ŞENOL KALUÇ/ YAZI DİZİSİ - 7
Alevilere göre Cem ayininin kökeni Resulullah’ın Miraç dönüşü katıldığı varsayılan ‘Kırklar Meclisi’ne dayanır. Bu mitin izleri Ahmet Yesevi’ye kadar gider. Hikmetlerde biraz muğlâk olan bu mit Yunus Emre ve Kaygusuz Abdal eliyle olay örgüsü oturmuş, açık bir anlatıma kavuşmuş ve daha sonraki Alevi erenleri tarafından son haline kavuşturulmuştur.
Yunus Emre Kırklar Meclisini şu şekilde anlatır:
“Muhammed ile bile Mi’râc’a çıkan benem
Ashâb-ı Suffa’yıla yalıncak olan benem
Sabrıla kanâ’atı virübidüm bunlara
Kırkını bir gönlege kanâ’at kılan benem
Ol kırkdan birisine çaldumıdı neşteri
Kırkından kan akıdup ‘ibret gösteren benem”
“Resûl agdı Mi’râc’a nazar eyledi hoca
Görün görün kim niçe vasfını dervîşlerün
Arş’dan döndi Mustafâ anda ashâb-ı safâ
Dinledi sözlerini sır sözi dervîşlerün
Resûl indi tapuya elin urdı kapuya
Didiler kimsin ana miskîni dervîşlerün
Resûl girdi içerü yârenler turdı örü
Âşıklar dîdâr gördi visâlin dervîşlerün
Resûl eydür iy Kayyûm bunlar acâyib kavim
Sır denizi kılmışsın gönlini dervîşlerün”
KIRKLAR MİTİ
Alevilikteki Kırklar mitini kısaca özetlersek:
“Resulullah Miraç’a giderken yoluna bir aslan çıkar. Aslandan ürken Hz. Muhammed şaşırır. Gaipten bir ses duydu: “Ey Muhammed, yüzüğünü aslanın ağzına ver!”
Hz. Muhammed söyleneni yapınca aslan sakinleşti ve yoluna devam etti. Orada dostuna kavuştu. Onunla doksan bin söz konuştu. Bunun otuz bini şeriat üzerine idi, müminlere indi. Kalan altmış bini ise Ali’de sır oldu.
Hz. Peygamber günlerden bir gün suffe-i safanın kapısına gider… Kırklar, “Kimsin?” diye sorunca, o da, “Ben Peygamberim, siz erenler ile dem didar göreyim” dedi. Kırklar, “Aramıza peygamber sığmaz, git peygamberliğini ümmetine yap” deyince Resul geri döner. Hak’tan “Geri Dön!” nidası gelir ve tekrar kapıya varır. Aynı durum tekrarlanır, yine Hak’tan dön nidası gelince üçüncü defa kapıyı çalar. Bu kez “Seyyidu’l-kavm hâdimu’l-fukarayım” diye cevap verir. Kırıklar, “Merhaba, ehlen ve sehlen hoş geldin” derler. Peygamber … bismillah diyerek içeri girer ve içeride otuz dokuz sahabe vardır. Selman-ı Farisi dışarıdadır. Kırklar ayağa kalkar ve yer gösterirler. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin yanına oturur; fakat onu tanımaz. “Siz kimsiniz, size kim derler?” diye sorar. “Biz Kırklar’ız, bize kırklar derler cümlemizin gönlü birdir, birimiz neyse hepimiz oyuz.” derler. “Nasıl?” diye sorunca, “Birimizden kan aksa, cümlemizden kan akar.” derler ve Hz. Ali koluna neşter vurunca hepsinden kan gelir hatta dışarıda bulunan Selman’ın kanı bile içeri akar. Hz. Ali kolunu bağlayınca hepsinin kanaması durur.
Selman bir üzüm tanesiyle gelir. Kırkar, “Ey Hadimu’l-fukara bunu aramızda paylaştır.” derler. Peygamber üzüm tanesini kırk kişiye nasıl paylaştıracağını düşünürken Cebrail, Allah’ın emriyle cennetten nurlu bir tabak getirir ve önüne koyarak “Şerbet eyle ya Muhammed!” der. Peygamberin bölüşümü nasıl yapacağını merak eden Kırklar birden ortaya çıkan nurdan tabağı fark ederler. Hz. Muhammed tabağın içine su koyarak “şakku’l-kamer” parmaklarıyla üzüm tanesini de ezer, Kırklar’a şerbet olarak sunar.
KIRKLAR MEST OLUR
Şerbetten içen kırklar’ın tamamı mest olur kendilerine değişik bir hal gelir ve ayağa kalkıp “Ya Allah!” deyip sema’a dururlar. Kırklar’ın sema’ına Peygamber de katılır, sema’ ederken imamesi yere düşer, yere düşen imameyi kırklar, kırk parçaya bölüp bellerine tennure olarak bağlarlar.”
Hz. Muhammed’in Miraç’ı sema ile birlikte cem ayinlerinde özel bir bölüm olarak yer alır. Cem ayinin zirvesi konumundadır. Ayin-i cem ile kalpleri zikr ile parıldayıp Allah aşkı ile dolup taşan talipler bu bölüm için özel olarak yazılmış ve bestelenmiş miraçlamalarda geçen ibarelere göre bazen kıyam’a durur, bazen rüku’a varır ve secde ederler. Miraçlamada Kırklar bahsine gelindiğinde canlar sema’a kalkarlar. Kırklar semahı yöreden yöreye farklılık gösterebilir. Bazı bölgelerde bir bacı bir erkek 2, bazılarında iki bacı iki erkek 4, bazıların üç bacı iki erkek 5, kimilerince üç bacı üç erkek 6 kişiyle yapılır. Kırklar semahının sonunda semah edenler yan yana meydanda dâra durur ve Pir’den duâ alırlar.
ON İKİ İMAM 7- MÛSÂ EL-KÂZIM (Ö. 183/799)
Hayatının ilk devresini Medine’de geçirdi. En-Nefsüzzekiyye diye bilinen Muhammed b. Abdullah el-Mehdî’nin 145 (762) yılında Abbâsî Halifesi Mansûr’a karşı başlattığı isyan hareketine baba bir kardeşi Abdullah el-Eftah’la birlikte katıldığı nakledilir. Babasının 148’de (765) vefatı üzerine imâmete geçer ancak imamet konusunda bölünme yaşanır. Rakibi Abdullah b. Ca‘fer’in ölümünden sonra Futahiyye (Eftahiyye) diye anılan mensuplarının büyük bir kısmı ile İsmâiliyye’yi teşkil edecek gruplar imâmetini benimsemez. Abbâsîler’e karşı barışçı bir politika izlese de Abbasi halifeleri ondan çekinmiştir ve uzun yıllar göz hapsinde tutulduktan sonra 183/799’da şehit edilmiştir.
YARIN: DÖRT KAPI, KIRK MAKAM