Bahçeli: Putin'in ikili oynaması tam bir çelişkidir

Meclis'te konuşan MHP lideri Bahçeli, İdlib'e Türk askeri varlığının kaçınılmaz olduğunu belirtti ve Putin'in tavrını eleştirdi: "Putin'in ikili oynaması, önde Sayın Erdoğan'a sarılırken arkada Esad'ı kucaklaması tam bir çelişkidir. Türkiye ile Rusya stratejik ortak değildir, müttefik değildir." Bahçeli, ülkücülerin çok sert tepki gösterdiği Ozan Ceyhun atamasına da sahip çıktı: Say desem beş şehidimizin ismini ve bunların katillerini tereddütsüz sayamayacak olanların fitne ateşini tutuşturmaları namertlik ve sahtekarlıktır. Biz şehidi de biliriz, katili de biliriz. Söyleyeceğimiz sözü de biliriz, atacağımız taşı da biz seçeriz.

Meclis'te konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İdlib'deki son gelişmeleri değerlendirdi, Rusya liderine tepki gösterdi: "Putin'in ikili oynaması, önde Sayın Erdoğan'a sarılırken arkada Esad'ı kucaklaması tam bir çelişkidir. Türkiye ile Rusya stratejik ortak değildir, müttefik değildir."

Bahçeli, Avusturya Büyükelçiliği'ne atanan ve ülkücülerin çok sert tepki gösterdiği Ozan Ceyhun kararına ise sahip çıktı: "Say desem beş şehidimizin ismini ve bunların katillerini tereddütsüz sayamayacak olanların fitne ateşini tutuşturmaları namertlik ve sahtekarlıktır. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu tuzağa bazı milletvekillerimizin ve parti yöneticilerimizin düşmesi de hazin ve ibretlik bir vakıadır. Biz şehidi de biliriz, katili de biliriz. Söyleyeceğimiz sözü de biliriz, atacağımız taşı da biz seçeriz."

1 Mart 1977'de Adana Erkek Öğrenci Yurdu'nu bombayarak ülkücü Mustafa Erol'un şehit olmasından sorumlu tutulan, Almanya'da Yeşiller Partisi milletvekili olduğu dönemde 1915 olaylarını 'soykırım' kabul eden 'Ermeni tasarısı'nı hazırlayan Ozan Ceyhun'un, Avusturya büyükelçisi olmasına başta ülkücüler ile milliyetçiler olmak üzere birçok kesimden tepki gelmişti.

Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:

"Türkiye, deprem felaketiyle bir kez daha yüzleşti. İran'ın Türkiye sınırına yakın yerinde gerçekleşen sarsıntı, maalesef can ve mal kayıplarına yol açmıştır. 4'ü çocuk 9 kardeşimiz hayatını kaybetmiştir. Bir yuvanın üstü toprakla örtülmüş, geriye gözyaşı ve feryat kalmıştır. Yürekleri kavuran bu hazin ve müessif olay bizleri de derinden üzmüştür. Ülkemiz deprem tehdidiyle karşı karşıyadır, etkili tedbirler alınmalıdır. Depremle yaşamayı öğrenmek durumundayız. Buna diyecek bir şey yok ancak depreme teslimiyeti, felaketlere boyun eğmeyi, atıl ve hareketsiz kalmayı da aklımızdan dahi geçirmemeliyiz.

"YERİ GELDİĞİNDE MASKELERİ İNDİRİRİZ"

Almanya'nın Hanau şehrinde bir katil ortalığı kana bulamıştır. Bu cani 5'i Tür vatandaşı olmak üzere 10 kişiyi katletmiştir. Batı Avrupa'da yaygınlaşan ırkçı saldırılar ortadadır. İnsan hakları, düşünce ve ifade hürriyeti, demokrasi ve hoşgörü konularında lafa gelince mangalda kül bırakmayan Avrupa ülkelerinde ırkçı damarın kabarması, faşist eğilimlerin kamçılanması hakikaten de büyük bir çarpıklıktır.

Hiç kimse bize medeniyet dersi vermeye kalkışmamalıdır. Biz herkesin de ederini bilir ve yeri geldiğinde maskeleri indiririz. Kendi ülkelerinde milliyetçiliği yükseltip başka ülkelerdekilere söz söyleyenlerin niyetleri bellidir. Sömürgeciliğin hedefindeki ülkelerin milli hassasiyetinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bilinmektedir.

Biz insanlığın en gelişmiş ve demokratik formu olan milleti biyolojik analizlerde, laboratuvar araştırmalarında, kafatası ölçümlerinde bulmadık. Bizim kökümüz hamdolsun sağlamdır, sağlıklıdır, ta derinlere kadar tutunmuştur. Irkçılık ise bu kökü kurutacak baldıran zehridir. Türk milleti zehir imalatçılarıyla her zemin ve sahada hesaplaşmaya, bunların şer oyunlarını bozmaya hazırdır, çok şükür buna da muktedirdir.

Türk milliyetçiliği ile ırkçılığı aynılaştırmaya hizmet edenlerin niyetleri ortadadır. Türk milliyetçiliğini kim karalıyorsa hainlerle işbirliğine giren köksüzlerdir. Varlık ve birlik mücadelesi veren Avrupa Türklüğünün her daim yanlarında olduğumuzu söylüyorum. Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin Türk ve İslam düşmanlığının ürediği bataklığı kurutup suçlularla mücadele etmelerini diliyorum.

"HOCALI'DA SOYKIRIM YAPILMIŞTIR"

1992'nin 25 Şubat'ı 26 Şubat'a bağlayan gecesi, Ermeni çeteleri ve 366. Rus Motorize Alayı'nın Hocalı'da gerçekleştirdiği katliam geçtiğimiz yüzyılın en vahim olaylarındandır. Büyük şairimiz merhum Şehriyar, 'Kurt kurtla dolaşır, itler itle.' derken haksız mıdır, yalan mıdır, asılsız mıdır? Elbette kurt kurtla, it de itle gezip tozacak, emel ve hedef birlikteliği yapacaklardır. Dağlık Karabağ'ın istilası dünyanın gözü önünde vuku bulmuştur. Azerbaycan topraklarının beşte birini işgal eden Ermenistan Türk yurdundan halen çekilmemiş, buna hiçbir zaman da yanaşmamıştır.

Hocalı'da soykırım yapılmıştır. Bu soykırımın sorumlularına henüz cezai yaptırım uygulanmamış, Hocalı Katliamı uluslararası ortamda soykırım olarak tanınmamıştır. Elbette Hocalı Katliamı, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Savaş Suçları Mahkemesi, İnsan Hakları Mahkemesi gibi hukuk zeminlerinde tescil edilmeli, suçlular hakkında gereken ne varsa yapılmalıdır. Sözde Ermeni soykırımıyla avunan, bunu Türkiye'ye karşı siyasi ve diplomatik tehdit aracına dönüştüren ülkelerin adalete biraz olsun saygıları varsa insan haklarına az da olsa bağlılıkları bulunuyorsa Hocalı'da akan kanın hesabını insanlık kasaplarından sormaları tarihi bir mecburiyettir. Hocalı Türk'tür, Dağlık Karabağ Türk'tür, Azerbaycan Türk'tür, her türlü mütecaviz ve mütehakkim teşebbüs ihanettir, rezalettir, Türklüğün vicdanında yok hükmündedir. Dağlık Karabağ'ın her karışında Türk'ün hatırası, çıkmayacak ayak izleri vardır. Ermeniler ve destekçileri bu tarihi gerçekleri silahla, zor kullanarak, kan dökerek asla değiştiremeyeceklerdir. Yanlış hesap, günü geldiğinde Türk milletinin kudretinden dönecektir.

"ESAD DÖKTÜĞÜ KANLARIN BEDELİNİ DAMLA DAMLA ÖDEYECEKTİR"

Rusya, Soçi Mutabakatı'na vurgu yaparken taciz ve tahriklerini ısrarla sürdürmektedir. Karadan Esad güçleri, havadan Rus jetleri ölüm yağdırmaktadır. Yüksek yakıcı ve yıkıcı özelliğe sahip, patladığı yerde geniş bir alanda her canlıyı oksijensiz bırakan termobarik bombalarla belirlenmiş hedefleri vuran Rusya'dır. Her ne kadar iradesi ve inandırıcılığı kalmamışsa da İdlib'de ateşkesin sağlanabilmesi, çözüm yollarının aralanması, Soçi kararlarının tatbikine bağlıdır. Aksi takdirde İdlib patlayacak, zalimler ve katiller kaçtıkları yere kadar kovalanacaktır. Bu şartlar altında Türkiye'nin geri adımı düşünülemeyecektir. Zalim Esad döktüğü kanların bedelini damla damla ödeyecektir.

"PUTİN'İN İKİLİ OYNAMASI TAM BİR ÇELİŞKİ"

Rusya'nın Türkiye'ye karşı Suriye'nin arkasında durması, Suriye'yi Türkiye'ye tercihi akla ziyandır ve stratejik hesaplarla bile izah edilemeyecektir. Dahası Putin'in ikili oynaması, önde Sayın Erdoğan'a sarılırken arkada Esad'ı kucaklaması, tam bir çelişkidir. Türkiye ile Rusya stratejik ortak değildir, müttefik değildir ama iki ülke arasında siyasi, ticari, ekonomik ve diğer ilişki ağları gelişmiş ve güçlenmiştir. Ne var ki İdlib'deki sıcak çatışma ve gerilim ikliminin varlığı, domates yüklü tırlarımızın Rusya sınırında bekletilmesine neden oluyorsa, samimiyetsizlik ve güvensizlik zirve yapmış demektir. Aynı zamanda bu sorunlu tablo adil ve hakkaniyetli bir tavır sayılamayacaktır. Türkiye'nin İdlib'deki varlığı hakkıdır, haklıdır. Bu varlığımızı sorgulayanların önce işe Rusya'dan başlamaları, mazlumların katledilmesine kafa yormaları isabetli ve tutarlı bir yaklaşım olacaktır.

Esad rejimi ile Rusya'nın İdlib ile Hama bölgesinde Ocak ayından bugüne kadar 369 sivilin ölümüne neden olmaları hangi vicdana sığacaktır? Ülkemizin sınırında büyük bir sığınmacı yığılması varken, Rusya'nın bunu inkar etmesi hangi akla hizmettir? Şunu herkes bilmelidir ki bizim haklarımıza, egemenlik ilkelerimize, güvenlik ve bekamıza saldıran ve kumpas kuran hangi güç veya ülke olursa olsun karşı karşıya gelmemiz kaçınılmazdır. Biz kuzu olup baş eğmeyiz, bozkurt olur zalimleri tepeleriz."

HDP KONGRESİ'NE TEPKİ

Üstü HDP, altı PKK olan bu kongre ortamında, İstiklal Marşı okunmamış, sözde devrim şehitleri kılıfıyla teröristlere saygı duruşunda bulunulmuştur. Alçaklık bununla sınırlı kalmamış, bebek katili lehine sloganlar atılmıştır. Malum bir eş başkan da kurucu meclis çağrısı yaparak tüm kimlik ve inançların kendisini güvende hissedeceği bir anayasadan bahsetmiştir.

Demek ki Gezi kalkışmasıyla örtülü olarak Soros çocuklarıyla gurur duyan eski Cumhurbaşkanı'ndan onay almıştır. Demek ki HDP'nin CHP'ye yönelik 'Cesur olun, kuytuda buluşmayalım, kapalı kapılar arkasında el ele gezmeyelim, siyasi nikahımızı uluorta ilan edelim' dayatması karşılık bulmuştur.

Kılıçdaroğlu, ölü teröristlere nasıl saygı duruşunda bulunduklarını açıklayacak yüreğe sahip midir? İstiklal Marşı'nın neden okunmadığını, bunu nasıl sineye çektiklerini Türk milletine anlatacak cesaret ve basirete haiz midir? Sorosçuların dümen suyuna girmiş İP'in, bu olan biten iğrençliklere diyecek bir şeyi var mıdır? Serok Ahmet'in PKK özlemi, Babacan'ın HDP sevdası, Kılıçdaroğlu'nun bölücülük merakı, siyasette üçüncü bir blok arayışı falan değil, düpedüz vatana ihanettir. HDP'li Temelsiz, 'Halklarımızı AKP-MHP faşizminden kurtarmak ve üçüncü yolu örgütleyerek demokratik iktidarımızı kuracağız.' diyor. Hıyanet kadrosunun üçüncü yolu uçurumun dibidir, Türkiye düşmanlarının ana kucağıdır. Bunlardan bırakınız iktidar olmayı ne köy olur ne de kasaba. Cumhuriyet savcıları HDP'nin bölücü kongresi hakkında mutlaka cezai takibata başlamalı, gecikmeksizin soruşturma açmalıdır. Türkiye muz cumhuriyeti değildir, çadır devleti değildir, etnik koalisyonun mecmusu değildir. Herkes aklını başına alsın, bu ülke sahipsiz ve savunmasız değildir. HDP, 'Türksüz anayasa' diyor, aynı şeyi CHP de istiyor. HDP 'demokrasi ittifakı' diyor, aynı tekerlemeyi CHP de söylüyor. HDP 'PKK/YPG 'diyor, aynı çıkmazda CHP de patinaj yapıyor. Ha HDP ha CHP ha Serok ha Babacan, alayı birdir, hepsi aynı alçak ve karanlık yolun yolcularıdır. Bunlara karşı Cumhur İttifakı da Türk milletinin bayraklaşmış ve anıtlaşmış iradesidir.

"ŞEHİTLERİMİZİN KATİLLERİ YANI BAŞINIZDADIR"

Zillete düşmüş siyasi çürümüşlerin akıl hocaları zalimlerdir, emperyalistlerdir, 'Rand'çılardır, Sorosçulardır, kuzenleri Osman Kavalı'dır, FETÖ'cülerdir, Gezicilerdir, 6-7 Ekim olaylarının senaristleridir. Bunlar kirli üst aklın figüranlarıdır, bizim aklımız da tarihi Türk aklıdır, büyük Türkiye vizyonudur. Koronavirüs neyse bunlar aynısıdır. Bu virüs nedeniyle İran sınırımız geçici olarak kapatılmıştır, siyasi zillet kafilesine de Türk milleti gönlünü hepten kapatmıştır. CHP'nin bir genel başkan yardımcısı diyor ki 'Millet olarak askerlerimizin nasıl şehit olduğunu bilmek istiyoruz.' Sen kim, millet kim? CHP'nin çok konuşan bu sözcüsüne diyorum ki kitaptan araştırayım diyorsan, hemen Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde inşa edilen, takdir ve tebrik ettiğimiz muazzam Millet Kütüphanesine gidip kitapları karıştırabilirsin. Belki bir şeyler öğrenirsin, bir hakkı da Sayın Cumhurbaşkanı'na teslim edersin. Her kitabın bir alim, her alimin de bir medeniyet olduğunu belki özümsersin. Oraya gitmeye gözün kesmiyorsa tavsiyem, bu soruyu hükümete sorma, ya git silah tutup mücadele ederek yerinde müşahede et, ya da HDP'li kardeşlerine bir zahmet müracaat edip öğrenmeyi dene. Çünkü şehitlerimizin katilleri yanı başınızdadır, görüş menzilinizdedir, hemen kol mesafenizdedir."

OZAN CEYHUN ATAMASINA SAHİP ÇIKTI

21 Şubat 2020 tarihli Resmi Gazete’den anlaşılmıştır ki, Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayıyla Avusturya Cumhuriyeti nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi tayin edilmiştir. Bu meselenin mutat ve bildik bir yanıdır. Mezkur atamanın kamuoyuna yansımasıyla büyük bir eleştiri sağanağı başlamış, MHP’yi itibarsızlaştırmak, Cumhur İttifakı’nı baltalamak için ahlaksız bir süreç devreye alınmıştır. Avusturya Cumhuriyeti’ne görevlendirilen büyükelçinin bir ülkücü katili olduğu iddiası yaygın bir şekilde gündeme taşınmıştır. 1 Mart 1977’nin sabah ezanı vakti, 14-15 kişiden oluştuğu tahmin edilen hainler önce uzun namlulu silahlarla İstanbul Adana Öğrenci Yurdu’nu taramışlar, arkasından da taarruz tipi el bombası atmışlardır. Ülküdaşımız Mustafa Erol bu şerefsiz saldırıda şehit olmuştur. Karlı bir İstanbul günü, aziz naaşı Türk bayrağıyla sarılmış, Muratpaşa Camiinde kılınan cenaze namazından sonra Merkezefendi Mezarlığı’na Fatihalarla ve gözyaşları eşliğinde defnedilmiştir. Hepimizin hafızasına mıh gibi işleyen, gören herkesi duygulandıran karlı bir günde omuzlarda taşınan şehit naaşının resmedildiği fotoğraf hiçbir zaman gözümüzün önünden gitmemiştir.

"5 ŞEHİDİMİZİ SAYAMACAK ONLARIN..."

Sadece şehidimiz Mustafa Erol değil, Kızılcahamam Ülkücü Şehitliğinde isimleri tek tek yazılı binlerce şehidimiz asla unutulmamış, emanetlerine ve kutlu hatıralarına leke sürülmemiştir. Ancak merhum şehidimiz Mustafa Erol’ün katilinin kim ya da kimler olduğu belgeli, berrak ve resmi olarak tam bilinmeden, hatta mahkeme tutanakları iddiaları doğrulamazken, sosyal medyada provokasyon yapan, pusu kuran, ajitasyona yeltenen, bize dava öğretmeye, şehitlerimizi hatırlatmaya, MHP’yi yargılamaya çalışan art niyetli kişilerin varlığı da teker teker açığa çıkmıştır. Soros konuşulurken MHP tartışılamaya başlanmış, terörle mücadele heyecanla sürerken MHP köşeye sıkıştırılmak istenmiştir. Say desem beş şehidimizin ismini ve bunların katillerini tereddütsüz sayamayacak olanların fitne ateşini tutuşturmaları namertlik ve sahtekârlıktır. Şehidimizin şühedamızın hakkını hukukunu korumak bizim için namus meselesidir. Bu konuda hiç kimseden öğrenecek bir şeyimiz yoktur.

"BİZ ŞEHİDİ DE BİLİRİZ, KATİLİ DE BİLİRİZ"

Herkes işine bakmalıdır. Fakat bunun üzerinden istismara yeltenip Milliyetçi Hareket Partisi’ni töhmet altında bırakmaya, suçlamaya, karalamaya, sanki katil bulunmuş da buna göz yumuyormuşuz gibi bir algı oluşturmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Buna alet olan arkadaşlarımız da karanlık kampanyayı servis etmişlerdir. Bizim Viyana Büyükelçiliğine atanan şahısla ilgili ortak hiçbir noktamız yoktur. Geldiği yer bellidir, hüviyeti bellidir, mazisi bellidir. Sorumluluk elbette hükümetindir. Bu atamayı maske yaparak Cumhur İttifakı’na husumet kusanlar, bilip bilmeden, partimizin resmi görüşü teşekkül etmeden akıntıya kapılanlar yanlış yapmışlar, ters köşeye yatmışlardır. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu tuzağa bazı milletvekillerimizin ve parti yöneticilerimizin düşmesi de hazin ve ibretlik bir vakıadır. Biz şehidi de biliriz, katili de biliriz. Söyleyeceğimiz sözü de biliriz, atacağımız taşı da biz seçeriz."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Güncel Haberleri