Soğuk Savaş’ın en gergin olduğu yıllarda, ABD’nin yanıbaşında sosyalist bir devlet kurarak tarihte iz bırakan Küba lideri Fidel Castro, hayata gözlerini yumdu. 90 yaşındaki liderin ölümünü, kardeşi ve Devlet Başkanı Raul Castro, “Küba Devrimi’nin başkomutanı Fidel Castro Ruz bu akşam (Cuma) saat 22.29’da vefat etti” ifadeleriyle duyurdu. Küba devlet televizyonunda konuşan Castro, efsanevi liderin son isteği üzerine naaşının gün içinde krematoryuma gönderilecek yakılacağını bildirdi. Castro’nun cenaze törenininse, 4 Aralık’ta Santiago de Cuba kentinde yapılacağı açıklandı.
Castro’nun ölümüyle Küba’ya yas havası çöktü. Başkent Havana’da Castro’nun klitlelere seslendiği Devrim Meydanı’nda efsanevi liderin anısına geniş katılımlı bir miting düzenlendi. Ancak ‘Küçük Havana’daki atmosfer bunun tam tersiydi. Kübalıların yoğun olarak yaşadığı yaşadığı Miami kentinde Castro’nun ölümü sokak gösterileriyle kutlandı.
YARIM YÜZYIL YÖNETTİ
1959’daki devrimle Küba’da iktidara gelen Fidel Castro, ülkesini 49 yıl boyunca yönetti. 2008’de ise yönetimi kardeşi Raul Castro’ya devretti. Bu bakımdan Fidel, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve Tayland’ın ekimde ölen Kralı Bhumibol Adulyadej’den sonra, modern çağda bir devletin başında en uzun süre kalan kişi özelliğine sahip.
Castro’nun uzun süreli iktidarının ilk yılları, Soğuk Savaş’ın ve 20’nci yüzyılın en önemli olaylarından birine sahne oldu. 1961’de Castro’yu devirmek amacıyla yapılan Domuzlar Körfezi Çıkarması’nın başarısız olmasının ardından, 1962 yılında ABD ile Sovyetler Birliği’ni nükleer savaşın eşiğine getiren Ekim Füzeleri Krizi yaşandı. Castro aynı zamanda görev süresinde CIA tarafından organize edilen yüzlerce suikast girişiminden de sağ kurtuldu.
Castro’nun iktidarı ele geçirdikten sonra yaptığı ilk işlerden biri toprak reformu oldu. Küba yoksul bir ülke olsa da, bütün vatandaşlara ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti sağlayan sistem bütün dünyaya eşitlikçilik konusunda örnek oldu. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra ekonomisi daha da bozulan Küba, 2014 yılında ABD ile ilişkilerini düzeltmeye başladı. ABD Başkanı Barack Obama, mart ayında Küba’yı ziyaret ederek Raul Castro ile bir araya geldi.
Son olarak ağustos ayında kamuoyunun karşısına çıkan Fidel Castro, nisan ayındaki Küba Komünist Partisi kongresinde yaptığı konuşmada “Yakında öleceğini” söylemiş, “Yakında 90 yaşında olacağım. Yakında ben de diğer önderler gibi gideceğim. Elbette hepimizin zamanı gelecek. Ancak Kübalı komünistlerin idealleri, inançları bu dünya için, insanlık için fayda sağlamaya devam edecek. Bu idealler için savaşmaya devam etmeliyiz” diye konuşmuştu.
‘SİLAHLAR YOKSULLUĞU ÖLDÜREMEZ’
Fidel Castro, yarım yüzyılda birçok unutulmaz söze imza attı:
“Devrime 82 adamla başladım. Bunu yeniden yapmam gerekse, mutlak inanca sahip 10 ya da 15 kişiyle yapardım. İnancınız ve bir eylem planınız varsa ne kadar küçük olduğunuzun bir önemi yok.” (1959)
“Bir devrim bir gül bahçesi değildir. Bir devrim, gelecekle geçmiş arasındaki bir savaştır.” (1959)
“Uzun zaman önce şu sonuca vardım ki, kamu sağlığı için yapmam gereken
son fedakarlık sigarayı bırakmak” (1985)
“Gerçeklere bağlı kalmalıyız, ve basitçe söylemek gerekirse, sosyalist kamp çöktü.” (1991)
“Devrimin en büyük faydalarından biri, fahişelerimizin dahi üniversite mezunu olması.” (2003)
“Yapmış olabileceğimiz bütün hatalar arasında en büyük olanı, birilerinin sosyalizmin nasıl inşa edileceğini bildiğine inanmaktı.” - 2005
“80’ime geldiğim için gerçekten mutluyum. Bunu hiç beklemiyordum, en azından dünyanın en büyük gücü olan komşum her gün beni öldürmeye çalışırken”
DÜNYA NE DEDİ?
‘YÜZYILIN İKONİK ŞAHSİYETİ’
Castro’nun vefat haberinin duyulmasının ardından Türkiye ve dünya ülkelerinden de açıklamalar gecikmedi. Batılı ülkelerin uzun süre sessiz kalması ve ABD’nin müstakbel Başkanı Donald Trump’ın Twitter üzerinden yazdığı “Fidel Castro öldü!” mesajıyla yetinmesi dikkat çekti.
Dışişleri Bakanlığı: Siyasi tarihe derin izler bırakan Fidel Castro, Küba’daki genç kuşaklara yol gösterecek değerleri ve idealleri miras bırakmıştır. Küresel adaletsizliğe karşı çıkmış, daha eşitlikçi bir dünya kurulması için çalışmıştır. ‘Başka bir dünya mümkündür’ sözleri de milyarlarca insanın ortak özlemini yansıtmaktadır.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: O, Atatürk’ün verdiği mücadeleyi örnek almış, halkının özgürlüğü için mücadele vermiş bir liderdi. Tarih seni asla unutmayacak Fidel Castro.
HDP: Eşitlik, özgürlük mücadelesinin, baskıya direnişin, sosyalizm idealinin simgelerindendi. Küba Devrimi’nin yılmaz önderini saygıyla anacağız.
AB dış politika şefi Federica Mogherini: Kararlılığın adamı ve tarihi bir figürü kaybettik
Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin: Bu seçkin devlet adamı, modern dünya tarihinde bir devrin sembolüdür. Fidel Castro, Rusya’nın samimi ve güvenilir bir müttefikiydi.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping: Çin halkı, yakın bir yoldaşını ve samimi bir dostunu kaybetti.
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro: Fidel Castro, bütün dünya halkları için bir mücadele örneğidir. Onun mirasını, bağımsızlık, sosyalizm ve vatan sevgisini devam ettirmeliyiz.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi: Fidel Castro 20’inci yüzyılın en ikonik şahsiyetlerinden biriydi. Hindistan, çok iyi bir dostunun yasını tutuyor.
DÜNYA MEDYASI BÖYLE DUYURDU
‘SON DEVRİMCİ ÖLDÜ’
* New York Times: ABD’ye başkaldıran Kübalı devrimci Fidel Castro, 90 yaşında öldü
* Washington Post: Küba diktatörü, dünyada aşırı solun yol göstericisi 90 yaşında öldü
* Guardian: Küba’nın devrimci lideri Fidel Castro 90 yaşında öldü
* Daily Mail: Bir komünist devrimcinin ölümü: Ülkesinin yaklaşık 50 yıl boyunca lideri olan Castro, ‘bir dönemin sembolü’ olarak selamlandı
* Associated Press: Fidel Castro sosyalizme sarıldı, yeni solcuların akıl hocası oldu
* Haaretz: Son devrimci öldü
* Deutsche Welle: Küba’nın diktatörü ve kahramanı öldü
* Sputnik: Eski Küba Devlet Başkanı Fidel Castro 90 yaşında öldü
82 KİŞİYLE DÜNYAYI SALLAYAN DEVRİM
Fidel Castro, 1955 yılında 82 kişiyle kurduğu 26 Temmuz Hareketi, 1959’daki devrimden sonra hala milliyetçi bir çizgideydi. Castro’nun sosyalizmi kabul ettiğini duyurduğu 1961’de dünyada yeni bir dönem başlamış, Soğuk Savaş ABD’nin yanıbaşına taşınmıştı.
Küba Devrimi’nin hikayesi, 1953 yılında Fidel Castro ve kardeşi Raul’un kurduğu ‘Movimento’ (Hareket) örgütü ile başladı. Amerikan destekli diktatör Fulgencia Batista, ülkede bir önceki yıl yapılacak genel seçimleri iptal ettikten sonra yaptıkları yasal girişimler sonuç vermeyen Castro kardeşler, çözümü silahlı mücadelede görmeye başlamıştı.
Yolsuzluğun son derece yaygın olduğu ve siyasi partilerin kapatıldığı bir ortamda Castro kardeşler, Movimento’yu kurdu. Movimento, adını tarihe geçen Moncada Baskını ile duyurdu. 26 Temmuz 1953 günü 300’e yakın Movimento savaşçısı, bin askerin bulunduğu kışlaya baskın düzenledi.
Fidel Castro komutasındaki ekip kontrol noktasına ilerlerken ortaya çıkan beklenmedik bir devriye, kışladaki askerlerin baskını fark etmesine neden oldu. Çıkan çatışmada Fidel Castro dahil militanların çoğu öldürüldü veya yakalandı. Ancak baskın askeri olarak hezimetle sonuçlansa da büyük bir siyasi etki yaratmıştı. Castro’nun yargılandığı davada yaptığı savunma, bu etkiyi daha da büyüttü.
Bir duruşmada masaya elini vurarak söylediği “Beni mahkum edin, önemli değil. Tarih beni aklayacaktır” sözü, ilerleyen yıllarda devrimin sloganı olacaktı. Üç yıl sonra çıkan genel afla serbest kalan Castro, Meksika’ya giderek burada yeni bir hareket örgütlemeye başladı.
Moncada Baskını’ndan ilhamla ‘26 Temmuz Hareketi’ adını alan hareket, 82 kişiden oluşuyordu. Bunların arasında Bolivyalı devrimci Che Guevara da vardı. 82 militan, ‘Granma’ (Büyükanne) adlı gemiyle Santiago kentine doğru yol aldı. Ancak bu isyan da Batista yönetimi tarafından bastırıldı. Çatışmalarda 82 militandan sadece 21’i hayatta kalmıştı. Castro, burada ‘en iyi stratejist’ olarak nitelediği Che’yi örgütün komutanı yaptı. Sonraki üç yıl, 26 Temmuz hareketinin gitgide halk desteğinin büyümesini ve Batista yönetiminin artan baskılarını getirdi. Bu dönemde yaklaşık 20 bin kişi öldü. Büyük bedeller ödenen bu mücadele, 1 Ocak 1959’da sonuç verdi. ABD’nin desteğini kaybeden Batista ülkeden kaçtı, Fidel Castro iktidara geldi.
Castro, bu dönemde sosyalist değil, milliyetçi ve anti-emperyalist bir çizgideydi. Başkan olduktan sonr yaptığı ilk işlerden biri ABD’yi ziyaret etmek oldu. Ancak Castro’nun daha sonra uygulamaya koyduğu kamulaştırma politikası ABD’yi rahatsız etti. Ülkedeki tarım arazilerinin ve petrol rafinerilerinin büyük bölümü Amerikan şirketlerinin elindeydi. ABD’li şirketlerin Sovyet petrolünü işlemeyi reddetmesinin ardından Castro rafinerileri kamulaştırdı. ABD’nin Küba’ya yönelik ilk ambargosu da 1960 Ekim’inde başladı. Bundan sonra ABD’den uzaklaşan Küba yönetimi, Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirmeye başladı. Sovyet lider Stalin, Küba’da sosyalist bir yönetim görmek istediklerini söylüyordu. Bu isteği, Castro’nun Aralık 1961’de Marksizm-Lennizmi kabul ettiğini söylemesiyle gerçek oldu. Artık ABD öncülüğündeki Batı bloku ile Sovyetler arasındaki Soğuk Savaş, ABD’nin yanıbaşına taşınmıştı.
NÜKLEER SAVAŞ HİÇ BU KADAR YAKIN OLMAMIŞTI
Birçok Amerikan şirketini kamulaştıran Küba yönetiminin gitgide sola kayması, ABD’yi harekete geçirdi. 15 Nisan 1961’de CIA tarafından hazırlanan ve Küba renklerine boyanan sekiz savaş uçağı, Santiago’daki havaalanlarını vurdu. İki gün sonra geceyarısı CIA’ya ait gemiler, Küba’nın güneyindeki Domuzlar Körfezi’ne girdi. ABD’de sürgünde bulunan yaklaşık 1300 askerin saldırısıyla başlayan çatışmalar, 21 Nisan’da Castro’ya bağlı güçlerin zaferiyle noktalandı. O günlerde Castro, “ABD’nin dibindeyiz ve sosyalist bir devrim yaptık” diyerek sosyalizm kelimesini ilk kez ağzına almış, “Devrimi tüfekleriyle savunacaklarını” söylemişti.
İlerleyen aylarda Küba ile Sovyetler Birliği arasındaki yakınlaşma, Küba’ya nükleer füzelerin yerleştirilmesine kadar varmıştı. Füzelerin yerleştirilme çalışmalarından, ABD 16 Ekim 1962’de haberdar oldu. Washington’da yapılan toplantılarda nükleer savaş konusu da gündeme geldi. Dönemin başkanı Kennedy, Küba’yı denizden ablukaya aldı. İki süper güç, ilk kez doğrudan karşı karşıya gelmişti. Kriz, ABD ile Sovyetler arasında yapılan görüşmeler sonucunda çözüldü. Rusya Küba’dan füzeleri çekti, ABD ise Küba’yı işgal etmeme sözü verdi.