Adalet Bakanı Abdulhamit Gül; Gaziantep, Samsun ve Ankara’nın ardından ‘Bölge Değerlendirme Toplantıları’nın dördüncüsünü İzmir’de gerçekleştirdi. Bakan Gül, toplantıda önemli mesajlar verdi.
“DUMANLA BİLE HABERLEŞSELER BULUP ÇIKARACAĞIZ”
Terörle mücadelenin kesintisiz bir şekilde sürdüğünü, aynı şekilde yargı içi ayıklamanın devam ettiğini kaydeden Bakan Gül, “Takiyyeyi ahlak haline getirmiş ve devlet kurumlarına sızmayı hareket tarzı haline getirmiş ve bunu 40 yıldır yapan bir örgütle karşı karşıyayız." dedi.
‘Böyle bir örgütün kökünü kazıdık, mücadele bitti’ demek mümkün değildir diyen Bakan Gül, "FETÖ’nün kripto elemanlarını, hangi kılığa girerlerse girsinler, hangi boya küpünden çıkarlarsa çıksınlar; değil ByLock, değil ankesör, dumanla bile haberleşseler bulup çıkaracağız” diye konuştu.
“RANT DEVŞİRMEYE ÇALIŞANLARIN FARKINDAYIZ”
Türk yargısı mensuplarının, kendi içindeki kripto FETÖ’cülerle de dışarıdaki kriptolarla da mücadele edebilecek yetkinliğe ve kabiliyete sahip olduğunu vurgulayan Bakan Gül, şöyle konuştu:
“Türk yargısı, FETÖ mücadelesinin en ön safında poz verip, FETÖ’cü yöntem ve üslupla bu mücadeleyi sulandıran, mücadeleden rant devşirmeye çalışan çıkar odaklarının da çok iyi farkındadır. Yargı mensuplarımız, terörle mücadeleyi bu kararlılık ve bu anlayışla sürdürmektedir, sürdürecektir."
"FETÖ belasının üstesinden gelmek yetmez. Onun çürük ahlakı, çarpık zihniyetiyle de mücadele gerekir." diyen Bakan Gül, "Onun kirli yöntemlerinin de reddi gerekir. Suret-i haktan görünüp hakkın ve hakikatin altını oyanlara karşı da dikkati elden bırakmamak gerekir. FETÖ geçmişte hile ve kumpaslarla hukuku çiğnedi. Buna hukuku yücelterek cevap vermek gerekir." dedi.
"REHAVETE KAPILMAYACAĞIZ"
FETÖ'nün kurumları araç olarak kullandığını vurgulayan Bakan Gül sözlerine şöyle devam etti:
"Adalet duygusunu incitti. Buna, hakkın hatırını her şeyin üstünde tutarak karşılık verilmelidir. Düşmanı alt etmek kadar, ona benzememek de önemlidir. Bu mücadelede kırmızı çizgimiz var; yılmayacağız, yorulmayacağız, rehavete kapılmayacağız ve adaletten asla sapmayacağız.”
“SÜTE SU KATANLARA İZİN VERİLMEYECEK”
Bakan Gül, yargıya güven konusuna ilişkin şu ifadelere yer verdi:
"Üzerine titrediğimiz, tüm gayretimizin varlık sebebi olan ‘yargıya güven’ konusunu gölgeleyebilecek, hatta bu güveni baltalayabilecek nitelikte her türlü suistimalin, yargının içinden ya da dışından her türlü etkileme ve yönlendirme girişimlerinin şiddetle karşısındayız. Buna yine hukukumuzun mekanizmaları içerisinde en etkili karşılık verilecektir. Çünkü yargı Türk milletinin yargısıdır. Görevi adaletin tesisidir. Alternatifi de yoktur. Yargıyı yıpratmaya yönelik beyan ve yayınlara karşı verilecek en etkili cevap yine yargı tarafından verilecek ‘adil karar’ olacaktır. Biz biliyor ve inanıyoruz ki yargımız kendi içinde süte su katanlara izin vermeyecektir.”
“HİÇBİR KARAR BİRİLERİNİN HOŞUNA GİTSİN DİYE VERİLMEZ”
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu, adaleti tesis edecek olan yargı mercileri olduğunu belirten Bakan Gül, şunları söyledi:
"Mahkemeler de kimsenin keyfine, beklentisine, talebine göre işlemez, işleyemez. Hiçbir hakim söylenti ve beklentiye göre karar vermez, deliller ışığında ve kanunlara göre karar verir. Hiçbir karar da birilerinin hoşuna gitsin ya da gitmesin diye verilmez. Sadece adaletin tesisi için verilir. Mahkemeler; Anayasadan, millet iradesinden alınan yetkiye göre bağımsız ve tarafsız olarak hukuk zemininde ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde işler. Hakimin karar verirken dayanacağı tek merci hukuktur, dinleyeceği tek ses vicdanının sesidir.”
“ADALET YERİNİ BULSUN, İSTERSE KIYAMET KOPSUN”
Yargı kurallarının kendi içinde işlediğini belirten Bakan Gül, şöyle devam etti:
"Türkiye’de hukuki usullere göre işleyen bir yargı sistemi vardır. Yargılamalar sonucunda suçu sabit görülenler cezalandırılmakta; haklı-haksız, mağdur-suçlu ayrılmaktadır. Yargı; nerede olursa olsun, ucu kime dayanırsa dayansın; suçluya cezasını verecek, haklıya hakkını verecek tek mercidir. Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Herhangi bir dosyada karar; tarafların etnik kimliğine, ırkına, rengine, diline, siyasi ve sosyal statüsüne göre değil, adalet ve hukuk neyi gerektiriyorsa, deliller neye işaret ediyorsa ona göre verilir. Hiçbir çıkar, menfaat grubu ve ideolojik yapının yargının kararlarına tesiri mazur görülemez. Bu aynı zamanda bir suçtur.”