Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
30 Ekim Cuma günü saat 14.51'de Ege Denizi'nde İzmir'in Sivrihisar ilçesi açıklarında meydana gelen ve şu ana kadar 102 kişinin ölümüne neden olan 6.9 büyüklüğündeki depreme ilişkin konuşan Bahçeli iktidarı eleştirdi, "Ölüm bu kadar ucuz olmamalıdır. Keşke zemin etüdü yapılsaydı, biraz daha fazla kazanmak uğruna; betondan, demirden, harçtan çalan insanlık müsveddelerine zamanında tepki gösterilseydi. Keşke sağlam yapılmış binaların kolonlarını kesip alan genişleten basit ve ölümcül kurnazlıklara tevessül edilmeseydi. Geliyorum diyen felakete bu denli sessiz ve hareketsiz kalmak akıl karı değildir" dedi.
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"2020 yılı girdi gireli maruz kalınan pek çok musibetten her insanımızın muzdarip olduğunu düşünüyorum. Kanaatimce 2020’nin bir an önce bitmesi herkesin ortak arzusudur. Doğrudur, 2020 yılı adeta felaketlerin mayalanıp teknesinden taştığı bir yıl olmuştur. Zira her felaketi bir diğeri takip etmiştir. Her felaket bir diğerini tetiklemiştir. Ancak tüm suçu 2020 yılına yıkmak mevzi bir değerlendirme, kolaycı bir yaklaşımdır. Dahası suçlu peşinde koşarak, suçlu imal ederek, gündüz vakti elimize aldığımız fenerle suçlu aramaya çalışarak şu aşamada ulaşacağımız bir yer de yoktur.
YAŞADIĞIMIZ DEPEM FELAKETLER SERİSİNE YENİSİNİ EKLEDİ
24 Ocak 2020 Cuma günü merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, sayıları bin 600’ü aşan vatandaşımız da yaralanmıştı. Elazığ ve Malatya’da depremin enkazı kaldırılırken 4-5 Şubat 2020 tarihlerinde üst üste iki gün boyunca Van-Bahçesaray karayoluna çığ düşmüştü. Bu elim olayda 11 askerimiz, 9 güvenlik korucumuz, 2 itfaiye erimiz, 19 vatandaşımız olmak üzere toplam 41 kardeşimiz şehit olmuş, 84 kardeşimiz yaralanmıştı. Kovid-19 salgını hayatımıza girmeden, deprem oldu, çığ düştü derken 7 Şubat 2020’de İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bir yolcu uçağı inişinden hemen sonra maalesef kaza kırıma uğramış, 3 kişi hayatını kaybetmiş, 180 kişi de yaralanmıştı. 27 Şubat 2020’de ise İdlib’de tam 34 vatan evladımız şehit düşmüştü. Yani kara haberler, keder dolu hadiseler yakamızı bırakmamıştı. En son yaşadığımız deprem felaketler serisine yenisini eklemiştir. 30 Ekim 2020 Cuma günü, Ege Denizi’nin Seferihisar açıklarında 6,6 büyüklüğünde meydan gelen deprem korkunç bir yıkıma neden olmuştur.
MALZEMEDEN ÇALINARAK DİKİLEN BİNALAR HAYATLARIN ÜZERİNE GÖÇTÜ
Hatta depremin büyüklüğü konusunda henüz bir ittifak da yoktur. Kandilli Rasathanesi 6,9; Amerikan Jeolojik Araştırma Merkezi 7; AFAD ise 6,6 olarak depremin şiddetini tespit ve ilan etmiştir. Neresinden bakarsak bakalım, büyüklüğünü nasıl kabul edersek edelim, karşımızdaki doğal afetin kahredici hasar ve hüznü yüreklerimizi kavurmuştur. Hayaller enkaz altında kalmış, malzemeden çalınarak dikilen binalar hayatların üzerine göçmüştür. Felaketin ağır bilançosu güzel İzmir’imize kabus gibi çökmüştür.
GELİYORUM DİYEN FELAKETE SESSİZ KALMAK AKIL KARI DEĞİLDİR
Keşke, birkaç metrekare fazla pay alma uğruna riskli binalarda oturmak tercih edilmeseydi. Keşke zemin etüdü yapılsaydı, biraz daha fazla kazanmak uğruna; betondan, demirden, harçtan çalan insanlık müsveddelerine zamanında tepki gösterilseydi. Keşke sağlam yapılmış binaların kolonlarını kesip alan genişleten basit ve ölümcül kurnazlıklara tevessül edilmeseydi. Keşke uyarılar, hazırlanmış raporlar dikkate alınıp çöken binaların depreme dayanıklı olup olmadığı ta yıllar önce kontrol edilseydi, anbean etkili bir denetim süreci işletilebilseydi.
Ne yazık ki, depremin ağır faturasını mazlumlar ödemiş, suçu günahı olmayan insanlarımızın üzerini beton bloklar örtmüş ve kapatmıştır. Ölüm bu kadar ucuz olmamalıdır. Geliyorum diyen felakete bu denli sessiz ve hareketsiz kalmak akıl karı değildir. Öncelikle yapılması gereken aciliyet arzeden gündeme odaklanmaktır.
Biliyoruz ki hayatları söndüren deprem değil tedbirsizliktir. Kaçak binalar, kaygan zeminler, hırsız müteahhitler, denetim kusurları, tehlikeyi hafife alan düşüncesizlikler, bana bir şey olmaz pervasızlığı çözülmesi gereken öncelikli sorunlar arasındadır.
İSTANBUL DEPREMİ İÇİN HAZIRLIK YAPILMALI
Yerimizde sayarak, depremle mücadeleyi günlük siyasi polemiklere kurban ederek ulaşacağımız bir yer olamayacaktır. Muhtemel İstanbul depremi için acilen her türlü senaryo baz ve esas alınarak hazırlık yapılmalı, önlemler derinlemesine geliştirilmelidir.
İZMİR'İMİZE GAVUR BENZETMESİ YAPANLAR...
İzmir’deki depremi siyaset malzemesi yapanlar, sosyal medyadan nefret ve nifak yayanlar, özellikle ifade etmek isterim ki, bu milletin evladı olmayanlar, bu vatana sevgiyle bağlanmayanlardır. İzmir’imize gâvur benzetmesi yapanlar, depremle ilgili şerefsiz yorum getirenler bu vatana, bu millete, bu ülkeye kast etmiş hainlerdir. Depremin merkezi Gölcük olur, müptezeller işbaşı yapıp akla hayale gelmeyen iftiraları sıralarlar. Sosyal medya mahzenine saklandığını zanneden alçaklar her fırsatta kötülük saçarlar, zehir aşılarlar.
Felaket başını Van’dan, Elâzığ’dan, Malatya’dan kaldırır, kardeşliğimize, milli birliğimize en ağır saldırılar, en kötü yakıştırmalar yapılır. Nedir bu insanlık artıklarından, din ve millet düşmanlarından çektiklerimiz? Şahit olduğumuz kara kampanya günah değil midir? Rezalet değil midir? Tedavisi imkansız bu hastalıklı ruhların tezviratlarına, ahlaksız tertiplerine tahammül imkansızdır.
CHP GENEL SEKRETERİNİN SÖZLERİ UTANÇ VESİKASIDIR
Bunun yanında, CHP Genel Sekreteri’nin çadırlar üzerinden İzmir Belediyesi’ni övüp AFAD’ı kötülemesi, bir başka CHP’linin, “Kendi binalarının güvenliğini sağlayamayan devlet kendi vatandaşlarının canını nasıl koruyacak” sorusunu sorması hakikaten utanç vesikasıdır. İzmir’de 4 ayrı merkezde bin 40 çadır kurulmuşken, bin 430’nun kurulum çalışması devam ederken, üstelik hiç kimseye evinin hasarlı olup olmadığı sorulmazken, bu CHP’lilerin asılsız ve temelsiz sözlerinin maksadı nedir? Siyasi provokatörlerin, yalanları ve saptırmaları isabetle tekzip edilip gerçekler ortaya çıkınca anında araziye uymaları, sessizliğe gömülmeleri milletimizin gözünden de kaçmamıştır. Devleti suçlamakla, mücadeleyi sulandırmakla amaçlanan nedir? Mesnetsiz iddialar, melun ifadeler deprem mağduru olan vatandaşlarımıza haksızlık değil midir? Kirli niyet sahipleri hayasız değil midir? CHP yönetimine soruyorum, sizde hiç mi izan, hiç mi insaf, hiç mi vicdan kalmadı? Bu kadar mı küçüldünüz? Bu kadar mı düştünüz?
KILIÇDAROĞLU'NUN BAŞI GÖĞE Mİ ERMİŞ?
Bir diğer asıl ve ana sorun ise elbette Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutumudur. CHP Genel Başkanı’nın depremden bir gün sonra afet alanına gidip siyasi propagandaya heves etmesi, mücadelenin merkezine İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni yerleştirmesi bir defa gafillik, ahlaki çarpıklık ve siyaset ayıbıdır. “Depremle mücadeleye en büyük kurumsal katkının İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait” olduğunu ifade etmesi fırsat düşkünü bir siyaset simsarının hezeyanıdır. İzmir feryat ederken partizanlık yapmak Kılıçdaroğlu ne kazandırmıştır? Başı göğe mi ermiş, ayağı göle mi dönmüştür? Bu nasıl bir sorumsuz üslup, nasıl çiğ ve ucube savrulma halidir?
ÇORBA DAĞITMAK TAMAM DA...
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın yerine getirmesi gereken görevlerini yapması lütuf mudur? Bağış mıdır? Ödül müdür? CHP Genel Başkanı neyi ima ve ihsas etmenin arayışındadır? Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasına fitne sokmakla, ayrım varmış gibi sunmakla neyi amaçlamaktadır? Çorba dağıtmak tamam da, ya arama kurtarma ekiplerinin çabalarını ne yapacağız, nasıl yorumlayacağız? Kılıçdaroğlu ve yakın çevresi istismarın dibini boylamış, siyasetlerini maskaraya çevirmiştir. Deprem enkazı üzerinde siyaset yapayım derken hamaset ve hamakat çukuruna yuvarlanmışlardır.
VİRÜSE BOYUN EĞMEYECEĞİZ
Biz bu virüsü inşallah yeneceğiz. Bu virüse boyun eğmeyeceğiz. Ancak bizim de düşünmemiz, sorgulamamız, gerekirse özeleştiri yapmamız gereken pek çok şey olduğu açıktır. Sahte içkiden ölümlere bakınız, ihtilafların derinleşmesine, terör saldırılarına, cinayet, tecavüz ve taciz haberlerinin sıradanlaşmasına lütfen dikkat ediniz. Bunları normal karşılamak hiç mümkün mü? Hadi insanı geçtik de, kötülüğü ve günahkarlığı Allah hiç affeder mi?
ENFLASYON DÜŞER KALKAR...
Bugünler geçer, döviz iner çıkar, enflasyon düşer kalkar, faiz derseniz onun da beli bükülür, ama birbirimizi kaybedersek, birbirimize çatık kaşlarla bakarsak, sıkılı yumruklarla mukabele edersek, coğrafyayı vatan yapan ruhumuzu emin olunuz kaybederiz.
CADI OLMAK İÇİN BAYRAMA İHTİYAÇ YOK
Maske-mesafe-temizlik şartlarına bağlılık devamlı vurgulanırken, boğaza nazır mekânlarda cadılar bayramı düzenleyip vur patlasın çal oynasın demek en hafif tabirle pespayeliktir. Cadı olmak için bayrama falan ihtiyaç yoktur. İnsan ve toplum sağlığını riske atmak en vahim cadılık ve canilik değil midir? Bir insanının vebaline ortak olmanın izahı nasıl yapılacaktır? Şımarık bir şekilde davranarak hastalığı bulaştırmak cinayet olmayacak mıdır? Maskeyi vicdana değil yüze takmak, mesafeyi ahlaki duyarlılıklara değil karşımızdaki insanlara geçici olarak koymak hepimizin görevidir.
AZERBAYCAN-ERMENİSTAN ÇATIŞMASI
Azerbaycan’ın haklı ve inanmış mücadelesi hamdolsun günbegün sonuç almaktadır. Dağlık Karabağ işgalin zincirlerinden hızla azat edilmektedir. Terör devleti Ermenistan yine sivillere misket bombalarıyla, füzelerle saldırarak kansızlığının ve katilliğinin gereğini yapmaktadır. Ne yapsalar boşunadır, Dağlık Karabağ Türk’tür, Türk kalacaktır. Neye başvursalar beyhudedir, Azerbaycan Türklüğü teröristleri kaçtıkları yere kadar kovalayacaktır. Azerbaycan ordusu tüm cephe hattında kahramanlık destanıyla zafere koşmaktadır. Çatışmalar ağırlıklı olarak Ağdere, Hocavend ve Gubatlı ekseninde devam etmektedir.
Paşinyan’ın Putin’e mektup yazması, yardım dilenmesi, Putin’in ise çatışma alanının Ermenistan sınırlarının haricinde olduğunu ifade etmesi oldukça dikkat çekici gelişmeler arasındadır. Putin’in Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili müzakere arayışlarının içinde Türkiye’nin de olmasına vurgu yapması bir başka önemli gelişmedir. İsviçre’nin Cenevre şehrinde, Dağlık Karabağ ihtilafında ara bulucu rolündeki AGİT Minsk Grubu’nun üç eşbaşkanı temsilcileriyle, Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesi masada çözüm arayışlarının eseridir. Çözüm olur mu olmaz mı bilemeyiz, ama bize göre kesin çözüm askeri başarıdan sonra siyasi ve diplomatik müzakerelerle sağlanacaktır.
PAŞİNYAN'IN SONU YAKLAŞIYOR
Geçtiğimiz Nevruz Günü’nde PKK’lılarla halay çeken Paşinyan’ın sonu yaklaşmaktadır ve akıbeti terörist yoldaşlarıyla birlikte aynı karanlık dehlizdir. Karabağ Türk’tür, Azerbaycan’dır, emanettir, ecdadın yadigârıdır. Pazarlık konusu yapılmamalı, Türk milletinin fedakârlıklarıyla hak sahibine geçmelidir. Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi diliyor, her birinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum."
İZMİR DEPREMİ
AFAD, 30 Ekim'de Ege Denizi'nde İzmir'in Sivrihisar ilçesi açıklarında meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 102'e yükseldiğini açıkladı. bin 26 yaralıdan 883'ü taburcu edilirken, 5 binada halen arama-kurtarma çalışmaları sürüyor.