[Karar]
Fırat Kalkanı operasyonunda geçtiğimiz hafta PYD/PKK mevzisinden atılan havan mermisiyle şehit olan Yüzbaşı Alper Kocaman'ın nasıl bir kahraman olduğunu omuz omuza çarpıştığı arkadaşları anlattı. Askeri kaynaklar, bu kahramandan kamuoyunun da haberdar olması için hikayesini gazetecilerle de paylaştı. Çocukluğundan beri subay, komanda, bordo bereli olmayı hayal eden Yüzbaşı Alper Kocaman'ın, emrindeki askerlerin hayatları için en zorlu şartlarda nasıl mücadele verdiğini işte şöyle anlattı:
KANLAR İÇİNDE DURMAYIN DİYE HAYKIRDI
“Fırat Kalkanı Harekatı başladığı günden beri de bölgedeydi. 4 Kasım'da Fırat Kalkanı harekatında DEAŞ terör örgütüne karşı mücadele ederken PYD ve DEAŞ’ın yoğun top ve havan saldırıları altında öne çıkarak El Bab’a giden bir bölgedeki kritik bir hedefin ele geçirilmesi için 'Arkadaşlar bu bölgeyi mutlaka elde bulundurmamız lazım, haydi arkadaşlar!' diyerek ellerini havaya kaldırdı. Tam bu sırada PYD/PKK’nın bulunduğu bir mevziden atılan havan mermisinin yakınında patlaması sonucunda koltuk altından giren bir şarapnel parçasıyla önce sendeledi, ne olduğunu anlamadı, arkadaşlarına da belli etmek istemedi, biraz daha ilerledi. Ama yanındaki askerleri fark etti kolunun altından hızla akan kanı, 'Komutanım yaralanmışsınız, durun ne olur durun!' dedi. Yüzbaşı Alper Kocaman 'Bir şeyim yok ufak bir parça geldi, devam edelim az kaldı, durmayın, durmayın' diye karşılık verdi. İlerlemeye devam etti, ta ki gücü tükenip dizlerinin üstüne çöktüğü ana kadar.”
HEP ÖN SAFLARDAYDI
“Güçlü liderliğiyle hep ön saflarda savaşmayı seviyordu Yüzbaşı Kocaman, hep yetiştirdiği kahramanlarla beraberdi. Çok zorlu mücadelelere girmişti dağlarda, yanındaki arkadaşları yaralandığında hep yanı başlarında onlara destek, moral vermişti. 'Bir şeyin yok aslanım, iyisin, bak helikopter çağırdık, geliyor, iyi olacaksın, bırakma kendini, sakın bırakma, dayan' demişti belki onlarca kez. Kucağında şehadet mertebesine ulaşanlara ağlamıştı defalarca 'Ölme be yiğidim, ne olur ölme! Ne diyeceğim ben şimdi anana, babana, sevdiğine, ne diyeceğim evladına?' diyerek.”
ŞEHİT OLMADAN ÖNCE HAYAT KURTARDI
“4 Kasım günü, şehit olmadan az önce yoğun ateş altında yaralanan bir uzman çavuşunun yanına gitti. Uzman çavuşu yürüyecek durumda değildi. Askerini kolaylıkla taşıyabilirdi ama bulundukları noktaya hem DEAŞ hem de PYD/YPG tarafından kurşun yağıyordu. Kritik bir yerdeydiler ayağa kalktıklarında hedef olacaklardı. Ayağa kalkmadan sırtına yatırdı uzman çavuşunu ve sürünmeye başladı emniyetli bir bölgeye. Kan ter içinde kalmıştı ama tahliye etmeyi başarmıştı ya! İşte esas olan buydu. Çok mutluydu. Timi öyle tek yürek olmuştu ki, o anı seyredenler bile anlatamıyordu yaşadıklarını. Destek verdikleri ÖSO’nun birimleri o anı hayretle ve inanılmaz bir takdirle izlemişlerdi. Zaten hemen ardından destekledikleri ÖSO kuvvetleri, yaşadıkları bu olaydan da etkilenerek kendilerine tevdi edilen görevi başararak hedeflerini ele geçirmişlerdi.”