İspanya’da yaşayan Mısırlı işadamı Muhammed Ali’nin çağrısı sonrası sokaklara dökülen yüzbinlerce Mısırlı, darbe ile yönetime gelen Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’yi protesto etti. Gösteriler başta başkent Kahire olmak üzere büyük kentlerin tamamına yayılırken, ülkede hep siyasetin merkezindeki güç olan ordudan dikkat çeken bir adım geldi. Ordu sözcüsünün sosyal medyada Sisi’yi takibi bırakması ve askeri araçların Tahrir’den çekilmesi Mısır Genelkurmayı'nın, hükümetin yolsuzluklarından rahatsız olduğunu gösterdi.
Ülkenin ilk ve seçilmiş tek Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi darbeyle devirip yönetime gelen eski Genelkurmay Başkanı Abdülfettah Sisi uzun süreden beri kötü giden ekonomi nedeniyle eleştiriliyordu. Ancak bu kötü gidişatın sokak eylemlerine dönüşmesinin fitilini, 15 yıl boyunca ordunun müteahhitliğini yapan ancak işlerin bozulması sonrası İspanya’ya giden iş adamı Muhammed Ali’nin Sisi hakkında suçlamalarda bulunmasıyla başladı. Ali, Sisi’yi yolsuzluk yapmakla suçlayarak ‘Kendine Kahire’de saray yaptırıyor’ dedi ve Mısır halkını sokağa çıkmaya çağırdı. Muhammed Ali ayrıca Savunma Bakanlığı'na “Sisi’yi tutuklayın, kan akmasın” çağrısında bulundu. Darbeci “Sarayı kendim için değil Mısır halkı için yapıyorum” diye savundu. Ancak bu savunma muhalifleri uydurma delillerle gözaltına alıp işkence eden ve idama mahkum eden darbeci Sisi’ye karşı Mısırlıların sokağa çıkmasını engelleyemedi.
Başkent Kahire, İskenderiye, Şarkiyye, Dumyat ve Suveyş’te Ehli ve Zemalik futbol takımları arasında oynanan süper kupa maçları sonrası eylemler başladı. Eylemler 300 civarında kişinin Mısır devriminin simgesi haline gelen Kahire’deki Tahrir Meydanı’na yürümesiyle başladı. Tahrir’e yürüyen eylemciler, yönetim aleyhinde slogan attı. Polisin müdahalesinin ardından Tahrir Meydanı’na çıkan caddelere dağılan eylemciler ile güvenlik güçleri arasında arbede yaşandı. Bazı caddelerde güvenlik güçleri göz yaşartıcı bomba kullandı ve bazı eylemcileri gözaltına aldı. Ülke dışından yayın yapan muhalefete yakın televizyon kanalları ve sosyal medyadan onlarca kişi, gösteri ve eylem görüntüsü yayımladı. Eylemcilerin 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetiminin devrildiği 25 Ocak Devrimi esnasında kullandığı defol anlamına gelen ‘İrhal’ şeklinde sloganlar attığı duyuldu. Paylaşılan videolarda eylemcilerin “Defol Sisi” sloganları attığı da belirtildi. Sosyal medya üzerinden “Tahrir Meydanı” adında bir hashtag açıldı. Söz konusu hashtagın kısa sürede Mısır genelinde birinci sıraya yükseldiği belirtildi. Bu arada Mısır'ın liman şehri Dimyat’taki göstericiler, Sisi’nin posterlerini ateşe verildiği görüntüler paylaştı.
Yaşananlar sonrası Mısır’da ekonomi ve siyasin kontrolünü hep elinde bulunduran ordunun tavrı dikkat çekti. Ordu Sözcüsü’nün Sisi’yi Twitter’da takibi bıraktığı belirtildi. Tahrir’deki askeri araçların çekilmesi de kışladaki rahatsızlığın sinyali oldu. Yönetimde söz sahibi olan ordunun tavrıyla birlikte 6 yıldır ilk kez yaşanan gösteriler kırılma olarak görüldü. Öte yandan sokak gösterileri nedeniyle New York’taki BM zirvesine katılmayacağı iddia edilen Sisi, zirveye katılmak için ABD’ye gitti.
‘Bir saray darbesinden bahsedilebilir’
Mısır’da yaşananları değerlendiren KARAR yazarı Mensur Akgün şunları söyledi: “Cuma akşamı genç göstericilerin Kahire, İskenderiye, Süveyş gibi şehirlerde sokaklara çıkması, aynı etiketi kullanan yüzbinlerce sosyal medya mesajının sanal medyayı kaplaması, hepsinden önemlisi de ordunun Sisi’den desteğini çektiğine dair güvenirliği tartışmalı da olsa haberler gelmesi dünyanın ilgisini bir anda Mısır’a çekti, rejim değişikliği tartışmalarını gündeme getirdi. Ancak ajansların dünyaya yansıttığı kadarıyla muhalif hareket cılız, gösterilere 2011’dekine benzer geniş çaplı bir katılım söz konusu değil. Ayrıca dünyada demokrasi rüzgarları da esmiyor. Kaldı ki AB de, ABD de Cumhurbaşkanı Sisi’den memnun. İsrail ile kurulan dengeyi iyi yönetiyor, ABD’nin çıkarlarına aykırı hiçbir şey yapmıyor. Zayıf olmakla birlikte bir saray darbesi, iktidarın başka bir kliğin eline geçmesi olasılığından söz edilebilir. Bu da Mısır’a demokrasi benzeri bir rejim gelmesini sağlamaz. Yine de diplomasi ve bölge dengeleri açısından fırsatlar doğurabilir. Ankara eminim ki gelişmeleri yakından takip edecektir…”