İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Emeklilikte Yaşa Takılanlar'ın (EYT) dertlerine deva olmanın anlatıldığı gibi zor olmadığını söyleyerek "Bir maliyeti var ama Türkiye'nin o maliyeti göğüsleyecek imkanları da var" dedi.
Akşener, EYT'lilere kapıyı kapatan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendi: Ülkeyi yönetiyorsanız, sizden önce ya da sizden sonra, bütün dertlere çare bulmak zorundasınız. Nasıl geçen haftaki sözümü dinleyip fabrika bacalarına filtre takmayı erteleyen kararı veto ettiniz ve milletin yararına bir karar verdiniz, EYT'liler konusunda da ya sözümü dinleyip, gerekeni yapacaksınız ya da biz geleceğiz, biz yapacağız.
Meral Akşener'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Onlar ne kadar zorlanıyorsa, medeniyet o kadar yaralı demektir. Onların hayatı ne kadar kolaylaşıyorsa, o ülkede medeniyet yükseliyor demektir. Bu noktada adım atarken, kararlı olmak, cesur olmak gerekir.
EYT'lilere ilişkin kademeli bir çözüm planı mümkün. Türkiye'nin, bu kadar büyük bir yarayı tedavi edecek imkanları var. Yeter ki niyet olsun. Yeter ki yüreğiniz milletimizle birlikte atsın. 'Bizden önceki bir uygulama.' diyerek işin içinden sıyrılamazsınız. Ülkeyi yönetiyorsanız, sizden önce ya da sizden sonra, bütün dertlere çare bulmak zorundasınız.
Bir maliyeti var ama Türkiye'nin o maliyeti göğüsleyecek imkanları da var. Ben 'maliyet' diyorum, onlar size 'yük' diyor. Milleti, kendi hazinesine yük görmek de ne demek? Para milletin, hak milletin. Siz kim oluyorsunuz da benim milletimi, kendi hazinesine yük sayıyorsunuz? Nasıl geçen haftaki sözümü dinleyip fabrika bacalarına filtre takmayı erteleyen kararı veto ettiniz ve milletin yararına bir karar verdiniz, EYT'liler konusunda da ya sözümü dinleyip, gerekeni yapacaksınız ya da biz geleceğiz, biz yapacağız.
EYT'LİYE GELDİ Mİ, METELİK YOK"
Devlet işidir, gidecekler tabii. Bu arada, Diyanet İşleri Başkanı ve ekibi de gidiyor. Neden? II. Abdülhamid Han'ın adının verildiği bir cami yaptırmışız. Onun açılışını yapacaklar. Ne güzel, Allah razı olsun ama nasıl gidiyorlar biliyor musunuz? Özel bir uçak kiralıyorlar. 22 bin dolar yakıt masrafı, 108 bin dolar da kiralama ücreti var, toplamda 744 bin liralık bir seyahat. Vicdansızlar, EYT'liye geldi mi, metelik yok ama vatandaşımın yokluktan intihar ettiği memlekette, şatafatlı özel uçaklarla Afrika seyahati yapıyorsunuz.
Yazıktır, günahtır. 10 kişi bir yere gideceksiniz, 2 bin 280 işçinin vergisini harcıyorsunuz. Millete gelince de 'Para yok.' Hadi iktidar siyasetçilerinin kafası rahat. Peki Diyanet İşleri Başkanına ne demeli? 'İsraf günahtır' diye itiraz etmek aklına gelmiyor mu? Peygamber Efendimizin, 'Nehirde abdest alırken bile suyu ziyan etmeyin.' buyurduğunu bilmiyor mu? Devletin memurunu bile özel işinde kullanmayan Hz. Ömer'i de mi duymadı? Bir gün bu ülkede, 'Diyanet İşleri Başkanına, bunlar hatırlatılacak.' deseler inanmazdık değil mi? Maalesef, iktidarın zihniyeti neyse, bürokratının zihniyeti de o. Ne günlere kaldık, ne diyeyim, Allah ıslah etsin. Bu heyetin gezisinden öğrendik ki Cibuti'ye, bir de baraj hibe ediyormuşuz. Öyle gıda yardımından falan bahsetmiyorum, bildiğiniz baraj. El insaf kardeşim.
"CİBUTİ'DE GİDER HAVA ATARSIN"
Melen Çayı üzerine bir baraj yapmaya kalktılar. 2 milyar liraya yakın para harcadılar. Zemin çalışmaları iyi yapılmadığı için, baraj bir türlü devreye girmiyor. 16 milyonluk kente, nefes aldıracak barajı yapamayan iktidar, Afrika'nın Cibuti’sine baraj yapmakla övünüyor. Muhterem sen önce İstanbullunun, milletin işini hallet, sonra gider Cibuti'de hava atarsın.
Öyle ucube bir sistem uydurdular ki, senin olan her şeyi kendilerinin zannediyorlar. Öyle ucube bir sistem uydurdular ki, hiç hesap vermeyeceklerini, milletin bu hesabı görmeyeceğini zannediyorlar. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir icat uydurduk. 'Memleketi iki dudağımızın arasına mahkum ederiz, Meclisi yok sayar, adaleti geciktirir, kimseye kulak vermez, kimseye hesap vermez, saraylarımızda, uçaklarımızda, lüks arabalarımızda günümüzü gün ederiz.' diye düşünüyorlar. Bu devran böyle gidecek sanıyorlar. Ama bu devran böyle gitmeyecek. Millet, Meclisinin, yani iradesinin saf dışı bırakılmasına rıza göstermeyecek. Yüzbinlerce dolara mal olan, şatafatlı gezilere daha fazla sessiz kalmayacak. Dişinden tırnağından artırdıklarıyla 'Devletimi iyi temsil etsinler.' diye her türlü imkanı veren bu aziz millet, devlet saygınlığını yerle bir eden, bu şımarıklığa artık geçit vermeyecek. Artık 'yeter' diyecek. 'Söz benimdir, söz milletindir' diyecek.
Bu nobranlığın, şımarıklığın, israfın, had bilmezliğin ve geçim sıkıntısının sebebi devleti çiftliğe çeviren bu ucube yönetim biçimidir, bu sempatikleştirilmiş tek adam rejimidir, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. AK Parti hükümetleri içinde, en büyük sıkıntı ve zorluklarla karşılaşılan dönem, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dönemidir. Bu sistemle 'Türkiye şaha kalkacak' dediler, milletimizin de ülkemizin de belini büktüler, sırtını yere vurdular. Türkiye'ye şampiyonluk vadettiler ama memleketi küme düşürttüler.
"ENFLASYONU YÜZDE 8 OLDUĞUNA KİM İNANIR?"
Hani kötü bir işle karşılaştığımızda, 'Burası Tanzanya mı?' denirdi ya, bu ucube sistem bizi, Tanzanya'nın bile gerisine düşürdü. Bakın beğenmediğimiz Tanzanya'da, işsizlik yüzde 9. Türkiye'deyse, TÜİK’in tüm manevralarına rağmen, yüzde 14. Tanzanya'da enflasyon yüzde 3,6. Bizdeyse, damadın tüm hilelerine rağmen, yüzde 8 buçuk. 1 ay içinde 1 liralık patatesin fiyatı, 2 buçuk liraya çıkmış. Sütün fiyatı, yüzde 37, tereyağı yüzde 24, beyaz peynir yüzde 31, salça yüzde 88 artmış. Elektriğe, doğal gaza, yüzde 60'lara varan zam yapılmış. Böyle bir ülkede, enflasyonun yüzde 8 buçuk olduğuna kim inanır, söyler misiniz?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk 500 gününde: Otoyol ücretleri yüzde 41, hac ücreti yüzde 35, umre fiyatları yüzde 23 arttı. Dövizin hali ortada. Büyük umutlarla başlattıkları, 'döviz bozdur' kampanyası da fiyaskoya dönüştü. Vatandaşımız bu sisteme güvenmediği için 137 milyar dolar olan döviz mevduatı, 58 milyar dolar artarak 195 milyar dolara çıktı. Toplam mevduattaki döviz oranı yüzde 53’e çıktı. Bu sisteme geçtiğinden beri, Türkiye bütçesi dipsiz bir kuyuya dönüştü. Bütçe açığı 152 milyar lira oldu. Eğer Merkez Bankası yedek akçesiyle, imar affı ve bedelli askerlik gibi bir defalık gelirler olmasa, bütçenin açığı 235 Milyar lira olacaktı. Bu neye benzer biliyor musunuz? Evin ekonomisini ayakta tutmak için, hanımın kolundaki bileziği, parmağındaki yüzüğü satmaya benzer.
"MEMLEKETİ YÜZÜKLERİN EFENDİSİ'NE ÇEVİRDİLER"
Memleketi Orta Dünya’ya çevirdiler. Sanki Yüzüklerin Efendisi setinde yaşıyoruz. Yüzük, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Sayın Erdoğan yüzüğün sahibi, almış yanına ak sakallı Saruman’ı, Damat Gollum’u ve inşaatla uğraşan 5 Nazgul'u, mutlak gücün, mutlak iktidarın peşinde. Millet perişan, farkında değil. Türkiye uçurumun eşiğinde, umrunda değil. Bu güç sevdasından vazgeç Sayın Erdoğan. Hem kendi iyiliğin hem de milletimizin iyiliği için bu yüzükten vazgeç."