Batı dünyasında son dönemde en çok endişe uyandıran konulardan biri, sağ popülist hareketlerin yükselişi. 23 Haziran’da İngiltere’de yapılan referandumdan Brexit (AB’den ayrılma) kararı çıkması ve ardından ABD’deki başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanması kaygıları daha da artırdı. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de yükselen ve ‘alternatif sağ’ olarak da adlandırılan hareketler, yabancı düşmanlığı, farklılıklara karşı hoşgörüsüzlük, İslamofobi ve dış politikada küreselleşme yerine milliyetçiliği savunmak gibi ortak özelliklere sahip. İngiliz ve Amerikan medyasında, ABD Başkanı Barack Obama’nın görevinin sona ermesiyle birlikte, ‘özgür dünyanın yeni lideri’ olarak Almanya Başbakanı Angela Merkel gösteriliyor. ‘Önce Amerika’ şiarıyla hareket eden Trump’ın başkanlığının ardından, ABD’nin Batılı değerlerin bir numaralı savunucusu olamayacağı ve olmak istemediği yorumları yapılıyor.
EKONOMİK KAYGILAR
Endişelerin tek sebebi ‘demokrasi’ de değil. Trump’ın NATO başta olmak üzere askeri ittifaklara ve serbest ticaret anlaşmalarına soğuk yaklaşması da kaygı konusu. Berlin merkezli düşünce kuruluşu Küresel Kamu Politikaları Enstitüsü’nden Thorsten Benner, dış politika dergisi Foreign Affairs için kaleme aldığı yazıda Almanya’nın Batı dünyasının yeni lideri olabileceğini savunuyor. Benner’e göre Alman hükümeti, eğer Trump çok taraflı anlaşmaları sonlandırırsa, Avrupa’nın ‘kendi yoluna gitmeye hazır olduğunu’ Washington yönetimine hissettirmeli. Benner’ın ikinci önerisiyse, Berlin hükümetinin ABD’de Trump’tan rahatsız olan ve Batı değerlerine sahip çıkan Cumhuriyetçi Parti unsurlarıyla yakın işbirliği halinde olması. Yazar ayrıca, Batı dünyasının saygın bir uluslararası aktör olma konumunu koruması için, Trump yönetiminin muhtemel antidemokratik uygulamalarının teşhir edilmesi gerektiğini ifade ediyor. “Bazı açılardan Trump’ın seçilmesi Batı için şok terapisi olabilir” diyen Benner, Avrupa’nın, Almanya liderliğinde kendi başının çaresine bakmaya ve bu duruma gelinmesine neden olan sorunları tespit edip çözmeye başlayabileceğini belirtiyor.
EN BÜYÜK SORUN ASKERİ GÜÇ
Bazı yorumculara göre Merkel’in Batı dünyasının lideri olma konusunda işi hiç de kolay değil. Zira başta kendi ülkesindeki Almanya için Alternatif ve Fransa’da aşırı sağcı cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen olmak üzere aşırı sağ Avrupa’da da yükselişte. Politico dergisinin Avrupa edisyonundan Konstantin Richter, “Angela Merkel’in yeni mesleği: Küresel kurtarıcı” başlıklı yazısında Merkel’in önündeki zorluklara dikkat çekiyor. Alman Şansölyesi’nin, Barack Obama’nın karizmasına sahip olmadığını belirten Richter, 11 yıllık iktidarın ardından önemli ölçüde yıprandığını ve yalnızlaştığını dile getiriyor. Merkel’in, ekonomik kriz ve sığınmacı akını konularında tek taraflı politikalarla Avrupa ülkelerini yabancılaştırdığını yazan Richter, bu durumun kendi ülkesinde de desteğinin azalmasına neden olduğunu belirtiyor. Yazara göre Almanya’nın önündeki en büyük sorunsa askeri güce sahip olmaması. Amerika’nın büyük ordusunun yanında 180 bin kişilik ordusuyla Almanya’nın etkisiz kaldığına dikkat çeken yazar, buna karşın henüz Avrupalı popülist sağcıların kendi Donald Trump’larını henüz bulamamış olmasının Merkel’in şansı olduğunu belirtiyor.