MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Karabük Belediyesi önünde yaptığı konuşmada, Karabük'ün istikrarın devamından yana seçim yaptığını belirterek, MHP'nin vatandaşların güvenini boşa çıkarmayacağını söyledi.
Karabük için çalışmaya devam edeceklerini vurgulayan Bahçeli, "Karabük'ü umutlarıyla geleceğe taşıyacağız. MHP'nin mahalli idarelerdeki marka değeri, yüksektir. Kaldı ki bunun ispatı Karabük'tür. Karabük desteğini esirgemedi." diye konuştu.
Milli onurunu ayaklar altına almak için sıraya girenlere asla boyun eğmediklerine işaret eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bu kapsamda MHP'nin geri adımı olamaz. çelişkisi olamaz, tereddütü olamaz. Nitekim olmamıştır. MHP'nin önem ve öncelik sıralaması bellidir. Sinesinden doğduğumuz Türk milletinin, hem tercümanıyız hem de düşmeyecek son kalesiyiz. Karabük yanımızda olduğu müddetçe sağlam duruşumuzu sonuna kadar muhafaza edeceğiz. Ülkemiz bugün çok cepheli bir mücadele içinde. Vicdan sahibi her insan bu mücadelenin boyutunu görmektedir. Türkiye hazımsızlığı yaşayan dış güçler sürekli komplo ve kumpas peşindedir. Elimizi bağlamak istiyorlar, önümüzü kesmek istiyorlar. Geleceğimizi karalamak ve kundaklamak için pusu üstüne pusu kuruyorlar. Bir yandan ABD, diğer yandan AB ülkeleri, ülkemizin sinir uçlarıyla oynuyorlar. Milli sabrı zorluyorlar, ibretle izliyoruz ki egemenlik haklarımızı gölgeleme teşebbüsleri, tarihsel hak ve menfaatlerimizi tahrip etme emelleri artmış ve azgınlaşmıştır. Türkiye'nin varlığı, milli birlik ve dayanışma azmimizin seviyesi emperyalist mihrakların, terör maşalarının Türk ve İslam düşmanlığında buluşmuş mahlukların uykularını kaçırmaktadır. Elbette onlara uykuyu haram edeceğiz. Onları rahatsız etmeye hep birlikte devam edeceğiz. Milletimizle kapanmamış hesabı bulunan odakların tedavüle soktukları kara kampanyaları inşallah yıkıp gececeğiz."
Geçmişten bugüne kuyruk acısı çekenlerin acılarını daha da derinleştireceklerini vurgulayan Bahçeli, "Türk milletinin kitabında teslim olmak yazmaz. Süngü düşürmek yazmaz. Diz çökmek yazmaz. Tehditler karşısında eğilip bükülmek yazmaz, yazmayacaktır. Büyük milletimiz korkuyu korkutmuş beşeri bir ihtişamdır. Tehlikelerin içinden hilal gibi doğmayı başarmış kutlu bir iradedir. Haklı ve meşru bir mücadeleden kaçmak vazgeçmek Türk milletine yabancıdır." dedi.
'AB'NİN TÜRKİYE HUSUMETİ GİZLENEMEZ DÜZEYDE'
Bahçeli, 15 Temmuz’da, hain FETÖ darbe girişiminin üçüncü yılında, Demokrasi ve Milli Birlik Günü'nü idrak edilen bir süreçte, Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi'nin skandal ve sakat bir kararla Türkiye alerjisini gösterdiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Biliniz ki, AB tarafından seçilen tarih çok düşündürücüdür, açıkça maksatlıdır, adeta mesaj yüklüdür. Yaptırım kararlarını ihtiva eden paketin 15 Temmuz'da onay ve ilanı AB'nin nerede durduğunu, kimlere selam gönderip sevimlilik yarışına girdiğini ayan beyan ispatlamaktadır. AB'nin hem bünyesi hem de karar organları hastadır, ağır hasarlıdır. Türkiye husumeti ise gizlenemez düzeydedir. Ülkemizin Doğu Akdeniz'de gerçekleştirdiği sondaj faaliyetlerini gerekçe göstererek, eften püften bir dizi yaptırım kararını öngören ucuz paketin AB Dışişleri Bakanları tarafından onaylanması bizim nazarımızda solmuş ve sararmış kağıt parçasından farksızdır ve hukuksuzluğun farikasıdır."
AB'nin, Türkiye'nin stratejik kimliğini sorgulamaya cüret ettiğini, egemenlik haklarımıza zarar vermeye ahlaksızca tevessül ettiğini ifade eden Bahçeli, "Bu yanlıştır, hukuksuzdur, adaletsizdir, değersizdir, kokuşmuşluktur." diye konuştu.
'AB'NİN DOĞU AKDENİZ'DE NE İŞİ VAR?'
"Türkiye, Doğu Akdeniz'e sismik ve sondaj gemileri gönderdi diye, 2020 yılı için Türkiye'ye yapılacak katılım öncesi yardımlarda kısıntıya gidilecekmiş." diyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Avrupa Yatırım Bankası'ndan Türkiye'ye verilen krediler gözden geçirilecekmiş. Kapsamlı Hava Ulaştırma Anlaşmasıyla ilgili müzakereler askıya alınacakmış. Ortaklık Konseyi ve Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları da kesintiye uğrayacakmış. AB tutarsızdır, ikiyüzlüdür, düşmanca yaklaşımını deşifre etmiştir. Karabük'ten, AB'ye ve AB beslemelerine açık seçik sesleniyorum, yaptırımlarını alsınlar da başlarına külah diye geçirsinler. AB'nin Doğu Akdeniz'de ne işi vardır? Bu alanda ne hakla hangi yetkiyle söz söyleyebilmektedir? Türkiye, AB ile yol ayrımına gelmiştir. Biz bu deveyi de gütmeyeceğiz, bu diyardan da gitmeyeceğiz. Mesele hidrokarbon arama faaliyetlerinin ötesine çoktan geçmiştir. Mesele egemenlik meselesidir, mesele Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklüğünün Doğu Akdeniz’deki tarihi ve haklı varlığıdır."
Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, Doğu Akdeniz'i uluslararası hukuka aykırı şekilde 13 parsele ayırıp küresel şirketlere kiralarken, AB'nin hiçbir itirazının duyulmadığını vurgulayan Bahçeli, "Yunanistan, İsrail, Mısır, İtalya, Fransa ve diğer ülkeler Doğu Akdeniz'i istedikleri gibi kullanmaları, gemilerini keyiflerince yüzdürmeleri sorun olmayacak da Türkiye'nin hukuken haklı olduğu bir mücadeleyi yapması mı AB'yi rahatsız edecek? Karşımızdaki tablo çifte standarttır, siyasi kumpastır, diplomatik kuşatmadır, alenen Türk düşmanlığıdır. Düşmana göz yummak vebaldir, vahim bir sapmadır. Aynı zamanda zulme rızadır, zorbalığa refakattir. AB'nin amacı bellidir. Türkiye’ye karşı tenakuzlarla örülmüş tutumu bilinmektedir ve de AB asla dost olmayacaktır. Çocuklarını Türkler geliyor diye korkutan bir medeniyet yaralıdır, yozlaşmıştır, manen yıkım içindedir." ifadelerini kullandı.
'ALÇAK BİR TUZAK'
Bahçeli, Rumların 2003'te Mısır ile 2007'de Lübnan'la, 2011'de İsrail'le imzaladığı tek taraflı Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlama Anlaşmalarının geçerliliğinin, bu anlaşmalara dayalı olarak Doğu Akdeniz'in parsellenmesinin ahlak, adalet ve hukuk ilkelerini yok saymakta olduğunu belirterek, "Rum yönetiminin sözde Münhasır Ekonomik Bölgelerde gaz arama ihalelerini bilhassa Amerikan, Fransız ve İtalyan şirketlere vermesi kurnazlıktır, kurgusu ince işçilikle yapılan alçak bir tuzaktır. Şımarık ve şuursuz Rumların yasa dışı faaliyetlerini sahiplenen AB ve ABD'nin Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerinden kaygı duymaları, engel çıkarmak için devreye girmeleri ne müttefiklik anlayışıyla, ne de hayatın ve tarihin gerçekleriyle bağdaşmaktadır." şeklinde konuştu.
Ada devletlerinin kıta sahanlığının olmadığını, Münhasır Ekonomik Bölge İlanı için ada devletlerinin uzlaşmasının şart olduğuna dikkati çeken Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türkiye için Doğu Akdeniz egemenlik konusudur. Egemenlik demek devlet olmak demektir, bağımsızlık demektir. Rumların parsellediği alanlar Türkiye'nin kıta sahanlığı ve Kıbrıs Türklüğünün deniz sınırlarıyla çakışmaktadır. AB'nin bu gerçekleri bilmemesi imkansızdır. Buna rağmen Türkiye aleyhine yaptırım kararları alması bayağılıktır, beyhude çırpınıştır, skandal bir çarpıklıktır. Doğu Akdeniz'de tek yanlı adımlar atmak ateşle oynamaktır. Türkiye'yi siyasi ve ekonomik yaptırımlarla terbiye edeceğini zanneden gafiller hadlerini bilsinler, sömürgeci hayasızlığın ağır bedelleri olacağını akıllarından kesinlikle çıkarmasınlar."
AB'nin çürük yaptırım kararlarının demokrasiyle özgürlüklerle ilgisinin olmadığını, hukukla en ufak bağının bulunmadığını dile getiren Bahçeli, "Türkiye'nin gözü korkmaz, hesap hatası yapıp korkacağını düşünen zalimlerin Türk milletinin kudret ve kuvvetiyle akıllarını başlarına almak zorunda kalmaları da tarihi bir vakıa ve vesikadır." değerlendirmesinde bulundu.
'DOĞU AKDENİZ'DE BULUNMAK HAKKIMIZ'
Bahçeli, Fatih, Yavuz ve Barbaros'tan sonra Oruç Reis isimli sondaj gemisinin de sefere ve göreve hazır olduğunu söyledi.
"Doğu Akdeniz'de bulunmak hakkımızdır. Hakkımızı çiğnetmeyiz, hakkımızdan vazgeçmeyiz, hakkımız üzerinde pazarlık yapmayız, yaptırmayız." diyen Bahçeli, AB'nin aklını başına alması ve bindiği dalı kestiğini görmesi gerektiğini kaydetti.
Bahçeli, Rum yönetiminin provokasyonlara bel bağlamaktan uzak durması gerektiğini dile getirerek, "Doğu Akdeniz'de Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku ve Türkiye'nin egemenlik hakları çerçevesinde ya bir yol bulunacak, denge ve istikrar hakim olacaktır ya da tarih ve beşeriyet önünde olacakların sorumluluğu Rum yönetimi ile AB'nin sırtına yüklenecektir." diye konuştu.
'AB DE BATSIN, YERİN DİBİNE GİRSİN'
Kıbrıs Türklüğünün yalnız, sahipsiz ve kimsesiz olmadığını vurgulayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye süratle AB'ye karşı zincirleme yaptırımları hazırlamalıdır. Tamamen macera ve mihnete dönen, yalan ve aldatmadan ibaret bir hale bürünen AB üyelik süreci de gerekirse tartışmaya açılmalıdır. Türkiye, AB'ye mahkum değildir. Onursuz bir üyelik süreci, onursuz bir birliktelik hukuku kabulü mümkün olmayan bir alçalma halidir. Kökümüzden koparak, egemenlik haklarımızı devrederek, biz biz olmaktan çıkarak AB'ye gireceksek, diyorum ki öyle AB de batsın, öyle üyelik de yerin dibine geçsin. PKK'nın arkasında duran bir oluşumun nesine ihtiyacımız vardır? FETÖ'yü koruyup kollayan bir birlik yapısının neyine muhtaçlığımız olacaktır? Milli gururumuzu inciten, milli haysiyetimizi zedeleyen, Türkiye düşmanlığını ruhunda barındıran AB'yle sancılı ve sorunlu üyelik sürecini nereye kadar taşıyacağız? AB'yle bir yol ayrımına gelinmiştir."
'BİR KARAR ARİFESİNDEYİZ'
AB'yle bir karar arifesinde olunduğunu ifade eden Bahçeli, "Biz bu deveyi de gütmeyeceğiz, bu diyardan da gitmeyeceğiz. Biz Türkiye'yiz. Biz güçlü ve kendi kendine yetebilecek bir devlet ve milletiz. Başkent Ankara'nın vizyon genişliğine ve jeopolitik müktesebatına uygun olacak şekilde hareket edip dünyadaki şerefli, bağımsız ve bağlantısız yerimizi almalıyız." diye konuştu.
"Hiç kimse bize parmak sallamaya kalkışmasın. Hiç kimse aba altından sopa gösterme gibi bir yanlışa kapılmasın." diyen Bahçeli, Türk milletine tehditlerin sökmeyeceğini, yaptırımların işlemeyeceğini vurguladı.
Bahçeli, "Doğu Akdeniz’de dalımıza basanın damını yıkarız, önümüze çıkanın ömrüne kastederiz. Karanlık niyet sahibi her muhasım ülke aklını başına almalıdır." ifadelerini kullandı.
MHP lideri Bahçeli, AB Dış İlişkiler Konseyi'nin 15 Temmuz'da aldığı yaptırım kararlarını kınayarak, "Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kıbrıs Türklüğünün uluslararası hukuk temelindeki meşru hak ve çıkarlarının asla yok sayılamayacağını, görmezden gelinemeyeceğini kararlılıkla ifade ediyorum." açıklamasında bulundu.
'GELECEĞİN SÜPER GÜCÜYÜZ'
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı'nın Cumhuriyet'in yüzüncü yıl dönümünün güvencesi, gelecek Türk asırlarının güvenli limanı olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Türkiye biziz, biz Türk milletiyiz, birlikte geleceğin süper gücüyüz." dedi.
Bahçeli, Türkiye'nin tarihi bir dönemden geçtiğinin altını çizerek, "Türkiye Cumhuriyeti milli iradenin hakimiyet ve heyecanıyla üçüncü evresine girmiş bulunmaktadır. 24 Haziran 2018'de yapılan cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçiminde aziz milletimiz tercihini yapmış, bizlere ağırdan alınamayacak görevler yüklemiştir. 9 Temmuz 2018’de yeni hükümet sisteminin ilk Bakanlar Kurulu Sayın Erdoğan tarafından açıklanmış, böylelikle Türkiye resmen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle yönetilmeye başlamıştır. Bu bir milattır." ifadelerini kullandı.
Gelecek yıllarda 2023 hedeflerini yakalamanın mücadelesinin her yönüyle sahneleneceğine inandığını belirten Bahçeli, "Esasen doğrusu da, olması gerekeni de budur. Yeni hükümet sistemi Türkiye'nin ayağına vurulan prangaları kıracak, devlet mekanizmasındaki tıkanıkları açacaktır. Başka çare de kalmamıştır. Çünkü Türkiye düşmanları sürekli tahkimat yapmakta, sürekli güç toplamakta, sürekli açığımızı ve zaaf anımızı kollamaktadır." diye konuştu.
'YENİ SİSTEMDEN GERİYE DÖNÜŞ YOK'
- "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türk milletinin başarısıdır"
Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bütün kurum ve kurallarıyla olgunlaşması, tam olarak oturması gerektiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Geçiş sürecinde çıkan veya çıkması muhtemel pürüzler zamanında yapılacak müdahalelerle bertaraf edilmelidir. Türkiye’nin yükselişi, 2023'ün lider ülke hedefine ulaşması Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin gücüne, yerleşmesine, tesir düzeyine doğrudan bağlıdır. Şu hususu özellikle belirtmek isterim ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türk milletinin başarısıdır. Hiçbir dış tazyik ve yönlendirme olmadan, hiçbir telkin ve baskı yaşanmadan hükümet sistemi cumhurun bizzat irade ve isteğiyle değişmiştir. Kendi kaderimize çok şükür, kendimiz yön verdik, kendi söküğümüzü bizzat kendimiz diktik. 15 Temmuz FETÖ ihanetine birlikte karşı koyduk. Kavgasız ve krizsiz bir sistem değişikliği dünyada eşine az rastlanan bir kazanım, örneğine çok az tesadüf edilen bir gelişmedir. Tüm dünya kimi zaman gıptayla, kimi zaman da kıskançlıkla Türkiye'yi izlemiştir. Türk milleti demokratik rüştünü bir kez daha ispatlamıştır."
15 Temmuz sonrası Yenikapı ruhuyla temeli atılan, 16 Nisan Halk oylamasıyla çatısı örülen, 24 Haziran seçimleriyle genişlik ve derinlik kazanan Cumhur İttifakı'nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin sistemsel açmaz ve ihtiyaçlarını telafi ederek muhasım odaklara set çekip, sur ördüğünü anlatan Bahçeli, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 96 yıllık Cumhuriyetimizi gelecek asırlara kuruluş esaslarına bağlı kalarak taşıma, daha da güçlendirme ve geliştirme amacına kilitlenmiştir. Yeni hükümet sisteminden geriye dönüş yoktur." dedi.
Türkiye'nin bütün meselelerini, bütün talep ve eksikliklerini yeni sistemin sunduğu imkanlar kapsamında çözüme kavuşturacağını kaydeden Bahçeli, "Cumhur İttifakı bunu teminle hem tarihe hem de geleceğe karşı mesuldür. Ülke yönetiminin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne uygun planlanması istikrarlı şekilde devam etmektedir. Çelişkiler aşılmakta, marazi dirençler kırılmakta, uyum sorunları giderilmektedir. Çok şükür aşı tutmuş, Türk milleti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle Cumhur İttifakı'na karşı takdir ve teveccühünü muazzam şekilde göstermiştir." diye konuştu.
Bahçeli, Türkiye'nin bekası ve yeni hükümet sisteminin geleceği için 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri'nin Cumhur İttifakı'nın beklentilerine uygun olacak şekilde neticelenmesinin memnuniyet verici olduğunu söyleyerek, mahalli idarelerdeki başarı ve artarak devam eden hizmet kervanının milletin yeni hükümet sistemine inancını ve itimadını da güçlendireceğini ifade etti.
TÜRKİYE'YE DÖRT BAŞLIKTA YAPTIRIM
Avrupa Birliği (AB), Kıbrıs açıklarındaki doğal gaz arama faaliyetleri "uluslararası hukuka aykırı olduğu" gerekçesiyle Türkiye’ye yaptırım uygulama kararı aldı.
Brüksel’deki Dış İlişkiler Konseyi’nde üye ülkelerin uzlaştıkları karar, Türkiye’ye dört başlıkta "cezai müeyyide" olarak tanımlanan yaptırımlar uygulanmasını öngörüyor. AB Dışişleri Bakanları yaptırımlarla, Türkiye’nin Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetlerini durdurmasını sağlamayı hedefliyor.
Yaptırım neleri kapsıyor? Yaptırımlar Türkiye’nin AB’den 2020’de alması öngörülen katılım öncesi mali yardımlarda kesintiye gidilmesini, ortaklık konseyi gibi ekonomi ve ticari ilişkilere ilişkin kurumsal ve yine üst düzey siyasi diyalogun askıya alınmasını öngörüyor. Havacılık Anlaşması müzakerelerinin de askıya alındığı belirtilirken, ayrıca Avrupa Yatırım Bankası’ndan Türkiye’ye verilecek kredi desteğinin de gözden geçirmesi talep ediliyor.
AB, Türkiye’nin en önemli ekonomi ve ticaret ortağı. Bu nedenle yaptırımların sancılı bir süreçten geçen Türkiye ekonomisini etkileyebileceği belirtiliyor. AB son yıllarda, hukuk devleti ve demokrasi alanındaki gerileme nedeniyle Türkiye’ye verilen katılım öncesi mali yardımlarda zaten kesintiye gitmişti. Ankara ile pek çok AB ülkesi arasında son yıllarda yaşanan siyasi gerilimler sonucunda da Türkiye’nin Avrupa Yatırım Bankası kredi taleplerinin bir bölümü geri çevrilmiş, iki taraf arasındaki siyasi diyalog da büyük ölçüde sekteye uğramıştı. Mali destek ve kredilerde ilave kesintiye gidilmesi Ankara’nın ekonomik destek arayışını daha da zora sokabilir.
Ayrıca Türkiye ile AB arasında hedeflenen Havacılık Anlaşması ile yeni uçuş rotaları öngörülüyordu. AB kaynakları, bu anlaşmanın uçak bileti fiyatlarında yüzde 50’lere varan indirim, ayrıca yaklaşık 48 bin yeni istihdam imkanı gibi birçok avantaj sağlayabileceğini dile getiriyordu.
AB üyesi ülkelerin üzerinde mutabık kaldıkları kararda ayrıca Türk hükümetinin yürütülen sondaj faaliyetleri ile AB üyesi Kıbrıs’ın egemenlik haklarını ihlal etmeye devam etmesi halinde ilave yaptırımlar öngörülebileceğine dikkat çekiliyor. Kararda, sondaj faaliyetlerine iştirak eden şirketler ve gerçek şahısların da yaptırım kapsamına alınabileceği uyarısına yer veriliyor.