Gıda, Trım ve Hayvancılık Bakanı Eşref Fakıbaba CNN Türk canlı yayınında gündeme ilişşkin soruları cevapladı.
Bakan Fakıbaba'nın açıklamaları şöyle:
Şu anda tam olarak ben bilemiyorum ama tarım ve Orman Bakanlığı'nın birleşmesi bana göre olmazsa olmazımızdı. Bu çok iyi bir fikir. Su ile tarım, toprak bir arada gitmesi lazım. Biz Tarım Bakanlığı olarak ne diyoruz? "Toprağı su ile buluşturacağız" Su başka yerde, toprak Tarım Bakanlığı'nda.
"İNŞALLAH EROĞLU BAKAN OLUR"
Kaybedecek hiçbir saniyemiz yok. Veysel Hocam gerçekten en başarılı bakanımız arasında. Çok başarılı, bu konunun gerçek uzmanı. Ben kendisine yaptığı işlerden dolayı müthiş bir saygım var. İnşallah Tarım ve Orman Bakanı olur ve aynı şeye devam eder. Ama bunun tek elde toplanması, yani tarım, orman ve bir de ben hep şunu söylüyorum. Sadece üretmek değil, bir kentte yaşayan insanların yaşam kalitesinin yükselmesi, Tarım, Orman ve Kırsal Kalkınma Bakanlığı...
Öncelik kırsal kalkınma olmalı. Gençlerin, kadınların 'ben şehire gitmek için ihtiyaç hissetmiyorum' Okul olacak, camisi olacak, sosyal tesisleri olacak. İyi köy yerleşim planları olacak.
SURİYELİLER YAKIN DÖNEMDE DÖNECEK Mİ?
Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis bu bölgelerde problemi yaşıyoruz. Zeytin Dalı Harekatı, Menbiç olayı... Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili çalışmalar yapıyor. Kısa dönemde olmasa bile ben tekrar bunların geri döneceğine inanıyorum. Geri dönmediği takdirde vatandaşlarımızın da sıkıntıları var. Gelen misafirlerimiz işsizlik oranını çok daha yükseltiyorlar. Farklı sıkıntılara neden oluyor.
MEVSİMLİK İŞÇİLERLE İLGİLİ PROJE
Ben özellikle Çalışma Bakanımız, Jülide bakanımızı kutluyorum. tarım Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Ankara Valiliği'nin ortak projesiydi. Tarım işçilerinin olduğu yerlerde bu projelerin hayata geçmesi lazım. Mutfakları var, banyoları var, aile mahremiyeti var yaşadıkları yerlerde. Eskiden bir çadırlarda anne baba kız çocuk beraber yaşıyorlardı. Şimdi bölünmüş alanlar var. Bu proje 58 ilde tarım işçilerimiz var. Ankara Polatlı'da var, ikinci bir köyde yapılacak. Sonra Adana'da yapılıyor. Tarım işçilerinin olduğu her yerde yapılması gereken bir proje. Kademeli şekilde yaygınlaşacak.
TRAFİK KAZALARINDAKİ DURUM...
Bizim artık kurumsallaşmamız lazım. Tarım işçisi kardeşlerimize ben yürekten teşekkür ediyorum. Bakanlığı yücelten üretici, emekçi, işçi kardeşlerimiz. Bunların hayatları bizim için çok önemli. Biz bakanlık, devlet olarak bunların bütün güvenliğiyle sorumluyuz. İlgili bakanlıklarla artık bunların kurumsallaşması lazım. Türkiye'ye hakikaten yakışmıyor. Eskiye nazaran iyi durumdayız. İnşallah önümüzdeki dönem yeni sistemle bunları konuşmayacağımıza yürekten inanıyorum.
GIDA FİYATLARI
Sayın Başbakanımızla birlikte Niğde'deydik. O zaman vatandaşlarımız 'patates elimizde kaldı ihracat desteği istiyoruz demişlerdi. Hemen ertesi bakanlar kurulunda ihracat desteği verdik. Fakat ne olduysa seçimden 10-15 gün önce patates fiyatları fırladı.
Şu var. ben tabi esnafa, tüccar, üreticiye arkadaşlara çok büyük saygı duyuyorum. Ama bir kesim var ki stokçuluk yapıyor ve fırsat kolluyor. Seçim zamanlarda 'ben daha fazla nasıl para kazanabilirim' Bu fırsatçılık nasıl doğuyor? Normalde Çukurova bölgesinde 300 bin ton rekolte bekliyoruz fakat iklim değişikliği de bizi çok vurdu. Kuraklık oluyor, rekoltenizde azalma oluyor. Yağmur yağıyor, hasadı toplayamıyorsunuz.
Seçim öncesi 6 liraya çıktı. Bugün 3 lira civarında. 2 liraydı tarlada, şu anda 1,5 liraya doğru gidiyor. Tarlada olması gereken fiyat 1 lira, 1,5 lira.
1 - 1,5 liralık patates, halde 2,5 lira oluyor, markette 4,5 lira oluyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Hükümet olarak biz bunun üzerinde çalışıyorduk. Bakıyorsunuz ki, iklim değişikliklerinde, normalde bizim patates üretimimiz 5 milyon ton. Tüketimimiz de 4,5 - 4,750. İhtiyacımızı karşılıyor. Biz ihtiyacımızı karşılıyoruz ve ihracat yapıyoruz. 250 bin ton bizim patates ihracatımız var.
Hemen pazartesi düşmeye başladı. Önümüzdeki hafta tamamen normal seviyeye gelecektir.
Para kazandılar, siyasi olarak da mesaj veriliyor. 'AK Parti zamanında böyle dönemlerde patatesin kilosu bile dolar kurunu geçti, böyle bir ülke olur mu' diye bazı yazılar da vardı. Kasıt olduğu da belli.
FIRSATÇILARA DÖNÜK ALINACAK TEDBİRLER
Mesela bizim Tarım Bakanlığı'mızın yan kuruluşları var. TMO, Et Süt Kurumu... Bunlar bizim yan kuruluşlarımız ve çok ciddi kuruluşlar bunlar. ÇAYKUR, bunlarla biz çok mükemmel bir şekilde göreve geldiğimden beri aile bütünlüğü içerisinde çok güzel işbirliği yapıyoruz. Fırsata yönelik fiyat artışları olduğunda hemen devreye giriyor ve mecbur, ürün azlığından değil fiyatı baskılamak adına da biz ithalat yapıyoruz, fiyatı düşürüyoruz.
SURİYE'DEN PATATES İTHALATI
İthal ettiğimiz ürünleri detaylı inceliyoruz. Ben güvenlidir diyorum. Bir gazeteye baktım diyor ki "ithal edilen et hastalıklı bir ettir" Hemen gerekli genel müdürümü aradım. Ve gazetede bir başlık bu. Dedim nedir bu olay? "Efendim 2011 yılında böyle bir iddia olmuş, araştırılmış. İddianın doğru olmadığı tespit edilmiş. Ama gazete yine böyle bir haber yapmış"
15 bin noktanın üzerinde hala bizim et satışlarımız var. Orada şunu gördüm ben. Belirli kesimler bu bizim etimizin alınmamasını sağlamak adına bu haberleri yaptırıyor. Et almasın diye yapılıyor. Niye? Ben dar gelirli kardeşlerime kendimin de yediği 29-31 liralık eti satarken, 2011'deki olayın yeni gibi koyulmasının ne anlamı var?
2011 yılında olan bir haberi, eski bir hadiseyi sanki yeniymiş gibi... Tabi biz çok daha duyarlıyız. Afrin bölgesinde iki yıldan beri biz oradayız. Orada herhangi bir kimyasal silah kullanımı da söz konusu değil. Bizim arkadaşlarımız oraya gitmişler, tahlil yapmışlar. Yani 'bu patatesi yemeyin, bu eti yemeyin' Buradaki niyeti ben böyle buluyorum.
"ÜRÜNÜMÜZ VAR HASAT EDEMİYORUZ"
Bizim ürünümüz var, hasat edemiyoruz. İthalat kesin bitecek. Anlık bir olaydı. Ürünümüz var, tarlaya giremiyoruz. Bir hafta içerisinde patateste de soğanda da sorunumuz yok.
Esasında Tarım Bakanlığı'nda bizim de tecrübelerimiz oldu. Bir sene bakıyorsunuz ki mal tarlada kalıyor para etmiyor. Öbür sene çiftçi kardeşimiz onu ekmiyoruz. Rekolte düşüyor, rekolte düştüğü zaman fiyat artıyor. Havza bazlı desteklemeler ve bir de fiyat garantisi. Benim bir yılda öğrendiğim en önemli şeylerden.
"ÜRÜNÜMÜZ VAR HASAT EDEMİYORUZ"
Bizim ürünümüz var, hasat edemiyoruz. İthalat kesin bitecek. Anlık bir olaydı. Ürünümüz var, tarlaya giremiyoruz. Bir hafta içerisinde patateste de soğanda da sorunumuz yok.
Esasında Tarım Bakanlığı'nda bizim de tecrübelerimiz oldu. Bir sene bakıyorsunuz ki mal tarlada kalıyor para etmiyor. Öbür sene çiftçi kardeşimiz onu ekmiyoruz. Rekolte düşüyor, rekolte düştüğü zaman fiyat artıyor. Havza bazlı desteklemeler ve bir de fiyat garantisi. Benim bir yılda öğrendiğim en önemli şeylerden.
ET FİYATLARI
29 lira kıyma, 31 lira kuşbaşı. Bütün Türkiye'de piyasayı izliyoruz. Ortalama diğer marketlerde, esnaf kardeşlerimizde de üreticiye çok saygı duyuyoruz. Kıyma ortalaması 42 lira. Kuşbaşı da 45 lira. En pahalı ve en ucuzu alıyorum, ortalaması 42-45.
Yeni destekleme modellerine geçmemiz lazım. Bu nereden oldu? Hakikaten yemde, dövizdeki artışla beraber yemde bir artışımız oldu. Ve haklı olarak üretici kardeşlerimiz 27 liraya satılan dana karkas, 29-30 lira kondu.
"ÜÇ YIL İÇERİSİNDE ET İTHALATINA GEREK KALMAYACAK"
TİGEM 100 yıl önce kurulmuş olsaydı, yeni sistemde bu amaçla kullanılacağına inanıyorum. TİGEM'in iki görevi vardır. Bir damızlık, iki tohumdur. Biz genelde damızlığa çok önem vermemişiz. Bizim 250 bin düve projesi ve 500 bin damızlık koyun projesi esasında sebebi bilip, sonuca giden önemli projelerdir. Bizim eksiğimiz ananın eksikliğidir. Biz anayı, dişiyi çoğaltacak olursak et ithalatının önüne geçeriz. Üç yıl içinde et ithalatını bitireceğiz. 500 bin koyun, 7 yılda bize 5 milyon koyun veriyor. Ama siz bunu her sene artırarak devam ettireceksiniz. 2018'de biz 500 bin koyunu dağıtmış olacağız.
TİGEM, Ziraat Bankası ve Tarım Bakanlığı olarak beraber yürütüyoruz. Şu anda ağır gidiyor, nedeni bir defa kredibilite olayı... Tabi ki Ziraat Bankası ile yürütüyoruz, biz 100 dosya gönderiyoruz. 10 tanesinin kredibilite varlığı ortaya çıkıyor. Onun için ağır gidiyor. Ama bu senenin sonunda 500 bin damızlık koyunu kazandıracağız.
MUHARREM İNCE İLE MAZOT POLEMİĞİ
Muharrem İnce'nin etrafındaki arkadaşlar da bu işi bilmiyor. Biz demiyoruz deponun yarısı sizden yarısı bizden... Mazotun yarısı sizden yarısı bizden. Ben üretime destek veriyorum. Bilim adamları ve STK'lar oturup konuşmuşlar demişler ki bir dönüm tarlada buğday üretimi için 6 litre mazota ihtiyaç vardır, ay çiçeğinde 7 litre, pirinçte 20 litre.
Ben düğüne mi gitti, yemeğe mi gitti o beni enterese etmiyor. Benim görevim nedir? Ben üretime destek veriyorum. Bir dönüm pamuk ekmişse 20 litre. 10 litresini ben veriyorum. Bunu nasıl veriyoruz biz? 2017 yılının birinci ayından fiyatları alıyoruz, 12'inci ayına kadar takip ediyoruz. Ortalaması 4 lira 70 kuruştu, yarısını biz veriyoruz.
YEREL SEÇİMLER
Çok rekabet olacak. Bence biz hemen hızlı bir şekilde hükümet kurulduktan hemen sonra başlamak zorundayız. Yeni bir seçim atmosferine gireceğiz. Diğer partiler de aynı şeyi yapacak.
Değişebilir mi? Bu konuda haberler çıkıyor, Kasım ayına alınacak diye. Ben bilmiyorum ama ben eski bir belediyeci olarak böyle bir şeyin doğru olacağına şahsen inanıyorum. Niye? Siyasi olarak düşünmüyorum. Ben iki dönem yaptım, dönemlerime bakıyorum. Nisan'ın ikinci haftasına doğru mazbatanızı alıyorsunuz. Hoş geldin, kutlamalar, çaydır, davettir. Bir iki ayınızı alıyor. Daha takım kuramamışsınız, proje yapamamışsınız. Ve işi tam kavrayamamışsınız. O yılı kaybetmiş oluyorsunuz.
"YEREL SEÇİMLERİN ERKENE ÇEKİLMESİ DOĞRU OLACAKTIR"
Ama bu Kasım ayına çekildiği zaman, belediyecilikte öyle aylardır bunlar. Bu 5 ay sizin için önemli bir zamanı iyi değerlendirme anıdır. Hem tebrikleri kabul ediyorsunuz, belediyeciliği öğrenmeye çalışıyorsunuz ve o yılı boşa harcamamış oluyorsunuz.
Kasım ayı olursa bütün belediye başkanlarının bir yıl daha kazanacağını öngörüyorum. Bu sene de zaten erken seçim olmamış olsaydı, Haziran-Temmuz ayından itibaren aday olacağım, olmayacağımın telaşıyla bu sefer işler yine yarıda kalıyor. Bunları önlemek ve iki yılı kurtarmak adına bunun 1 Kasım'a alınması doğru olacaktır.
SEÇİM SONRASI YENİ DÖNEM
HDP, 7 Haziran'da Türkiye partisi olma fırsatı yakalamıştı. Bunu kaybetti. Eğer 1 Kasım'daki hatayı yapmazlarsa, bir Türkiye partisi olurlarsa ve gerçekten tek bayrak, tek devlet, tek millet, tek vatan derlerse bizim acımız ırkçılık yapmak değil, bütün insanların refah seviyesini yükseltmek ve biz artık ırkçılık siyasetinden vazgeçip Türk Bayrağına yönelik siyaset yapacağız derlerse o zaman iş çok farklı olabilir. Ve AK Parti'nin bütün yöneticilerinin çok iyi bir şekilde karşılayacaklarına inanıyorum.
Ama yine teröre destek verir, bellerini PKK'ya bağlarlarsa, öyle bir şey olursa şu anda görünüş yine aynı şekilde devam ediyor. Ama birleri çıkıp derse ki "biz ne yapıyoruz? Biz ırkçılığı bırakalım, bütün insanları düşünelim. Türkiye'yi düşünelim, bayrağımızı düşünelim. Kürtlerin en demokratik ölçüde yaşayacakları yer Türkiye'dir" derlerse inanıyorum ki AK Parti buna en güzel şekilde cevap verir.