SALİHA SULTAN / KARAR
Burgazada’dan Tophane’ye İstanbul’un 16 farklı noktasındaki sanat atölyelerini ve sanatçıları sanatseverlerle buluşturarak Türkiye’de bir ilke imza atan ‘Açık Stüdyo Günleri’ etkinliği başladı. Viyana’da karşılaştığı etkinliği 2014’te İstanbul’a taşımaya karar verdiğini söyleyen sanatçı Deniz Beşer “Sanatın erişimini herkese açmaya çalışıyoruz ki sanat sadece kurumların yapısında kalmasın. Sanatçıların üretimlerini işin mutfağında, atölyelerinde gösterebilmesi çok önemli” dedi.
İstanbul’un 16 farklı bölgesindeki 39 sanat atölyesinin kapılarını üç gün boyunca bütün İstanbulluların ziyaretine açan ‘Açık Stüdyo Günleri’ etkinliği başladı. Detayları etkinliğin ‘openstudiodays.com’ internet sitesinde yer alan, bu hafta sonu gezisine bir sanat durağı eklemek isteyenler için değerli bir fırsat olan etkinlik, sanatçıların eserlerinin ardındaki dünyanın, işin mutfağının kapısını aralıyor. Üçüncü yılında Taksim’den Burgazada’ya, Kasımpaşa’dan Tophane’ye 57 sanatçının resim, heykel, seramik, fotoğraf, enstelasyon, performans ve video gibi farklı disiplinlerden oluşan eserlerinin atölyelerinde ‘çat kapı’ sanatın izini sürenlerle buluşacağı bu önemli etkinliğin mimarı ise kendisi de bir sanatçı olan Deniz Beşer. Sanat çalışmalarını Taksim’deki 17 Metrekare adlı atölyesinde yürüten, yılın bir kısmını sanatın Avrupa’daki merkezi Viyana’da geçiren, resimden fanzine, videodan müziğe disiplinlerarası çalışan bir sanatçı olan Beşer’le Türkiye’nin sanat dünyasında bir ilke imza atan bağımsız girişimi ‘Açık Stüdyo Günleri’nin doğuşunu KARAR okuyucularımız için konuştum.
Deniz Bey, güzel sanatları seven insanların çat kapı sanatçıların atölyelerine girebilecek olması onlar için harika bir şey. Bu fikir nasıl gelişti?
Ben uzun yıllar kendi sanat atölyemde çeşitli konserler, ana akımda yer bulamayan yer altı film gösterimleri yapıyordum. Sonrasında sanat çalışmalarım için Viyana’da yaşamaya başladım ve orada düzenlenen bu tarz bir etkinlikte yer aldım. Bu etkinlik çok hoşuma gitti ve İstanbul’a da bunu taşımaya karar verdim. İstanbul’a döndüm ve ilkini düzenledim. Bu yıl üçüncüsünü gerçekleştiriyoruz. Aslında bu formattaki sanat etkinlikleri dünyanın her yanında, New York’ta, Madrid’de, Rio de Janeiro gibi birçok şehirde yapılıyor 1970’lerden beri. Biz de ilk olarak 12 atölye, 17 sanatçı ile İstanbul’a uyguladık 2014’te. İlkinde Beyoğlu, Galata, Tophane’de Avrupa yakasında gerçekleştirdik. 2015’te ise majör versiyonunu yaptık ve Anadolu yakasına da sıçradı.
Ziyaretçilere nasıl ulaştınız?
İlk etkinlikte kendimiz çeşitli guruplara turlar düzenledik fakat sonraki senelerde bunu yapmadık. Çünkü tamamen bütçesiz, bağımsız bir organizasyon bu. Ziyaret kısmını ziyaretçilerin akışına bırakmaktan yanayız, onlar kendi istedikleri rotayı meydana getirebilirler. Çünkü sanatın erişimini herkese açmaya çalışıyoruz ki sanat sadece belli başlı sanat kurumlarının yapısında kalmasın… Üretimlerimizi işin mutfağında, atölyelerde hatta kendi evlerimizde gösterebilmek çok önemli.
Kaç kişi ziyaret etti bugüne kadar? Ve atölyeye geldiğinde nasıl bir zaman geçiriyor ziyaretçi? Ziyaretçi demografisi kimlerden oluşuyor?
Atölyelere gelen kişiler sanatçılarla organik sohbetler yapabiliyorlar, bu çok önemli. Onlarla sanat hakkında konuşuyorlar. İlk yılımızda üç bine yakın kişi ziyaret etti atölyeleri. Bunların arasında birçok yabancı turist de vardı. Şu an pandemi sürecinden dolayı turistlerin geliş oranı azaldı ama çoğunlukla güzel sanatlara merakı olan 25-35 yaş arası kişileri ağırlıyoruz. Bunların yüzde 75’ini kadın ziyaretçiler oluşturuyor. Böyle bir ziyaretçi demografimiz var. Bugüne kadar etkinlikte İstanbul’daki 200’den fazla atölye yer aldı. Bu yıl ise daha da genişledik, İstanbul’un 15 farklı bölgesindeyiz…
Etkinlikte insanları sanat ve sanatçıyla buluşmanın yanı sıra eser satın alabiliyorlar mı? Bu anlamda bir amacı var mı daha doğrusu?
Bizim böyle bir amacımız yok. Eğer sanatçı kendisi tercih ederse ya da ziyaretçisi böyle bir talepte bulunursa kendi aralarındaki mesele, sanatçının kararı. Uzun vadede böyle bir ihtimal var tabii. Ama sanatçı açısından ben şunu daha faydalı görüyorum, bu etkinlik sürecinde küratörler, sanat kurumlarının yöneticileri de bu atölyeleri ziyaret ediyor. Sanatçılar sanat piyasasından küratörleriyle bağlar oluşturup, farklı iş birlikleri yapabiliyorlar. Bu bağlamda Açık Stüdyo Günleri’nin eser satmaktan ziyade sanatçıların için bu ağları oluşturmak adına önemli bir platform olduğunu düşünüyorum.
İSTANBUL’DAKİ ATÖLYELER BELGELENİYOR
Etkinlikte yer alan atölyeleri nasıl buluyor sanatseverler?
Etkinliğin en önemli nesnesi bastığımız haritalar. Biz bağımsız bir girişim olduğumuz için bu haritaları imece usulü basıyoruz yani sanatçılardan bir baskı meblağı oluşturarak basıyoruz. Bu haritayı önemsiyoruz çünkü ayrıca İstanbul’un sanatçı atölyesi belleğini çiziyor. Çünkü bu haritalarda her yıl sanatçıların atölyelerini nokta nokta belgeliyoruz. Son dönemde dijital bir haritamız da var, QR ile de görüntülenebiliyor harita. Kimi basılı haritayı, kimisi dijitali tercih ediyor ve oradan atölyelerin izini sürüyor. Hem dijitale, hem analog baskıya önem veriyoruz.