ZEYNEP KARAKUŞLU / İSTANBUL
Tüm zamanların en çok okunan kitaplarından ‘Da Vinci’nin Şifresi’nin yazarı Dan Brown, yeni romanıyla yine dünyayı kasıp kavuruyor. Çıktığı günden beri sadece Türkiye’de değil, Almanya’dan ABD’ye kadar yayınlandığı birçok ülkede çok satanlar listesinin en tepesinde yer alıyor. Türkçe dahil toplamda 11 dilde okuyucuyla buluşan ‘Başlangıç’, henüz raflarda yerini almadan merak uyandırmaya başlamıştı. Çevirmenlerin ve editörlerin bilgileri açıklanmayan bir bölgede ve mekânda yüksek güvenlikli bir ortamda çalışmaları kitapseverlerin merakını cezbetti.
Dan Brown’ın bu romanın kahramanı da simge bilim profesörü Robert Langdon. Yazar, bu kitabında da ‘Melekler ve Şeytanlar’, ‘Da Vinci’nin Şifresi’, ‘Kayıp Sembol’ ve ‘Cehennem’ romanında olduğu gibi din ve sanat öğelerinden çokça besleniyor: Yine inanç yönünden aşırılığa kaçanlar/radikaller ve sınırları zorlayan tarikat öğretileri olayın baş kahramanının mantık ve bilim süzgecinden geçerek okuyucuya ulaşıyor.
‘Başlangıç’ta Harvard Üniversitesi’nde Langdon’ın katıldığı bir davet üzerine gelişen olay örgüsü anlatılıyor. Davetin sahibi bilgisayar programcısı ve fütürist Edmond Kirsch, Langdon dahil birçok hatırı sayılır misafiri dünyanın dört bir ucundan ‘dünyayı değiştirecek’ buluşunu açıklamak üzere İspanya’ya çağırıyor. Kirsch’ün buluşu özellikle yüzyıllar boyunca kök salmış dinlerin temellerini sarsacak ve hatta yıkacak nitelikte! Bir modern sanat müzesinde canlı yayınla tüm dünyanın aynı anda vakıf olacağı tehlikeli bilgiyi, fütürist haricinde üç kişi daha biliyor. Dini unsurların yerine bilimle harmanlanmış bir dünyayı öne süren ve bu uğurda Musevilik, Hıristiyanlık ile İslam’ın ileri gelen liderlerini karşısına alarak buluşunu ilk onlarla paylaşıyor. “Bizim için gerçeği sizin belirleme zamanınız geçti” diyen Kirsch kutsal üçlüye meydan okuyor.
Serinin önceki romanlarında olduğu gibi ‘Başlangıç’ta da hikâyenin kahramanı profesör Langdon’a güzel bir kadın eşlik ediyor. Ateizm, fütürizm ve teknolojinin harmanlandığı olay örgüsünde ise iki soru dikkatleri cezbediyor: ‘’Nereden geliyoruz?’’ ve ‘’Nereye gidiyoruz?’’ Adından da anlaşılacağı üzerine ‘Başlangıç’ yani ‘yaratılış’ ve çeşitli dinlerin, bilim insanlarının, tarikatların insanoğlunun evrendeki varlığını sorgulama ve kabullenme şeklini barındıran roman şu cümlelerle başlıyor: ‘’Kim olursan ol, neye inanırsan inan, çok yakında her şey değişecek...’’ Girişinde olduğu kadar kurgusunda da iddialı olan roman gelişen teknolojinin varoluşu nasıl etkileyeceğini kurguyla aktarıyor. Yüyıllardır süregelen köklü inançların karşısına yapay zekayla çıkan bir fütüristin merak uyandıran buluşu hikâyenin çıkış noktası oluyor.
Romanda okurun karşısına çıkan bilim karşıtı bir tarikat da Dan Brown serilerinin olmazsa olmazlarından. Teknolojinin büyük bir incelikle kanalize edildiği romanda, bilgisayar devi IBM’in kanser hastalıklarını tedavi sürecinde yardımcı yapay zekası Watson’a ithafen geliştirilen daha sezgisel bir zekaya sahip Winston okuru karşılıyor. İnançların varoluşsal cevaplarından tatmin olmayan, teknolojiyle güçlenip buna yanıt bulmayı amaçlayan roman ancak tabiri yerindeyse arı kovanına çomak sokuyor. Bilimin ve teknolojinin ilerlemesiyle paralel olarak artan ateizme yönelen kişi sayısı, inançlarını uç noktalarda yaşayan bazı tarikat üyelerini rahatsız ediyor!
İspanya’nın Bilbao, Madrid, Sevilla ve Barselona şehirlerinin muhteşem mimarisinden ve ünlü İspanyol sanatçılarının eserlerinden bol miktarda bahsedilen romanda, okuyucular bir sonraki sayfaya geçmek için can atmak istebilir. ‘Başlangıç’ yaratıcı, inanç ve bilim noktalarını ustaca birleştiren, üzerine de tarihin, sanatın eklenmesiyle kendini bir solukta okutan bir roman.