Bizi Mozart’tan daha iyi tanıyan yok

Dünyaca ünlü keman virtüözü Carolin Widmann 27 Şubat’ta Türkiye’de hayranlarıyla buluşacak. Konserde Mozart’ın Sol Majör Keman Konçertosu’nu da çalacak olan Widmann “İster bir hizmetçi, ister bir aristokrat olsun, Mozart’ın operalarını dinlediğinizde her bir karakteri ne kadar iyi anladığını ve anlattığını görürsünüz” diyor.

ERKUT TEZERDİ / İSTANBUL

İstanbul klasik müziğin dünyaca ünlü isimlerine sahne oluyor. 27 Şubat Salı akşamı Alman keman virtüözü ve ödül rekortmeni Carolin Widmann ile Avrupa’nın en seçkin oda orkestralarından Festival Strings Lucerne, İş Sanat’ta bir araya geliyor. Klasik müziğin dev isimleri unutulmaz bir konser vermeye hazırlanıyor. Mozart’ın Sol Majör Keman Konçertosu’nun da çalınacağı konser için “Türkiye’deki müzikseverlerle ilk kez tanışacağım için çok mutluyum, konser akşamını sabırsızlıkla bekliyorum” diye konuşan Widmann ile konseri ve Mozart’ı konuştuk.

Mozart’ın Sol Majör Keman Konçertosu’nu çalacaksınız. Mozart’ın sizin kalbinizdeki yerini merak ediyoruz. Onun müziğini bu kadar özel ve ilham verici kılan ne sizce?

Mozart ile ilgili şimdiye kadar çok fazla şey yazıldı, söylendi. Ama benim için, kişisel olarak, insanoğlunu herkesten çok daha iyi tanıyan ve seven bir besteci olması, elbette Bach ile beraber… Bach da gönlümde ayrı bir yerde durur. İster bir hizmetçi, ister bir aristokrat olsun, Mozart’ın operalarını dinlediğinizde her bir karakteri ne kadar iyi anladığını ve anlattığını görürsünüz. Onların zihnini bize öyle güzel yansıtır ki, büyülenirsiniz. Karakterlerin hislerini, düşüncelerini müzikle ifade edebilme yeteneğine ve olağanüstü bir gözlem gücüne sahip. Mozart’ın operalarını dinlerken sözleri anlamasak da ne anlatmak istediğini çok net anlarız. Aynı şeyi Mozart’ın diğer tüm enstrümantal eserlerinde de hissediyorum. Mozart, müzikle bizlere hepimizin bildiği, anladığı ama anlatamadığı hikâyeler anlatıyor. Yaşamın kalbine dokunan bir besteci… Çok etkileyici ve karşı konulamaz…

İstanbul konseriniz öncesinde duygularınızı bizimle paylaşır mısınız? Festival Strings Lucerne ile nasıl bir müzikal iş birliğiniz olacak? Birlikte ilk kez mi sahne alacaksınız?

Evet, orkestra ile ilk kez bir araya geleceğiz. Geçtiğimiz 13 yılda İsviçre’deki Lucerne Festivali’nde defalarca sahne aldım ama orkestra ile ilk çalışım olacak. Her biri birbirinden yetenekli bu müzisyenlerle sonunda birlikte çalabileceğim için çok mutlu ve heyecanlıyım. İstanbul’a yeniden gelmek içinse sabırsızlanıyorum! Yıllar önce turistik bir gezi için gelmiştim ve büyülenmiştim. Bu kez sahne alacağım ve Türkiye’deki müzikseverlerle ilk kez tanışacağım için çok mutluyum, konser akşamını sabırsızlıkla bekliyorum.

Aynı zamanda Leipzig Üniversitesi’nde genç sanatçı adayları yetiştiriyorsunuz. Sanatınızı akademik dünyada da sürdürüyorsunuz. Eğitmen kimliğiniz sizin müzisyenliğinizi nasıl besliyor?

Konser programlarım ve eğitmenliğim arasında çok hassas ve iyi bir denge olduğunu söyleyebilirim. Her ikisi de birbirini besliyor. Öğrencileri tanımak ve onların potansiyellerini ortaya koymak anlamında onlara yardımcı olmak öğretmenlik konusunda en sevdiğim şeylerin başında geliyor. Bazen kendileri dahi nasıl bir potansiyele sahip olduklarının farkında olamayabiliyor. Bu potansiyeli ortaya çıkarmak, iyi bir insan ve iyi bir müzisyen olabilmek için onlara yardımcı olmak bana muazzam bir haz veriyor. Öğrencilere yardımcı olurken onları özgür bırakmanın da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öğretmen gereğinden fazla müdahale etmemesi gerektiğinin bilincinde olmalı ve gençlere kendi kendilerinin öğretmeni olmaları için yol göstermeli. Çünkü kendilerini eleştirebildikleri ölçüde gelişecek ve çözümler üreteceklerdir.

Bu kadar çok saygın ödüle layık görüldükten sonra hâlâ en iyi olabilmek için çabalıyor musunuz?

Önümüzde insanlığın bize armağanı öyle güzel eserler var ki, kemanımla çalıştığım her an bunu yeniden fark ediyor ve büyüleniyorum. Eğer en iyisi için çabalamayacaksam ya da hak ettiği önemi vermeyeceksem o esere dokunamam bile… Elbette hepimizin zaman zaman daha ortalama performanslar sergilediği zamanlar oluyor, bu da hayatın bir parçası… Ama bunu minimumda tutmak ve her zaman daha iyi olabilmek için çalışmak zorundayız. Ne kadar çok ödüle de layık görülseniz, ne kadar çok övgü de alsanız bu böyle olmak zorunda.  Her gün yeni bir gün, daha önce iyi ya da kötü nasıl çalmış olursanız olun, her performans o ana özel ve hakkı verilmeli.

KONSER SONUNDA ALKIŞLAMAK GENÇLERE İLGİNÇ GELİYOR

* Tüm dünyada konserler veriyorsunuz. Genç jenerasyonun klasik müziğe ilgilisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçtiğimiz 10-20 yılda yaşamın radikal değişimlere uğradığını gözlemliyorum. Bu değişim ve gelişimin klasik müzik sahnelerini nasıl etkileyeceğini merak ediyorum açıkçası. Yine de tecrübelerim genç dinleyicilerin klasik müziğe karşı son derece açık ve ilgili davrandığı yönünde. Belki bir konser salonunda oturmak, eserlerin bölümlerine göre aralarda değil de eserin en sonunda alkışlamak gibi ritüeller onlara tuhaf gelse de müziğin onlarda da çok yoğun ve güçlü bir etki yarattığına inanıyorum. Klasik müziğin geleceği konusunda iyimser bir bakış açım var benim. 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Kaderin doğruyu göstermek için komik bir yolu var
Dijitale karşı ancak ‘canlı’ kalan yol alır

Hayat Haberleri