MİKTAD KARAALİOĞLU
Cumhurbaşkanlığı sisteminin oylanacağı 16 Nisan referandumu Türkiye’nin olduğu kadar Avrupa gündeminin de üst sıralarında yer alıyor. Almanya’daki miting yasakları ile alevlenen tartışma Avrupa geneline de yayıldı. Almanya’da önceki gün Şansölye Angela Merkel’in Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında yaptığı açıklamalardan sonra dün de hükümet ortağı SPD’nin yeni başbakan adayı Martin Schulz ‘Nazi kıyaslamlarına’ karşı Merkel’in daha açık tavır göstermesini talep etti. Bild gazetesine konuşana Schulz “Eğer Türk hükümetinin üyeleri bize Nazi metotları suçlaması yapıyorsa kırmızı çizgi aşılmış demektir. Başbakanın buna ‘yeter’ demesi gerekir’’ dedi. Schulz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’ya gelmesine karşı olmadığını Türkiye’deki siyasi çatışmaların Almanya’ya taşınmaması gerektiğinin Merkel tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söylenmesi gerektiğini dile getirdi. Schulz, Türkiye’nin siyasi tartışmalarının Almanya’ya taşınmamasını talep ederken Alman devlet televizyonu ARD’nin haber programı Tagesschau’nun internet sitesinde referandumda ‘hayır’ tezini destekler Türkçe bir haberin yayımlanması dikkat çekti.
HOLLANDA YASAKÇI İSVİÇRE MAKUL
Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve Dışişleri Bakanı Bert Koenders Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hollanda’ya yapacağı ziyarete karşı olduklarını açıkladı. Başbakan Rutte bu ziyaretin iki ülke arasında daha fazla kızgınlığa neden olacağını söylerken Dışişleri Bakanı Bert Koenders ise ziyareti arzulamadıklarını belirterek “Bir referandum için siyasi kampanya yürüten Türk hükümetinin temsilcisinin ziyaretine iştirak etmeyeceğiz” dedi.
Koendes, bir bakanın Hollanda’ya ziyareti esnasında sağlanan asgari hazırlıkların da yapılmayacağını sözlerine ekledi. Hollanda ve Almanya’daki olumsuz havaya rağmen İsviçre’nin sergilediği sağduyulu tutum dikkat çekti. İsviçre hükümeti, Zürich Kantonu’nun Mevlüt Çavuşoğlu’nun yarın bu kente yapmayı planladığı ziyareti yasaklamak için yaptığı başvuruyu reddetti. İsviçre Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada toplantı ve fikir beyan etme özgürlüğünü sınırlamayı gerektirecek kadar sıra dışı bir tehdit durumunun olmadığı belirtildi.