Türk edebiyatının usta kalemi Ömer Seyfettin’in vefatının 100. yılında varlığı bilinen fakat kayıp olan ‘Cambazın Aşkı’ hikâyesi gün yüzüne çıktı. Tez çalışması sırasında yazarın 1902’de ‘Musavver Terakki’ mecmuasında tefrika edilen hikayesini bulan Serkan Tuna: “Ömer Seyfettin çok kıymetli, milliyetçi bir yazar. Külliyatının tamamlanması açısından bu hikâye de çok önemliydi, bulmak bize nasip oldu. Ayrıca 18 yaşında yazdığı bu hikaye yazarın ilk yazdığı hikâyelerinden biri olması açısından da çok kıymetli."
Türk hikâyeciliğinin usta kalemi Ömer Seyfettin’in bugüne kadar varlığı bilinen fakat bulunamayan ‘Cambazın Aşkı’ adlı hikâyesi gün yüzüne çıktı. Hikâye, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Serkan Tuna tarafından bulundu.
KARAR’a konuşan Tuna, hikâyeyi Ömer Seyfettin’in vefatının 100. yılında külliyatına eklemekten duyduğu mutluluğu dile getirerek, şunları söyledi: “Bu tarz bulunmalar sanki önemli günler için bekletilip, ortaya çıkarılıyor gibi algılanıyor ama tam da bu döneme, Ömer Seyfettin’in 100. vefat yıldönümüne denk geldi. Beklettiğimiz bir şey değildi yani tamamen tesadüfi oldu. Güzel tepkiler var, tez hocalarım sağolsunlar çok ilgi gösterdiler.
Ömer Seyfettin çok kıymetli, milliyetçi bir yazar. Külliyatının tamamlanması açısından bu hikaye de çok önemliydi, bulmak bize nasip oldu. Yazarın hâlâ gün yüzüne çıkmamış hikayeleri mevcut. ‘Cambazın Aşkı’ da onlardan biri. Üstelik ilk yazdığı hikâyelerinden biri olması açısından da çok kıymetli. Bu hikayeyi 18 yaşında yazmış.”
TARIK US’A YAZDIĞI MEKTUPTAN BİLİNİYORDU
Hikâyeyi, Prof. Dr. Süheyla Yüksel gözetiminde Hakkı Tarık Us Süreli Yayınlar Kataloğu’ndan temin ederek başlattıkları ‘Musavver Terakki (Beşinci Sene) İnceleme-Tahlili Dizin-Seçilmiş Metinler’ isimli tez çalışması sırasında bulduğunu dile getiren Tuna, mecmuayı incelerken Ömer Seyfettin’in müstear olarak kullandığı bilinen ‘C. Nazmi’ imzasıyla okuyucuya sunulan ‘Küçük Hiss-i Hikâye’ başlıklıyla dokuz sayı tefrika edilen hikayeyle karşılaştığını aktardı. Dikkatini çeken hikâyeyi tez hocası Prof. Dr. Polat’a ileten Tuna kendisinden ‘Cambazın Aşkı’nın ismi bilinen ama bugüne kadar metnine ulaşılamayan bir hikâye olduğunu öğrendi.
Bu bilgi ışığında araştırmasını derinleştirdiğini belirten Tuna, kayıp olarak nitelendirilen hikâyeyle ilgili ilk ve tek bilginin Ömer Seyfettin tarafından 1906’da Hakkı Tarık Us’a gönderilen, Şevket Rado tarafından 1968’de Hayat Tarih Mecmuası’nda yayımlanan ‘Ömer Seyfettin’in Bir Edebiyat Meraklısına Mektupları I’ başlıklı mektupta olduğunu fark etti. Söz konusu mektupta Ömer Seyfettin, Tarık Us’a şöyle diyordu: “Nam-ı müstearımla eser denilebilecek bir şey neşretmedim. Yalnız [C. Nazmi] imzasıyla [Canbazın Aşkı] serlevhalı büyük hikâyemi neşrettim ki küçüklük hayatıma, edebiyata çalıştığım ilk günlere ait olduğu için bence pek kıymettardır.”
TÜRKLÜK BİLİMİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİNDE YAYIMLANDI
Bu bilgiler ışığında araştırmasını derinleştiren Tuna, hikâyeyi Türklük Bilimi Araştırmaları dergisinin Ömer Seyfettin’in 100. Vefat yıldönümü nedeniyle hazırladığı dosyada, araştırmalarına dair kaleme aldığı bir makale eşliğinde gün yüzüne çıkardı.
Tuna, makalesinde yazar ve eser ilişkisini Ömer Seyfettin’e dair aktardığı şu bilgiyle kurdu: “Hikâyenin başkişisi Victor, hem düzgün bir vücuda sahip olması hem de jimnastik özelinde artistik hareketler yapması Ömer Seyfettin’in çocukluktan gençlik evresine kadar süren jimnastik merakıyla örtüşmektedir. Jimnastiğe dair kaleme aldığı yazılarında bunu açıkça beyan eder.”
Tuna’nın makalesini ve ‘Cambazın Aşkı’ hikâyesini, hakemli dergi Türklük Bilimi Araştırmaları’nın Güz-2020 adlı son sayısında yer alan ‘Ömer Seyfettin’ dosyasında okuyabilirsiniz. Dergiye ‘tubar.com.tr’ internet sitesindeki dergi arşivinden de ulaşmak mümkün.
BİR KARŞILIKSIZ AŞK HİKÂYESİ
Serkan Tuna makalesinde Ömer Seyfettin’in ‘Cambazın Aşkı’ hikâyesinin konusunu şu ifadelerle özetliyor: “Hikâyenin başkarakteri olan Victor, bir cambazhanede kalabalıklar önünde cambazlık gösterisi yapar. Ara ara kendi gösterisine katılan direktörün kızı Rosa’a âşıktır. Paul ise Victor’un gizliden gizliye çekişme hâlinde olduğu aynı yerdeki bir diğer kişidir. Paul ile Rosa’un yakınlaşmasından rahatsızlık duyan Victor, onların evlenmesi ve çocuklarının olmasıyla tamamen yıkılır.
Hikâyede olaylar Victor’un gözünden takip edilir. İç âleminde yalnız olan Victor, hissiyatını kimseyle paylaşamamanın sancısını çeker. Yakın dostu olarak gözüken Fernand’a derdini açar lakin Fernand bu manevi duygulardan uzak bir kişidir. Onu anlamadığı gibi aşk için ‘ölüm kıyafetine’ bürünmesini anlamsız bulur ve aşktan kaçmasını öğütler. Fernand’dan başka yakın dostu olmayan Victor, iç âleminde sürekli aşk acısıyla başbaşa kalır. Böylece hikâye, Victor’la birlikte iyiden kötüye doğru sürüklenir.”