Çiğli İlçesi’nin Köyiçi Mahallesi’nde geçen 17 Ağustos’ta meydana gelen olayda, Buket ve Serkan Sakin çiftinin, 3 yaşındaki oğulları Alperen, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Çiğli Özel Sevgi Yumağı Anaokulu’na götürülmek üzere şoförü 47 yaşındaki T.İ. ile rehber personel 17 yaşındaki D.K.’ya teslim edildi. Öğrenciler indirildiği sırada rehber personel D.K., ağlayan bir öğrenciyi alarak, okula girdi. Serviste uyuyan Alperen’i fark etmeyen şoför, aracı okulun yanında bulunan ve otopark olarak kullanılan boş arsaya çekti. Alperen’in kreşte olmadığını öğle yemeğinde fark eden öğretmenler ile görevliler, okul ve bahçesini aramaya başladı. Aramadan sonuç alınamayınca, okulun güvenlik kamera kayıtları incelendi.
KAMERADA ŞOK GÖRÜNTÜLER
Görüntüleri izleyen okul yöneticileri ve öğretmenler Alperen’in okula hiç girmediğini gördü. Bunun üzerine okul servisine bakan görevliler, minik Alperen’in cansız bedeninin sabah oturduğu koltukta buldu. Okul yöneticileri, polise ilk ifadelerinde gerçeği sakladı, Alperen’in uyku saatinde uyutulduğunu ve bir daha uyanmaması üzerine hastaneye götürdüklerini söyledi. İfadelerden şüphelenen polisler, bir görevlinin ifadesinden yola çıkarak olayı aydınlattı. Alperen’in kreş servisinde unutulduğu için öldüğü ortaya çıktı. Servis şoförü T.İ. ile okulu müdürü Y.İ. tutuklandı.
SKANDALI BİLİRKİŞİ RAPORU GÖZLER ÖNÜNE SERDİ
Kamuoyunda büyük tepki çeken acı ölüm sonrasında, minik Alperen’in gittiği anaokulu kapatıldı. Servis araçlarına yönelik denetimler artırıldı. Olayla ilgili savcılığın görevlendirdiği bilirkişinin incelemeleri, yaşanan skandaldaki tüm ihmalleri de tespit etti. Skandalların ortaya çıkmasında henüz 17 yaşında yardımcı personel olarak çalıştırılan,hiçbir eğitimden geçirilmeden çocukların evlerinden itibaren emanet edildiği D.K.’nın ifadesi de etkili oldu.
Raporda halen tutuklu bulunan ana okulunun sahibi Y.İ.’nin ifadesiyle skandalı itiraf ettiği de saptandı. Y.İ., çocukların evlerinden alınıp okula getirilmesinde görevli olan D.K. için ifadesinde, "D.K.’yı işe ben aldım. Bütün çalışanlarımız içini kaymakamlıktan, Milli Eğitim Müdürlüğünden izin alırız. D. için ilgili kurumlardan izin ve olur almadan hatırladığım kadarıyla Haziran ayında işe ben aldım. 2 - 3 ay kadar çalıştıktan sonra ya devam edecek ya da ayrılacaktı. Yaz döneminde harçlığını çıkarmak için işe başladı. Eylül ayından itibaren devam etme kararı verilseydi Eylül ayında yasal işlemleri yapılacaktı. D.’nin sigorta işlemleri de bu yüzden başlatılmadı. Bu süreç deneme süreciydi. Çünkü bana göre vasıfsız elemandı. D. ’çocuk gelişimi’ bölümünü dışarıdan okuyan genç bir kızımızdır" dedi.
HER ŞEYİ ANLATTI
D.K. de raporda yer alan ifadesinde yaşananları ve öncesindeki skandalı anlattı. D.K., "İş görüşmesine ilk geldiğimde, ’servise çıkabilir misin’ diye sorulduğunda, servis işini hiç bilmediğimi, tecrübem olmadığını, bu işten çok anlamadığımı söyledim. Ancak Y. Hanım, okuldaki öğretmenlerin bana yardımcı olacağını, yapılabileceğimi söyledi. İşe başladıktan 1 - 1.5 hafta sonra servise çıkmaya başladım. Araç park edildikten sonra öğrencilerin okulun bahçesine girişine yardımcı olacak görevli yoktu. Bina girişinde görevli öğretmenimiz olurdu. Öğrencilerin araçtan inip bina girişine gelmesine kadar bana yardımcı olan kimse olmazdı. Sabahları öğrencileri okula getirirken, kaç öğrenci aldığımızı saymazdık. Bu yüzden inerken de herhangi bir yoklama alınmazdı. Benim çocukların okula girip girmediğini görme şansım olmuyordu. Araçtan öğrenciler indikten sonra ben küçük çocuklarla okula gittiğim için aracın içini kontrol etmezdim. Bunu aracı kilitleyen T. abi yapardı" dedi.
13 KİŞİLİK SERVİSE 30 ÇOCUK BİNDİRİLİRMİŞ
Yardımcı öğretmenlik yapan D.K., ifadesinde çarpıcı bilgiler de verdi. Servis aracının koltuk sayısından çok fazla çocuk alındığını da anlatan D.K., "Servis aracımız 13 kişilik ancak servise aldığımız öğrenci 25 - 30 arasında değişmektedir. Bu olaydan yaklaşık üç hafta kadar önce servis şoförümüz T.İ., çocukları araçtan indirdikten sonra kendisinin de aracı kontrol ettiğini söyledi. Neden böyle yapıyorsun diye sorduğumda benden önceki bir öğretmenin bir öğrenciyi servis aracında unuttuğunu söyledi" dedi.
SAKİN OL, KAMERALAR KAPANDI
İfadesinde olay sonrasında yaşananlar hakkında da bilgi veren D.K., sözlerini şöyle sürdürdü:
"Y.İ.’nin koşarak geldiğini gördüm. N. öğretmen Alperen’i kucağına aldı. Y.İ.’nin özel aracıyla hastaneye gittiler. Ben panik halindeyken Arzu öğretmen yanıma geldi. Kollarımdan tutarak ’Sakin ol, kameralar kapandı. Alperen uyku odasında bayıldı diyeceğiz’ dedi. Ben de ’Saçmalamayın böyle bir şey yapamam’ dedim. Daha sonra Y.İ., beni arayıp ’Derhal okuldan çık hemen’ dedi. Ben de ’Niye çıkıyorum ben bir şey yapmadım, en son kontrol etmeyen T. abiydi’ dedim. Daha sonra beni tekrar arayarak ’Hemen çık yoksa hapse gireriz’ dedi."
RAPORDA EKSİKLİKLER SIRALANDI
Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılığı’na ulaşan bilirkişi raporunun sonuç bölümünde ise ana okulundaki acı olayı yaşatan ihmaller tek tek sıralandı. Rapordaki tespitlere göre, "Özel Sevgi Yumağı Anaokulu kurucusu olan Y.İ.’nin kurumun mesül müdürünün okulda bulunmadığı dönemde, okul içindeki gerekli kontrolleri tam olarak yapmadı. İnisiyatif tamamen çalışanlara bırakılmış, olay günü sabah saati okulda yoklama sorgulanmamış, D.K.’nin okula 2 Mayıs 2017 tarihinde işe başlatılmasına rağmen gerekli bildirimlerde bulunulmamış, yeterli eğitim verilmemiş, yine aynı personel için verilen ifadede; 'Çünkü bana göre vasıfsız elemandı' şeklinde nitelendirilmesine ve yaşı da tutmamasına rağmen 'servis ablalığı' görevinde çalıştırılmış. Ailelerden teslim alınan çocukların okula varışında gerekli karşılama yapılmamış. Yoklamanın erken saatte alınmaması sorgulanmamış. Kurumda acil durum eylem planı yapılmamış. İlk yardım müdahalelerinde bulunacak personel yetiştirilmemiş" denildi.
Rapor sonrasında okul sahibi Y.İ., eşi servis aracı şoförü T.İ., mesul müdür B.G., öğretmen A.G., ’asli kusurlu’ bulundu. D.K.’nin ise ’tali kusurlu’ olduğuna karar verildi.