Muhalefet bize saldırıyor
Ankara'daki saldırının korkunç bir şey olduğunu vurgulayan Türkeş, "Bunun önlemi alınmaz mıydı? Muhalefet bize şimdi saldırıyor. Hükümete karşı, bize karşı acımasız saldırılar geliyor. Dünya'da her çeşit silah var ama dünyadaki en tehlikeli silah herhangi bir konuya, doğru veya yanlış, doğru demiyorum ama inanıp kendi canını ortaya koyan insandır, bundan daha tehlikeli silah yok" diye konuştu.
Türkeş, bir insanın canlı bomba olmayı kabul ettiğinde, dünyanın her yerinde bu konuda yapılabilecek her şeyin kısıtlı kaldığına işaret ederek, "Keşke bunların hepsini önleyebilsek, keşke bunların hepsiyle ilgili tedbir alabilsek" ifadesini kullandı.
Ankara'daki terör saldırısını gerçekleştiren kişinin 2014 yılında Suriye'den geldiğini, herhangi bir sabıkası olmadığını, diğer mültecilerde olduğu gibi parmak izinin ve diğer bilgilerinin alındığını aktaran Türkeş, şöyle konuştu:
Sabıkası yoksa almak zorundasınız
"Herhangi bir sabıkası bulunan bir genç Türkiye'ye geldiğinde diğer milyonlarca gelen gibi bunu da almak zorundasınız. Bunun tedbiri alınamaz mıydı? Adam demiyor ki '1,5 yıl sonra ben patlarım, ben kendim patlarken sizin de canlarınıza mal olurum' demiyor maalesef. Herhangi bir sabıkası yok, bu 1,5 yıl içinde de herhangi bir suça karışmamış. Ondan sonrada maalesef bu elim olaya sebep veriyor. Bunda istihbaratın, güvenlik güçlerinin ihmali var mıdır? Çok yönlü bunlar araştırılıyor, araştırılacak. Bulunduğu takdirde eksiği, yanlışı olan daha önceki olaylarda olduğu gibi kimsenin de gözünün yaşına bakmayız, gereğini yaparız."
Hudut illerimizde duvar yapımı sürüyor
Türkiye'nin Güneydoğusundaki ülkelerde devlet hakimiyeti olmadığını belirten Türkeş, "Güvenlik güçlerimiz 'bunun bir kısmı için duvar koyalım' dedi. Kontrolsüz geçişleri, belki kaçakçılığı, şunu, bunu önleyecektir, o bakımdan Kilis'te, Gaziantep'te, Urfa'da, hudut illerimiz de duvar yapımı yani hududun çoğu denetlenemeyen kısımlarında bir duvar çalışması da sürüyor" ifadesini kullandı.
Lüksemburg diye bir devlet var, ordusu yok
Türkeş, Türkiye'nin 60 yıldır NATO ülkesi olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
"Yani bizim hava sahamız, bizim topraklarımız aynı zamanda bir NATO ülkesinin hava sahasıdır ve topraklarıdır. Burada gelen geçsin, isteyen isteği gibi uçsun demek mümkün değildir. Niye? Birincisi kendi vatandaşlarımızın güvenliği için, ikinci olarak da uluslararası anlaşmalar gereği. Lüksemburg'un geçen gün bir yetkilisi bir açıklama yapmış, diyor ki 'Türkiye'nin Rusya'yla yaşadığı NATO kapsamına girmez.'
Sen anlamazsın o işlerden
Avrupa'nın ortasında ufacık toprak parçasısın, ordun bile yok, sen anlamazsın o işlerden. 60 yıldır NATO, Türk Silahlı Kuvvetleri ile bizim Mehmetçiğin gücüyle övündü. ABD'den sonra Türkiye, NATO'nun ikinci büyük ordusudur. 60 yıl soğuk savaş döneminde benim gücüme, benim Mehmetçiğime, benim insanımın kol gücüne, benim savunma harcamama dayanacaksın, sonra da bir gün ben darda kaldığımda da oradan bir tanesini konuşturacaksın 'aman ha Rusya'ya biz bulaşmak istemiyoruz, biz bu işin dışındayız' öyle bir sistem maalesef dünyada yok, onuda buradan duyurmak isterim. Önce en cılızından bir ses ortaya çıkartıyorlar ondan sonra da oradan bu sesi yükseltecekler."
Parti gibi görünen terör örgütünün uzantısı
Mecliste parti gibi görünen bir terör örgütünün siyasi uzantısının bulunduğunu belirten Türkeş, "Orada çalışmaları engellemek, aksatmak için ve terörle yapılan mücadeleyi saptırmak için büyük bir performans gösteriyorlar. Meclis normal çalışmalarını yapmak yerine bunların grup önerileri ve grup önerileri adı altında ortaya attıkları yalan ve iftiraya cevap vermekle vakit geçiriyor. Bu Türkiye'nin içindeki terörle mücadele kararlığı ve azmi karşısında saldırılardır" dedi.
Dün akşam, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve İçişleri Bakanı Efkan Ala'yla ilgili gensoru önergesi verildiğini hatırlatan Türkeş, gensoru önergelerinin ret edildiğini anımsattı.
Başbakan Yardımcısı Türkeş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Savaş alanı haline getirmişler
"Türkiye'de AK Parti iktidarı, 'barışı belki elde ederim' diye, 'Türkiye'deki olan olaylara bir farklı açıdan yaklaşırsak belki bu sıkıntılara bir çare buluruz' diye bir müzakere, herkes ona ayrı bir isim veriyor ama teröristle, 'bunu da dinleyelim' diye bir sürece girmiş. Bu süre içerisinde de maalesef üzücü kısmı 2014 Belediye Seçiminin ardından bunlar ele geçirdikleri yerleri, devletin imkanlarıyla, oradaki vatandaşların verdikleri vergiler ile belediyelere ödedikleri paralarla oraları savaş alanı haline getirmişler. Şehir içinde ülkenin müesses nizamına karşı, silahlı kuvvetlerine, kolluk kuvvetlerine karşı mücadele etmek, direnmek için bir alt yapı oluşturmuşlar."
Türkeş, Doğu ve Güneydoğu'da terör örgütüyle yapılan mücadelenin yavaş ilerlemesinin nedeninin vatandaşlara ve güvenlik güçlerine zarar gelmesini önlemek olduğunu bildirdi. Türkeş, teröristlerin yapılandığı yerlerle ilgili her adımın atıldığını, bu mücadelenin biteceğini, vatandaşın her türlü zararının karşılanacağını söyledi.
Başkanlık sistemi açıklaması
Başkanlık sistemi konusuna da değinen Türkeş, şu görüşlere yer verdi:
"Farklı bir sisteme geçelim, başkanlık sistemine tartışmaları var. Bu kişiye göre değildir yani bu bir kişiye yetki verilmesiyle ilgili bir tartışma değildir. Türkiye'de yönetimsel farklı bir alternatifin değerlendirilmesidir. Bunun konuşulması gerekir, bunu konuşmaktan gocunmamalıyız. Muhalefet saldırıyor diye, Sayın Cumhurbaşkanı için bu yapılıyor diye, bunu açık tartışmaktan çekinmemeliyiz. Kişilerin ne kadar yaşayacağı, ne bir nefes önce ne bir nefes sonra, Hak Tealanın takdiridir. O bakımdan kişiye göre bir yasa yoktur, dünyada. Buradaki bu tartışmalarda öyle değildir, eğer nasibinde varsa bir kişinin, olacaksa o zaten olur. Ülke yönetimi açısından bu nedir? Buna bakmamız lazım.
Başkanlık sistemi olsaydı Türkiye 7 Haziran sıkıntısını yaşar mıydı diye baktığınız da 'hayır' sadece yasamadaki meclis aritmetiğinde bir farklılık olurdu ama zaten bir başkan ve onun görevlendirdiği, daha öncede meclisten güven oyu almış olan bir kabine iş başında olduğu için bir hükümet zaafı, bir hükümet boşluğu görülmezdi."
Türkeş, bir soru üzerine, Rusya'nın Türkiye'nin Karadeniz'den komşusu olduğunu belirterek, Rusya ile Türkiye arasında ticari, ekonomik, sosyal işbirliğinin olduğunu, yöneticilerin bu sorumluluğu taşıması gerektiğini kaydetti.
ANKARA/AA