Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesinde (AYM) düzenlenen Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Uzman Yardımcıları Eğitim Programı'nın açılışında konuşma yaptı.
Bölücü terör örgütü PKK tarafından kaçırılarak Gara'da şehit edilen 13 Türk vatandaşını anarak konuşmasına başlayan Arslan, "Demokratik ülkelerde terör ve terörizm, insan haklarına yönelik en büyük tehditlerin başında gelmektedir." ifadesini kullandı.
Terörün insanların yaşama hakkını elinden aldığını, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, adaleti, hakkaniyeti, eşitliği ve hukuk devletini tehdit ettiğini belirten Arslan, terörle mücadelenin önemine dikkati çekti.
Arslan, TİHEK'in kuruluşundaki temel amacın insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişinin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması ile ayrımcılığın önlenmesi olduğuna işaret etti.
İnsan haklarının evrenselliği konusuna değinen Arslan, ayrımcılık ve İslamofobi'nin Batı'da yükselişte olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnsan hakları, eşitlik, ayrımcılıkla mücadele kavramları belli ölçüde kirletilmişlik taşıyor. Bunda da özellikle Batı dünyasında her geçen gün artan yabancı düşmanlığının, ırkçılığın ve İslamofobi'nin çok büyük etkisi var. Başta mülteciler olmak üzere Batı'da öteki olarak görülenler sürekli ayrımcılığa maruz kalıyorlar. İnsan hakları ve ayrımcılık yasağı gibi kavramlar da bu nedenle sürekli aşılıyor ve bunlar retorik bir düzeye indirgeniyor."
Söz konusu kavramların Batı tarafından üretilerek tüm dünyaya yayıldığına dair yaygın bir kanaat bulunduğunu söyleyen Arslan, modern formülasyonu Batılı olsa da bu kavramların evrensel olduğunu kaydetti.
Arslan, "Bu kavramların gelişimine her toplumun, her medeniyetin her dönemde yaptığı çok önemli katkılar vardır." dedi.
"BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI, TÜM MEDENİYETLERİN ORTAK DEĞERLERİNDEN BİRİDİR"
"Adalet mülkün temelidir." sözlerini hatırlatan Arslan, adaletin, tüm inançların ortak ilkesi olduğunu belirtti.
Bu kapsamda adil yargılanma hakkına değinen Arslan, "Bilindiği üzere adil yargılanma hakkı, başlı başına temel hak olmanın yanında diğer hakların kullanılmasının da bir ön şartıdır. Tarih boyunca birçok toplumda hakimin nitelikleri, taraflar arası karar verirken adil davranması gerektiği ifade edilmiştir. Dolayısıyla adil yargılanma hakkının çok önemli bir unsuru olan bağımsız ve tarafsız yargı, tüm medeniyetlerin ortak değerlerinden biridir." ifadelerini kullandı.
Geçmişten bugüne kurulan Türk devletlerinin temelinde hak, adalet ve eşitlik ilkelerinin bulunduğunu bildiren Arslan, Büyük Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet'in bu değerler üzerine kurulduğunu dile getirdi.
Mecelle ve Kanun-i Esasi'den örnekler veren Arslan, temel haklar rejimi ve haklar sistematiğinin bu metinlerde yer aldığını, önemli olanın bunları koruyacak yapıları oluşturmak olduğunu söyledi.
İnsan hakları, eşitlik ve ayrımcılık yasağı kavramlarının öz değerlerden olduğunu bildiren Arslan, şöyle devam etti:
"Tüm bu tarihsel süreçlere değinmemin nedeni kurumsal olarak bizlere koruma ve geliştirme görevi verilen insan hakları, eşitlik ve ayrımcılık yasağı gibi değerlerin bize dışarıdan dayatılan değerler olmadığını belirtmektir. Bunlar bizim inancımız ve medeniyetimizin tarihsel süzgecinden bugünlere gelen öz değerlerimizdir. Eğer TİHEK gibi bir kurumda uzman yardımcısı olarak göreve başlıyorsanız ya da Anayasa Mahkemesinde raportörlük yapıyorsanız öncelikle bunu kavramanız ve kabul etmeniz gerekiyor."
BİREYSEL BAŞVURU
AYM'ye bireysel başvuru konusuna da değinen Arslan, 23 Eylül 2012'de uygulamaya konulan bireysel başvurunun büyük bir kazanım olduğunu ifade etti.
Toplumun tüm kesimlerinin bireysel başvuruya sahip çıkması gerektiğini dile getiren Arslan, şunları kaydetti:
"Bireysel başvuru, gerçekten Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerin standardının yükseltilmesinde çok önemli bir işlev görmüştür ve görmeye devam edecektir. Bütün zorluklara rağmen Türkiye'nin yaşadığı süreci dikkate aldığınızda bütün problemlere rağmen bireysel başvuru sistemi çok başarılı bir şekilde uygulanmaya devam etmektedir. Türkiye'nin karşılaştığı problemlerin onda biriyle karşılaşan ülkelerde bu tür kurumların devam etmesi, ayakta kalması mümkün değil. Bir taraftan yoğun bir iş yüküyle mücadele ediyoruz, diğer taraftan da temel hakların standardını korumak ve yükseltmek için mücadele ediyoruz."
Uygulamaya konulmasının ardından 300 bini aşkın bireysel başvuru yapıldığını söyleyen Arslan, 260 binden fazlasının da karara bağlandığını bildirdi.
Zühtü Arslan, "Bireysel başvuruda şu ana kadar toplam 14 bin 355 ihlal kararı verilmiş. En fazla ihlal edilen haklar sıralamasında ilk sırada yüzde 63,4 ile adil yargılanma hakkı, ikinci sırada yüzde 19,3 ile mülkiyet hakkı, üçüncü sırada da yüzde 4,2 ile ifade özgürlüğü bulunmaktadır." diye konuştu.
"MAHKEMELER, HER BİR DAVADA BİR İHLALİN ÇIKMASINI BEKLEMEMELİLER"
Bireysel başvuruda verilen ihlal kararlarının yerine getirilmesi konusunda bazı yanlış anlaşılmalar olduğunu hatırlatan Zühtü Arslan, özellikle yeniden yargılama kararlarında mahkemelerin ne yapacağı konusunda bazı tartışmalar bulunduğuna dikkati çekti.
Bireysel başvuru uygulamasının 8 yıllık geçmişi nedeniyle bu konudaki yanlış anlaşılmaların anlaşılabilir olduğunu ifade eden Arslan, "TİHEK'in de ombudsmanın da Anayasa Mahkemesinin de aslında bireysel başvuruda yaptığı iş aynı. Temel hak ve özgülükleri korumak ve geliştirmek. Bunun da yolu tek tek ülkedeki bütün temel hak ve özgürlükler problemlerini çözmek, bütün ihlalleri ortadan kaldırmak değildir, olamaz da. Buna hiçbir kurumun gücü yetmez." değerlendirmesinde bulundu.
Arslan, gerek idari gerek yargısal kurumlara yapılsın, bireysel başvuruların yeni ihlallerin ortaya çıkmasını engellemeyi amaçladığını söyledi.
Olası ihlallerin ortaya çıkacağı zemini düzeltmenin önemine değinen Arslan, "Onun için biz diyoruz ki eğer ihlal yargı kararından kaynaklanıyorsa bunu giderebilecek olan yargı organıdır ama yargı organları bunu yaparken mahkemeler, her bir davada bir ihlalin çıkmasını beklememeliler." dedi.
Devletin varlık nedeninin temel hak ve hürriyetleri güvenceye almak suretiyle insanın huzur içinde yaşamasını sağlamak olduğuna işaret eden Arslan, "Bu, aynı zamanda devletin varlığını devam ettirmesinin de şartıdır. Kısacası insanı yaşatan devlet yaşar. Bireysel hak ihlali iddialarını inceleyen kurumlar olarak Anayasa Mahkemesinin, TİHEK'in ve ombudsmanın temel amacı da insanı yaşatma hikmetine uygun olarak hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesidir." dedi.