ye hitaben şöyle buyurmuştur: “Allah’ın dininde vera/takva sahibi ol ki, insanların en ibadet edeni / en samimi kulu olasın, Allah’ın senin için takdir ve tayin ettiği rızkına razı ol ki, insanların en zengini olasın, komşuna iyilikte bulunu ki mümin olasın, kendin için sevip istediğini diğer insanlar için de iste ki Müslüman olasın, Bir de çok fazla (kahkaha ile) gülme! Çünkü fazla gülmek / kahkaha atmak, kalbi öldürür.” (Tirmizi)
Büyüklerden birinin nasihatleri arasında şunlar vardır: Öyle bir hayat yaşa ki, Allah seni hiç bir yasağın yanında görmesin ve hiç bir emrinin yanında da seni (orada olmadığın için) aramasın” (İbn Ebi’d-dünya, el-vera’).
Hakikati sâlih ameldir
Rivayete göre Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Takvanın başı sabırdır, hakikati amel etmektir, mükemmeli ise vera’dır (haram şöyle dursun, şüpheli şeylerden bile uzak durmaktır).
Şairimiz ne güzel söylemiştir!: “Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır / Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.”
Son olarak Bediüzzaman Said Nursi’nin aklı, kalbi, vicdanı harekete geçiren şu sözlerini de dinlemekte büyük bir fayda vardır: “Dünya madem fânidir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sahibsiz değil. Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerim bir Müdebbiri var. Hem madem ne iyilik ve ne fenalık, cezasız kalmayacaktır. Hem madem (“Allah hiç kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez” mealindeki ayetin) sırrınca teklif-i mâlâyutak yoktur. Hem madem zararsız yol, zararlı yola müreccahtır. Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler, kabir kapısına kadardır.
Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin; kendini misafir telakki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin; selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin. (Haşiye): Bu mademler içindir ki; şahsıma karşı olan zulümlere, sıkıntılara aldırmıyorum ve ehemmiyet vermiyorum. “Meraka değmiyor” diyorum ve dünyaya karışmıyorum (Mektubat /16.Mektub/5. Mesele).