Başbakan Binali Yıldırım, "Uluslararası Kudüs Vakıfları toplantısı" ve "Vakıf Haftası" nedeniyle verdiği akşam yemeği davetinde konuştu. Yıldırım, "İslam, şehirlerinde üç büyük dinin ibadethanelerinin bir arada bulunması İslamiyet'in hürriyet ve insaniyet anlayışının en doğal bir tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. Her kesim kendi vakıfları ile bu şehirde yerini almıştır. Avrupa'da, insanlar gettolarda hapis edilirken İslam şehirlerinde herkes güvence içinde kendi dini, inancını, ibadetini ve yaşantısını sürdürebilmiştir. Böyle bir medeniyetin sahibiyiz. En güzel şekilde devam ettirmekten de sorumluyuz" ifadelerini kullandı.
"KUDÜS'E GELDİĞİMİZDE BAMBAŞKA BİR TABLO İLE KARŞI KARŞI KA3RŞIYA KALIYORUZ"
Yıldırım, "Vakıf bir hayır ve hizmet kurumudur. Kudüs'e geldiğimizde bambaşka bir tablo ile karşı karşı karşıya kalıyoruz. Süregiden işgal Kudüs vakıflarına mutat hizmetlerinin çok ötesinde bir mesuliyet yüklemektedir. Bu vakıflar Filistin ve Kudüs davasını omuzlamak durumunda kalmışlardır. Bugün Kudüs duvarlar, kontrol noktaları ile Filistinli kardeşlerimizin dahi koparılmaya çalışılmaktadır. Bugün Kudüs ecdat emaneti İslam eslerinin muhafazasından Kudüs halkının maddi ve manevi olarak ayakta kalabilmesine evini onarabilmesinden kabristanına sahip çıkabilmesine, bin yıllık tarihi çeşmelerin suyunun akmasından gençleri yanlış yollara sapmak yerine ilim ve irfan ile donanmasına müminlerin Aksa'ya varıp da secde edebilmesine her sabah yeniden başlayan bir mücadeledir" diye konuştu.
"KUDÜS'E OMUZ VERMEK İÇİN HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCUDUR"x
Yıldırım, "Tüm İslam alemi olarak Kudüs'e omuz vermek için hepimizin boynunun borcudur. İmkan olan herkesin Aksa'da Kudüslü kardeşlerimiz ile saf tutması esnafından el emeği göz nuru Filistin ürünlerinden alması, otellerinde konaklaması ümmetçe Kudüs'e sahip çıktığımızın en güzel göstergesi olacaktır" dedi.
"FİLİSTİN HALKININ YAŞADIĞI ACIYI HİSSEDİYORUZ"
Yıldırım, "Batı Şeria'nın, Gazze'nin İsrail işgali altına girmesinin 50. yılı yaşanacak. Aradan geçen 50 yıla baktığımızda Filistin halkının yaşadığı acıyı iliklerimize kadar hissediyoruz. Türkiye olarak Kudüs halkına ve vakıflarına destek verebilmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz" dedi.
"MÜSLÜMANSIZ KALMAZ"
Yıldırım, "14 asırdır İslam'ın olan Kudüs'ün, dünyada hiçbir devletin kabul etmediği bir işgal ile İslam'dan alınması, insanlığın ortak mirası olmaktan çıkarılması, asla kabul edilebilir değildir. Zihinlerden bu Kudüs sevgisi silinemez, bu ümmet ilk kıblesini unutmaz, bu kutsal mekanlar sahipsiz bırakılmaz, bu ebedi nöbetler bitmez, Miraç'ın vuku bulduğu bu mukaddes topraklar, Müslümansız kalmaz" diye konuştu.
İsrail'in ezan yasağı tasarısına ilişkin Yıldırım, "İsrail meclisinin bu taslağı, bu düşünceyi ilerletmeyeceğini bekliyoruz ve bu yöndeki telkinlerimizi sürdürüyoruz" dedi.
"KUDÜS'ÜN MUHAFAZASI, MÜSLÜMANLARIN GÖREVİ"
Kudüs'ün ve Harem-i Şerif'in İslam'a ait bir mekan olarak muhafazasının önemini vurgulayan Yıldırım, "Filistinlilerin karşı karşıya oldukları işgal, sadece Ortadoğu'da değil dünya genelinde de aşırı gruplarca istismar edilen derin bir umutsuzluğu ve uluslararası topluma karşı güvensizliği körüklemektedir. Filistin meselesinden kaynaklanan bu derin adaletsizlik hissi giderilmeden, bölgenin huzura kavuşması beklenmemelidir. İsrail'in, Harem-i Şerif'in ve Mescid-i Aksa'nın kutsiyetini ağır biçimde ihlal eden uygulamaları ve Kudüs'ün çok dinli, kültürel yapısını değiştirmeye yönelik kabul edilmesi mümkün olmayan tasarrufları karşısında, bu mukaddes şehrin dini ve tarihi mirasına sahip çıkmak, geçmişimize ve kimliğimize sahip çıkmak anlamına geliyor. Kudüs'ün ve Harem-i Şerif'in İslam'a ait bir mekan olarak muhafazası, bütün Müslümanların görevidir. Harem-i Şerif, 144 dönümlük tamamıyla İslam'a ait bir bütündür" açıklamasında bulundu.
"ORTADOĞU'DA KALICI BARIŞ İÇİN TEK YOL"
Yıldırım, "Ortadoğu'da kalıcı barış için tek yol, 1967 sınırları dahilinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız egemen ve coğrafi devamlılığa sahip bir Filistin devletinin vücut bulmasıdır. İsrail'in yerleşim yerlerini genişletmesi yönündeki süre giden kararları iki devletli çözüm zeminini tahrip etmektedir. Barış sürecinin anlamlı bir şekilde canlanabilmesi için öncelikle müzakere zeminin eşit şartlarda olması gerekmektedir.
"DİPLOMATİK ÇABALARI SÜRDÜRÜRÜYORUZ"
Yıldırım, "Filistin Devlet Başkanı sayın Mahmud Abbas'ın öngörülü liderliği ile bu konuda Filistinli kardeşlerimizi daha güzel günlerin beklediğine inanıyoruz. Uluslararası topluma Filistin halkına karşı tarihi sorumluklarını hatırlatmaya devam etmeliyiz. Filistinli kardeşlerimizin kendi için birliğin önemine bir kez daha dikkatinizi çekiyorum. Türkiye olarak 50 yıldır işgal altında olan Filistin topraklarının bir an önce hürriyetine kavuşması için diplomatik çabaları sürdürürken diğer taraftan Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze'de var olma mücadelesi veren Filistin halkının direncini güçlendirebilmek için her sahada yardım faaliyetlerini genişleterek devam ettirmememiz gerekiyor" açıklamasında bulundu.
Yıldırım, "Türkiye 2003 yılından bugüne kadar Filistin'e 500 milyon dolar yardım temin etmiştir. Buradan ilgili herkese ve tüm vicdan sahiplerine sesleniyoruz; Gazze'ye birlikte sahip çıkalım, gelin hep birlikte bu yaraları saralım ve oradaki kardeşlerimizin derdine derman olalım" dedi.
Yıldırım, "15 Temmuz darbe girişiminde sokaklara dökülerek ülkemize destek oldukları için teşekkür ediyorum. FETÖ terör örgütü gibi yıkıcı oluşumlara karşı, İslam ülkelerinin ortak bir tavır ortaya koyması, çok büyük önem taşımaktadır. Teröre karşı iş birliği, kader ortaklığımızın da bir gereğidir" diye konuştu.