SEDA ÇAKIR | KARAR
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Yalova İl Kongresi'nde konuştu. Burada önemli açıklamalarda bulunan Ali Babacan, hukuk ve ekonomideki reform açıklamaları ile yeni dönem mesajını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Geleceğimizi Avrupa Birliği ile kuracağız' sözlerini hatırlatarak iktidara sert sözlerle yüklendi.
"Biz ısrarla 'Dış politikada kavgayla, eyyy nidaları ile olmaz, ülkenin çıkarları diplomasi ile korunur' dedik onlar günaşırı kavga etmeye devam ettiler şimdi de çıkmışlar 'Diplomasiyle, siyasetle çözülemeyecek sorunun olmadığını düşünüyoruz' diyorlar" diyen Babacan şu sözleri kaydetti:
"İki haftadır ciddi bir U dönüşü, 180 derece dönüş var tabi lafta. Bu nasıl hızlı bir U dönüşü bu nasıl bir hızlı dümen kırma bakacağız. Tam da burada milletimizin size bir soru sorma hakkı var. Milletimizin cevabını beklediği konular var öyle o kadar kolay değil. Her türlü yanlışı yap, ülkeyi bu kadar zarara sok, bu millete bedel ödet ondan sonra U dönüşünü yap, 'Yeni dönem başlatıyoruz' de. O kadar ucuz değil o iş."
"Çok ilginç, çok enteresan günlerden geçmekteyiz. Biz konuşuyoruz, bugünkü iktidar sözlerimizi tekrar ediyor biz de şaşkınlıkla izliyoruz. Biz daha evvel söylediğimizde 'Bize ders vermeye kalkmayın' diyenler şimdi hak, hukuk diyor.
En son örnekten başlayalım. Biz 'Ekonominin temeli adalettir, hukuktur. Önce temel sağlam olacak ki sağlam bir temel üzerine ekonomi kurulsun' diyorduk. Dün, Cumhurbaşkanı aynısını tekrar etti. Biz 'Türkiye 1'den büyüktür, tek kişiyle olmaz' dedik, senelerdir 'tek adamcılık' oynayanlar birden baktık son iki haftadır kadro ifadesini tekrar kullanmaya başladı.
Biz hukuk dedik, şimdi hukuk reformundan bahsetmeye başladılar. Tutuklu yargılamayı esas haline getirenler kendileri değilmiş gibi, yargıya talimat veren kendileri değilmiş gibi şimdi bakıyoruz bağımsız yargıdan, vicdandan, adaletten söz etmeye başladılar. Biz de ilgiyle izliyoruz.
Avrupa Birliği'ne, batıya her gün çatan, herkesle kavga eden kendileri değilmiş gibi yine birkaç gün önce 'Kendimizi başka yerde değil Avrupa'da görüyoruz' dediler. Daha birkaç sene önce 'Bizi Şangay 5'lisine alın, Avrupa'yı unutalım' diyen kendileri. AB'ye 'Biz yolumuza, sen yoluna' diyen kendileri.
Biz ısrarla 'Dış politikada kavgayla, eyyy nidaları ile olmaz, ülkenin çıkarları diplomasi ile korunur' dedik onlar günaşırı kavga etmeye devam ettiler şimdi de çıkmışlar 'Diplomasiyle, siyasetle çözülemeyecek sorunun olmadığını düşünüyoruz' diyorlar. İki haftadır ciddi bir U dönüşü, 180 derece dönüş var tabi lafta. Bu nasıl hızlı bir U dönüşü bu nasıl bir hızlı dümen kırma bakacağız.
Tam da burada milletimizin size bir soru sorma hakkı var. Milletimizin cevabını beklediği konular var öyle o kadar kolay değil. Her türlü yanlışı yap, ülkeyi bu kadar zarara sok, bu millete bedel ödet ondan sonra U dönüşünü yap, 'Yeni dönem başlatıyoruz' de. O kadar ucuz değil o iş. Anlıyoruz bu U dönüşü yapacağınızı söylüyorsunuz da sizin bunca zamandır AB ile, NATO ile yaptığınız kavgalar sebebiyle bu milletin sırtına yüklenen yük, bu milletin ödediği bedel ne olacak?
S-400'LERE MİLYARLARCA DOLAR VERDİLER KAPAĞI AÇAMIYORLAR
Bunlar ne yaptılar gittiler S-400 füzelerine milyarlarca dolar para verdiler şimdi kapağını açamıyorlar. F-35 savaş uçaklarına milyarlarca dolar para verdiler onu da alamadılar. Hem milyarlarca doları kaybet, hem F-35'leri hem de S-400'leri kaybet. Bu mu dış politika, bu mu güvenlik politikası?
Bu büyük ülke sizin deneme tahtanız değil hele hele sizin deney laboratuvarınız değil, bu ülkenin vatandaşları da kobay falan değil. Dene yanıl dene yanıl metot bu. Bu yanlışlarınızın maliyeti konusunda hiçbir açıklama yapmayacak mısınız? Madem bu virajı alıyorsunuz ama bunun bir hesabını da verin. 'Hatalıymışız onun için dönüyoruz' deyin. İşte ders almazsanız ülkenin ne hale düştüğünü görüyorsunuz. Lafla olmaz. Konuşmak kadar kolayı yok ki. Bu millet artık güvenini kaybetti, artık sizin 5 adım geri 1 adım ileri gitmenizden de bıktı.
ÖNCE YARGIYI RAHAT BIRAKMAKLA BAŞLAYIN
Önce bir yargıyı rahat bırakmakla başlayın mesela. Hani hukukun üstünlüğü değil mi... Mesela telefonla talimat vermeyin artık yargıya, sizi eleştiren herkese hakaretten dava açmayın, madem ifade özgürlüğü önemli. İfade ve basın özgürlüğünü kullandığı için şu anda cezaevinde kim var kim yoksa önce serbest bırakın.
KAMU İHALE YASASI'NI AB STANDARTLARINA GETİRİN
AB demeye başladınız ya... Mesela AB uygulamasında müzakere konularından birisi de kamu alımlarıdır. Şu anda Türkiye'deki ihale kanununda 190'dan fazla değişiklik yaptınız. Kamu İhale Mevzuatı'nı AB standartlarına getirin. Üç beş tanıdığa dağıttığınız ihaleleri terk edip, açık ve fırsat eşitliğine dayanan bir sistem getirin. AB'de 28 ülke bu kamu alımları mevzuatını uyguluyor da bu mevzuat Türkiye'ye mi dar geliyor. 28 ülke her türlü alt yapısını, yatırımını yapıyor. Ama amaç başka. Bakın bunların hepsi samimiyet testidir. 'Biz yanlış yaptık' deyin.
TÜM KURUMLARI SAYIŞTAY DENETİMİNE AÇIN
Tüm kurumları Sayıştay denetimlerine açmak da samimiyet testidir. Varlık Fonu niye Sayıştay denetimine tabii değil? Neden bu fonu hiç kimse denetleyemez dediniz? Neden fonun başına kendinizi atadınız? Başkan yardımcısı kim? Ortadan kaybolan zat. Şeffaf olun, bu milletin parasının her kuruşunun hesabını verin, açık olun, doğru hesaptan kaçmaz. Varlık Fonu'nu Sayıştay denetimine açın. Şu anda doğmamış çocuklarımızı bile borca sokan bu fonu kapatın. Varlık değil kara delik.
Önce bize izah edin. Niçin eleştirilere kulak tıkadılar? Niçin iyi niyetle sizi eleştirenleri, köşe yazarlarını, gazetecileri işten kovdurttunuz? Niçin iyi niyetle kendi dertlerini anlatmaya çalışan STK'ları susturdunuz? Bu ülke bu duruma düştüyse bunun sebebi bu kötü yönetimdir. Sizin kişiselleştirdiğiniz dış politika yüzünden ülkemiz saygınlığını yitirdi.
SANKİ İKTİDARA YENİ GELMİŞ GİBİ KONUŞUYORLAR
Ehliyeti, liyakati umursamadığınız için ülke bu hale düştü. Akraba kayırmacılığı yaptığınız için, hakla, hakkaniyetle yolunuzu ayırdığınız için işsizlik şu anda rekor kırıyor. Birkaç bürokrat atamasıyla, en yakın akrabayı ortadan kaybetmekle bu yanlışların faturasını unutturamazsınız. Şu andaki yönetim sanki iktidara yeni gelmiş gibi konuşmaya başladı, sanki yönetenler başkaydı. Şunu yapacağız, bunu yapacağız dedikleri de önceki yaptıklarının tam zıttı.
ÇOLUK ÇOCUK AÇLIĞA BIRAKILMAYI BİZ BU İKTİDARDA GÖRDÜK
Ülkemiz çok karanlık günlerden geçti, çok acılı günler yaşadı. 2001 ekonomik krizini hatırlayın. 28 Şubat'ın baskı iklimi vardı, askeri vesayetlikle korku hüküm sürüyordu ülkede. Adaletsizlikler devlet politikası haline gelmişti, hukuk, demokrasi ayaklar altındaydı ve ülke derin bir ekonomik kriz içerisindeydi. Mafyaların, çetelerin sokakta olduğu insanların ötekileştirildiği günlerdi onlar. Biz yakın aile olarak da 28 Şubat'ın baskını yaşadık. İnsan bugünden geçmişe bakınca hayret ediyor gerçek dışı geliyor. İşte ben bu nedenle ülkemizin o dönemde içinde bulunduğu karanlığa karşı siyasete girip mücadele ettim. Ben ve arkadaşların ülkemizin itibarını artırdık fakat bugünkü Türkiye bizim hayalimizden çok farklı bir noktaya geldi.
Bugün eleştiren, muhalefet eden herkes cezaevine gönderiliyor. Şu an bakın ülkemize adeta bir düşünce suçluları ülkesi olmuş durumda. 28 Şubat karanlığında inanan insanlara zulmettiler ama KHK gibi bir yargı yolunu bertaraf edip çoluk çocuk açlığa bırakılmayı biz bu iktidar döneminde gördük.
ARTIK HAYIRDA DEĞİL ZULÜMDE YARIŞ VAR
O günlerde basın üzerinde de böyle bir baskı yoktu. Biz onlarca gazetecinin sadece muhalif olduğu için cezaevlerine atıldığını biz bu iktidar döneminde gördük. Bakın partimizin kurucularından sayın Gülay Göktürk 28 Şubat karanlığında askeri vesayete karşı durmuş, yazılar yazmıştı. Ama birkaç sene önce başkanlık sistemini eleştirince, yazılarına son verildi. 28 Şubat’ta korkmadan askeri vesayeti eleştiren düşünürümüz, bizim kurucumuz o dönemde bir şey olmadı, bu dönemde eleştirel yazdığı için yazılarına son verildi. Artık adeta hayırda değil de zulüm de bir yarış var.
Askeri vesayetten kurtulup bir başka vesayet altında halkımızın sesi kesilsin diye yola çıkmadık. Şimdi bize soruyorlar 'Ayrılmanız iyi mi oldu kötü mü oldu?' diye. Biz ülkenin bu hale gelmesine göz yumamayız arkadaşlar. Bunun büyük vebali var. Bu bir vicdani sorumluluk meselesi. Biz ilkelere ve değerlere tabiiyiz. Biz kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın zulme de karşıyız zalime de karşıyız.
KİMMİŞ FAİZCİ?
Halkımız fakirleşiyor. Ekmek alamayana “abartıyorsun, keyif çayı iç” diyenler yüzünden ülkemiz fakirleşiyor. İşte gerçeklerden kopanlar yüzünden ülke bu hallere düştü. Senelerdir ekonomi yönetimini, talimatla kendilerine bağladıkları için fakirleşiyor. Bakın ne zaman Merkez Bankası Başkanı, kendi sözlerini dinlemezse değiştiriyor. İşi ehline bırakmamakta ısrarcılar. Biz yönetimdeyken de baskı kurmaya çalıştılar. Hatta doğrudan çalışma arkadaşlarımızı da hedef alarak “faiz lobisi” dediler. Ama biliyor musunuz, bizim dönemimizdeki politika faizinin neredeyse iki katını şimdi kendileri uyguluyor. Kimmiş faiz lobisi? Kimmiş faizci?
Daha ben ve arkadaşlarım görevdeyken yandaş gazetecilerine hakkımızda olmadık iftiralarla yazılar yazdırdılar. Ekibimize faizci dediler. Bugün uyguladıkları politika faizi ben ve arkadaşlarımın görevi bıraktığım tarihe göre neredeyse iki katına çıkmış durumda. Peki devletin ödediği faize ne oldu biliyor musunuz? Ben ve arkadaşlarım bıraktığımızda yıllık faiz ödemesi 53 milyar lira idi. Bu yıl tam 137 milyara çıkmış. Gelecek yıl ise 179 milyara çıkacağını açıkladılar. Şimdi soruyorum arkadaşlarım, kim faizci?
ÇETE LİDERİNE ÖVGÜLER DÜZEN BİR İKTİDAR ORTAĞI VARKEN...
Bunlar zenginleşmeyi, üç beş kişiyi zenginleştirmek olarak anladılar. Halkımıza ise yokluğu reva gördüler. Memlekette işsizlik almış başını gidiyor. İşsizliğin azalması için bu hükûmet bir şey yapıyor mu? Yapmıyor. Yapamıyor. Çünkü yatırım olmadan istihdam oluşmaz, işsizlik sorunu çözülemez. Yatırımcı ise güven ortamı ister. Cumhurbaşkanı anayasaya uymazsa, mahkemeler anayasaya uymazsa, hukuk her gün fütursuzca çiğnenirse yatırımcı bu ülkeye güvenir mi? Çete liderine övgüler düzen bir iktidar ortağı varken yatırımcı bu ülkeye nasıl güvensin? Şimdi biliyorsunuz, bizden kopya çekmeyi alışkanlık haline getirip “güçlü ekonomi için güçlü hukuk” dediler ya. Bir tek icraat gördünüz mü? Şeffaflık, öngörülebilirlik, hesap verebilirlik, hukukun üstünlüğü namına tek bir icraat gördünüz mü? Laf var ama iş yok."