Bu tablonun tek ilacı erken seçim

Gelecek Partisi lideri Davutoğlu hükümete sert eleştiriler yöneltti, sandığı işaret etti: Can yakıcı bir tablo var. Türkiye 2021’in ikinci yarısından itibaren seçim iklimine girer.

MELEK GEDİK | KARAR 

BAHÇELİ’YLE PERİNÇEK’LE REFORM OLMAZ

İktidar, Bahçeli’nin esiri haline geldi. Doğu Perinçek'in dünyasına hapsolan bir AK Parti var. Türkiye bugün ikili, üçlü şahsiyetlerin travması altında yaşıyor. Hükümetin en büyük eksiği de samimiyet. Biden kazandı, güçlendirilmiş parlamenter sistem önerimizi paylaştık. Böyle bir iç ve dış baskı olmasaydı, iklim değişmeseydi asla reformdan bahsetmezlerdi.

WASHINGTON DA MOSKOVA DA ERDOĞAN’I ÇÖZDÜ

(ABD yaptırımları) İktidar, kim olursa olsun Türkiye’ye yönelik yaptırımın karşısında oluruz ama yaptırıma yol açan anlayışı eleştiririz. İzlenen dış politika rasyonel değil, kişisel ilişkilere dayanıyor. Washington'da, Brüksel'de, Moskova'da oturanlar Erdoğan’ı artık çözdü. Hangi şartlarda ne taviz vereceğini biliyorlar. 

OY KAYBETTİKÇE YENİDEN DÜŞMAN YARATIYORLAR

(Bahçeli’nin ‘HDP kapatılsın’ çıkışı) Siyasi alanı daraltan her yasakçı tutuma karşıyım. Bahçeli’nin son dönemdeki açıklamaları zihniyetiyle ilgili. Cumhur İttifakı Doğu ve Güneydoğu’da oy kaybediyor. İç Anadolu ve diğer havzalardaki oylardan kopuyorlar. Şimdi buna karşı tekrar hamaset uyandırma, düşman yaratma çabası var. 

HEM EKONOMİDE HEM DE HUKUKTA ÇÖLLEŞİYORUZ

Hukuk evrenseldir ama hukuku kontrol etmeye çalışıyorlar. İnsan temelli olmayan bir hukuk yaklaşımı olamaz. Mülkiyet ve sözleşme hukuku ciddi bir tehlike altında. Türkiye adeta çölleşti. Sorunlarımız hem hukuki hem de ekonomik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi anti demokratik bir yapı. Asla revize edilemez. 

 

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, KARAR TV’ye konuştu. Dış politikadan ekonomiye, erken seçim tartışmalarından Bahçeli’nin HDP çıkışına birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.

* Çin aşısına güvenle bakamıyorum.

* Ülkeyi yönetsem demokratik süreçlerin işlediği ülkelerdeki çalışmalara öncelik verirdim.

* Türkiye’de can yakıcı bir tablo var, kesinlikle erken seçim olacak. 2021’in ikinci yarısında erken seçim olacağını öngörüyorum.

* Washington’da, Moskova’da, Pekin’de oturanlar Erdoğan’ı çözdüler. Hangi şartlarda ne taviz vereceğini biliyorlar.

Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde, hele devletin kurumu bir aşı üretmişse ona karşı eleştiri getirme şansının olmadığı yerlerde, o aşının test edilmesi de zorlaşır. Bu açıdan Çin aşısına çok güvenle bakamıyorum. Çin bilimsel çalışmaları tekelinde yürüten bir ülke.

Ülkeyi yönetiyor olsaydım alternatif aşıların tümüyle ilgili bilimsel çalışmaların hepsini toplar, değerlendirme yapardım ama aşı gibi toplumsal sağlığı doğrudan ilgilendiren bir hususta demokratik süreçlerin işlediği ülkelerdeki çalışmalara öncelik verirdim. Çin aşısına çok güvenle bakamıyorum. Nihayet Çin, bütün bu bilimsel çalışmaları tekelinde yürüten bir ülke. Bireysel özgürlükler konusunda demokratik ve şeffaf denetim süreçlerinden geçmemiş bütün sonuçlara biraz daha teenni ile yaklaşırdım.

ÇİN’E ÖZEL KAYIRMACILIK VAR 

"Son dönemde Çin'e dönük özel bir kayırmacı ve hiçbir sorgulama olmayan bir yaklaşım var. Dolayısıyla bu bir güven ortamı oluşturmuyor. Son dönemde iktidar sahipleri, bir karar alırken en önemli kriter şu: İçerideki gücümüzü nasıl konsolide ederiz.

İkincisi, buradan bize bir kaynak akar mı? Bize derken ülkeye kaynak akması başka, kendilerine yakın şirketlere bir kaynak akması ayrı bir şey. Çin ile ilgili beklenti Kanal İstanbul'un yapılması üzerine bir kaynak gelecek şeklinde hatta Kanal İstanbul yakınlarında belli alanların Çin'e bırakılarak bunun yapılacağı gibi tezler işlendi ki; bu ulusal egemenliği de ekonomik rantabiliteyi de yok eder.

Türkiye buna destek vermeli. Ama buna destek verirken 'Batı Çin' diye adlandırdıkları Doğu Türkistan’ın sömürgeleştirilmesi üzerine yürüyen bir politikaya da asla cevaz verilmemeli. İnsan hakları bağlamında da bütün dünya oradaki asimilasyona, soykırıma varan uygulamalara Türkiye'den ses çıkmaması, önce AK Parti'nin sonra Erdoğan'ın bütün mirasının iflasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti açısından da ileride, aynen Fransa'nın Cezayir'deki politikaları nedeniyle sessiz kalması sebebiyle Özal'ın özür dilemesi gibi gün gelip birileri Türkiye'nin Uygur meselesinde sessiz kalmasından dolayı özür dileyecektir. Bir taraftan Aras nehriyle ilgili şiir okuyacaksınız ki; Azerbaycan meselesindeki politika doğrudur. Öbür taraftan Doğu Türkistan'dan Tibet’e, Himalaya'lara o dağları aşıp da Tayland'a, Malezya'ya inen Uygurların haklarını yok sayacaksınız."

KATAR İLE İLİŞKİLER ŞEFFAF DEĞİL 

"Katar ilişkilerinin şeffaf olduğu kanaatinde değilim. Şeffaf olabilmesi için devlet kayıtlarında tescil edilmesi ve kamuoyunda paylaşılması lazım. Yalnızca Katar ile ilgili değil. Dış yatırımlarla ilgili benzer bir sıkıntı var. İçerideki yatırımlarla ilgili de. Eğer perde gerisinde şu yatırım yapılacak ama ortağı da şu olacak; o ortaklık üzerinden de şu ilişkiler kurulacak gibi bir network oluşmaya başlamışsa denetim dışında bir alan oluşuyor demektir. Bu açıdan bu ilişkilerin kamu denetimine açık olması lazım"

BAŞKENTLER ERDOĞAN’I ÇÖZDÜ  

"İktidar kim olursa olsun Türkiye'ye dönük bir yaptırım uygulanırsa, biz o iktidarın yanında bu yaptırımların karşısında net tutum takınırız. Bu tartışılmaksızın benimsediğimiz bir ilkedir ama bu yaptırımlara sebep olan dış politika anlayışını da ayrıca eleştiririz. Takip edilen dış politika rasyonel bir dış politika değil; kişisel ilişkilere dayanmış bir politika.

Trump gibi dengesiz bir kişi size 'aptal olma' diye bir mektup yazabilmiş ve siz de buna tepkisiz kalmışsanız bu sizin kırılganlığınızı gösterir. Maalesef Washington'da, Brüksel'de, Moskova'da, Pekin'de oturanlar Erdoğan'ı artık çözdüler.

Hangi şartlarda ne taviz vereceğini biliyorlar. O eskiden 'one minute' dediği zaman, dünyanın dikkatini çeken Erdoğan yok. 'Bu can bu tendeyken Rahip'i vermem' dedikten birkaç ay sonra Rahip'i veren Erdoğan var."

TEK ÇÖZÜM ERKEN SEÇİM   

(Erken seçim beklentiniz var mı?) "Teknik ve hukuki açıdan bakarsanız, az. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın karar vermesi gereken bir prosedür var, bir anlamda. Ama psikolojik olarak bakarsanız, Türkiye 2022’yi zor görür. Yani seçimsiz zor görür. Bu kadar yoksulluğun, hukuksuzluğun, çifte standartlığın olduğu ve iktidar kurumuna güvenin azaldığı bir dönemde seçim bir ilaçtır.

Bir müddet sonra Sayın Erdoğan da bu ilaca başvurmak zorunda kalabilir. Çünkü gerçekten tablo, Beştepe’den görüldüğü gibi değil. Çok can yakıcı bir tablo var, böyle can yakıcı bir tablo için tek çözüm; erken seçimdir. 2021’in içinde olmasını, Türkiye için gerekli ve faydalı olacağı kanaatindeyim."

İKTİDAR BAHÇELİ’NİN ESİRİ 

“İktidar Bahçeli’nin esiri haline geldi. Doğu Perinçek’in dünyasına hapsolan bir AK Parti var. Bahçeli son derece nazik ama metinler çıkınca hayret ederdim. Türkiye bugün ikili üçlü şahsiyetlerin travması altında yaşıyor.

AK Parti’nin bunlara sessiz kalması daha ağır bir travma. Bu iktidarın en önemli zaafı samimiyeti. Hiçbir şeyde samimi değiller. Biden seçimi kazandı, güçlendirilmiş partalenter sistem önerimizi kamuoyuyla paylaştık. Böyle bir iç ve dış baskı olmaza bunların aklından reform geçmez. Reform diyor ama gerçek farklı.” 

PARTİ KAPATMAK SEÇMENİ CEZALANDIRMAKTIR  

“Siyasi partilerin kapatılmasına esastan karşıyım. HDP ile siyasi anlamda anlaşmamız mümkün değil, terörle arasına mesafe koymadıkça… Ama ben bu mücadeleyi Diyarbakır sokağında veririm, Batman sokağında veririm. Bu bir siyasi mücadeledir. Diyarbakır, Batman, Van, Silopi sokağına inmeyip Ankara’da HDP’yi kapatmak üzerinden kendi kitlelerini konsolide etmeye çalışanlar teröre en fazla primi vermiş olurlar.

Siyasi partilerin kapatılması yöneticilerin cezalandırılması değil sadece. Bir müddet sonra ona oy veren kitlelerin cezalandırılması anlamına gelir. Bir süre sonra o kitleler sisteme olan güvenlerini kaybederler. O kitleler ya terör örgütünün propagandasına açık hale gelirler ya da apolitik bir şekilde kenarda beklemeye başlarlar. Burada da iki yüzlülük şurada: Aynı Bahçeli ve milletvekilleri Meclis’e gidiyorlar. HDP ile yan yana oturuyorlar. Sonra gidip İç Anadolu’da ve Karadeniz’deki bu konuda kaygılı seçmeni tahrik etmek üzere konuşuyorlar.

Cumhur İttifakı iki yerde oy kaybediyor; Doğu ve Güneydoğu’da oy kaybediyorlar. Artık orada Gelecek Partisi ve HDP var. Yıllardır devlet bekası diyerek İç Anadolu ve diğer havzalardaki oylardan kopuyorlar. Şimdi buna karşı tekrar bir hamaset uyandırmak tekrar bir düşman yaratmak… Eğer bu konuda samimilerse gitsinler alanda siyasi mücadele yapsınlar. Onu da yapmayacaklar, bunu yapanların önünü kesecekler. Bu teröre verilen en büyük destek haline geliyor zamanla.” 

TÜRKİYE’DE SİSTEMİ YOK EDİYORLAR 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden iktidarı sert sözlerle eleştiren ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi neden savunduklarını aktaran Davutoğlu, İrfan Fidan’ı işaret ederek şunları söyledi: “Yine bir tiyatro... İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını alacaksınız, kısa bir süreliğine Yargıtay üyesi yapacaksınız. Sonra da Anayasa Mahkemesi’ne göndereceksiniz.

Bunlar kurgusal, tiyatro vari şeylerdir... Bu yaklaşım doğru değil, bütün hukuksal hiyerarşiyi yok ediyorsunuz. Bir üniversiteye rektör atamak istiyorsunuz, 3 yıllık profesörlük şartı var. Sonra bu şartı ortadan kaldıran kararname yayınlıyorsunuz. Bunlar Türkiye’de sistemi yok ediyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de her gelen Cumhurbaşkanı sistemi baştan aşağı değiştirecek güce kavuşuyor. Bu olacak şey değil.”

4K’YI KEŞFEDİNCE HER ŞEY DEĞİŞTİ 

Davutoğlu, KHK ile ilgili şunları söyledi: "Hukukun genel ilkeleri bunu çözer. İktidarın bozulmasını anlatırken, 4K'yı keşfettikten sonra sistem bozulmaya başladı demişti. Kayyum, kamu bankaları, Kanun Hükmünde Kararnameler... Bunlarla tanışıldıkça, gücün denetimsiz şekilde kullanılmasının yolu açıldı. Böylece sistemi bypass eden uygulamalar başladı.

KHK'lılar, Kanun Hükmünde Kararnameler uygulamasının istismarından çıkan bir sorundur. Yasamayı bypass etmek için kararnameler uygulandı. 15 Temmuz'dan sonra darbeci zihniyetin tasfiye edilmesi gerekiyordu ama bu sefer de mahkemeleri bypass edecek şekilde KHK'lılar sorunu ortaya çıktı. Bir kişiyi, idari olarak görevden alabilirsiniz sonra da mahkemeye sevk edersiniz. Ama mahkeme kararı neyse ona uyarsınız. Fakat KHK'lılar da... İnsanlar mahkeme kararına uyulmaksızın, sadece akrabalarının içinde FETÖ ile iltisaklı kişiler olduğu için işlerini, bütün imkanlarını kaybetti.

Bu hukukun temel ilkesi olan suçları şahsiliği ilkesine de 'İnsanlar, sadece mahkeme kararıyla cezalandırılır' ilkesine de aykırı. Şimdi halk bakıyor; akrabası yüzünden bir kişi meslekten ihraç ediliyor, ama darbenin baş aktörlerinden birisinin kardeşi büyükelçi yapılıyor. Ya da FETÖ okullarını bitirmiş birisi Hazine ve Maliye Bakanı oluyor. Cumhurbaşkanı'na yakınlığı dolayısıyla.

FETÖ darbesi ile iltisaklı kim olursa olsun, en net cezayı vereceğiz. Tavizsiz bir şekilde... Ama o cezalandırılırken, bu suçla iltisaklı olmayan, mahkemece delillendirilmemiş ve mağdur edilmiş herkesin de hakları iade edilecek."

MÜLKİYET HUKUKU CİDDİ TEHLİKE ALTINDA

"Türkiye’de mülkiyet hukuku ciddi bir tehlike altında. Sözleşme hukuku da öyle. Türkiye adeta çölleşti, sorunlarımız hem hukuki hem de ekonomik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, anti-demokratik bir yapı. Bu sistem asla revize edilemez, çünkü demokratik bir başkanlık sistemi değil. Her şey yürütmeye tabi. Hukuk evrenseldir ama hukuku kontrol etmeye çalışıyorlar. İnsan temelli olmayan bir hukuk yaklaşımı olamaz. Her şey hukuk ile ilgili... Ocu ya da bucu hakim-savcılar olmayacak."

AĞBAL İLE ELVAN’I MI KORUYACAK 

“Sayın Erdoğan, şu an kendi damadının adını ağzına almıyor. Şimdi Naci Ağbal ile Lütfi Elvan’ı mı koruyacak... Bu insanlar susmamalı, Erdoğan bu insanlara da ‘faizci’ demişti. Eğer Merkez Bankası bilançosunu görüp de bir sonuca ulaşamıyorsanız, bu vahim bir tablodur. Bilançoyu anlamak için yardım alınıyorsa, başbakanlık da yapılmaz kusura bakmayın."

ÇETELER TARAFINDAN ALMAN AJANI DURUMUNA DÜŞÜRÜLDÜK 

(Vize muafiyeti) "Biz Sayın Merkel ile hem mülteci sorununu çözmek hem de vize muafiyetini getirmek yönünde adım attığımız zaman Alman ajanı durumuna düşürüldük bazı çeteler tarafından. Sayın Merkel 23 Nisan’da Türkiye’ye geldiği zaman bu konuda mutabık kalmıştık ve Haziran ayında kesinlikle çıkacaktı vize muafiyeti.

Bize karşı yürütülen bazı operasyonların arkasında da aslında bunun net olarak ortaya çıkması vardı. Halbuki Sayın Cumhurbaşkanı bunu sahiplenseydi bu onun başarısı olacaktı. Sayın Merkel ile Sayın Hollanda ile AB temsilcileriyle Haziran ayında bütün ülkelerin parlamentolarından geçmesi konusunda mutabakata varmıştık ama birileri bunun Türkiye’ye değil de şahsen başbakan olarak bana dönük bir başarı olarak görüleceği kaygısı…

Bir kısmın Türkiye’nin demokratikleşme çabalarına engel olması bir de FETÖ’cü unsurların kendilerince hazırlık içinde olduğu 15 Temmuz kalkışmasına engel olarak gördükleri için engellendi."

SAHTE DİPLOMAYI 3-4 MAAŞI GÖRMÜYOR 

Lise diplomasının mahkeme kararı ile sahte olduğu kesinleşen Hamza Yerlikaya’ya işaret eden Davutoğlu "Bir tarafta lise diploması bile olmayan ve sahtekarlık yapmış birini dünya güreş şampiyonu diye, üniversite diploması var sayarsan bakan yardımcısı yapıp, banka yönetim kurulu üyesi yaparsanız birkaç yerden maaş almasını sağlarsan, Cumhurbaşkanlığı'nın en üst düzey bürokratlarından birini 3-4 ayrı yerden maaşa bağlarsan ve sonra bunlar 'Bağış yapıyorum' diyorsa... Ve bunları görmüyorsan..." diye konuştu.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

İlgili Haberler

Pompeo’dan ‘Uygur’ talimatı: Soykırım olup olmadığını araştırın
Çin'den itiraf gibi açıklama: Doğu Türkistan'da gevşeme olmayacak
Gelecek Partisi lideri Davutoğlu: Bu işe kellemi koydum

Güncel Haberleri