Ancak bu her üç unsurun “ifrat, tefrit ve itidal=aşırı/normalin üstü, düşük/normalin altı ve orta yol” olmak üzere üç boyutu vardır. İyi ahlakla kötü ahlakın tezahürleri bu üç boyutun birer yansımasıdır.
Bu üç kuvveti üç musluklu birer pınar olarak da tasvir edebiliriz. Mesela:
a. Kuvve-i şeheviye pınarının ifrat musluğundan fücur (helal-haram demeden arzu ettiği her kötülük) kiri akar.
Tefrit musluğundan humûd (helal şeylere karşı da iştihasızlık) kiri akar. İtidal (harama hayır; helale evet diyen iffet) şirin şerbet akar.
b. Kuvve-i gazabiye pınarının ifrat musluğundan tehevvür (her türlü zulüm ve haksızlığa temayül etme) kiri akar.
Tefrit musluğundan cebanet (korkaklık ve buna bağlı olarak acizlik) kiri akar. İtidal musluğundan ise şecaat (haklı yerde kullanılan cesaret) şerbeti akar.
c. Kuvve-i akliye pınarının ifrat musluğundan Cerbeze (hakkı batıl, batılı hak olarak gösterme yeteneği) kiri akar.
Tefrit musluğundan gabavet (iyiyi kötüden ayırmayan geri zekâlılık) kiri akar.
İtidal musluğundan ise hikmet (hakkı hak, batılı batıl olarak görme yeteneği) şerbeti akar.
İnsanlık camiasında, Hz. Âdem’den şimdiye kadar iki büyük cereyan, iki büyük düşünce silsilesi, her tarafta ve her tabakasında iki büyük ağaç misali dal budak salmıştır. Biri, ilahi vahiy ve ilhama dayalı nübüvvet/peygamberlik ve diyanet (samimi din mensuplarının) silsilesi; diğeri, insan aklının mahsulü olan felsefe silsilesi teşkil ediyor. Her ne vakit o iki silsile imtizaç ve ittihad etmiş ise yani felsefe silsilesi, nübüvvet ve diyanet silsilesine itaat ederek hizmet etmişse; insanlık âlemi parlak bir surette bir saadet, bir hayat-ı içtimaiye geçirmiştir. Ne vakit ayrı gitmişler ise bütün hayır ve nur, silsile-i nübüvvet ve diyanet etrafına toplanmış ve şerler ve dalaletler, felsefe silsilesinin etrafına toplanmıştır.
Mesela felsefe silsilesi, kuvve-i akliye dalında; maddeci, materyalist ve tabiatı ilah gibi gören çeşitli ateizm meyvelerini, insan aklının eline vermiştir.
Keza, bu silsile, kuvve-i gazabiye dalında; Nemrutları, Firavunları, Şeddadları, türlü türlü despot ve zalimleri insanlık ailesinin başına musallat etmiştir. Ve kuvve-i şeheviye dalında da; sahte ilahları, putları ve uluhiyet dava edenleri mahsul vermiş ve yetiştirmiştir.
Buna mukabil, nübüvvet silsilesi, küre-i zeminin bağında mübarek dalları her tarafta mübarek meyveler vermiştir. Örneğin, kuvve-i akliye dalında enbiya ve evliya meyvelerini yetiştirdiği gibi... Kuvve-i gazabiyeyi dönüştürdükleri kuvve-i dafia dalında âdil hâkimleri, melek gibi melikler meyvesini vermiştir. Keza kuvve-i şeheviyeyi dönüştürdükleri kuvve-i cazibe dalında, güzel ahlak, iffet, sehavet/cömertlik meyvesini yetiştirmiş ve insanların nasıl şu kâinatın en mükemmel bir meyvesi olduğunu göstermiştir.
Özetle; ilahi vahyin ışığını yansıtan nübüvvet silsilesi, cennetin Tûba ağacına benzer. Materyalist felsefe silsilesi ise cehennemin zakkum ağacına benzer. Demek ki, bütün güzellikler, ahlaki değerler, insani erdemler nübüvvet ve diyanet tarafındadır. Bütün çirkinlik, kötülük, ahlaksızlık, zulüm ve gayr-ı insani seciyelerin menşei ise dinden uzak, semavi vahyi dinlemeyen materyalist ateist felsefe akımlarıdır.
Şunu da belirtelim ki aaRabim, bizi rızasından uzaklaştıracak her türlü kötülükten uzak tutsun. Ve rızasına yaklaştıracak her türlü iyilik ve güzellikle buluşturtsun. İnşaallahurrahman! Âmin.