‘Acil soprano’ ihtiyacına üç aryayla karşılık verdi

Soprano Çiğdem Soyarslan, dünyanın önemli opera sanatçılarını buluşturan ‘Adriano in Siria’ albümünde üç arya seslendirdi. 2006 yılından beri Viyana’da yaşayan Soyarslan “Opera sanatının sadece belli bir kesimde tanındığı ülkemizde, benim çok tanınıyor olmam mümkün değil” diyor.

KARAR RÖPORTAJ / IŞIL ÇALIŞKAN

Müzik eğitimine 13 yaşında solfej, piyano ve şan dersleri alarak başlayan Çiğdem Soyarslan “En büyük hayalimdi” dediği opera sanatçısı olmak için Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı Opera Bölümü’ne girdi. Bu okulu bitirdikten sonra, 2006 yılında Viyana’ya giden Soyarslan, eğitimini orada tamamladı. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde opera şarkıcısı olarak yaşamını sürdüren Soyarslan, son olarak dev isimlerle aynı albümde buluştu. Soyarslan, Franco Fagioli, Romina Basso, Yuriy Minenko, Dilyara Idrisova ve Juan Sancho’le çalıştığı ‘Adriano in Siria’ albümünde yer aldı. Giovanni Battista Pergolesi’nin bestelediği ve Pietro Metastasio’nun librettosunu yazdığı, dünya prömiyerini 1734 yılında yapan bu 3 perdelik opera DECCA tarafından yayımlandı. Albümde Aquilio rolünde üç arya seslendiren Soyarslan ile müzik yaşamını konuştuk.

Önemli müzisyenlerle çalıştığınız bir albüm. Siz bu projeye nasıl dahil oldunuz?

Bu projeyi gerçekleştiren ajansın ortaklarından Max Cencic ile aynı sahneyi paylaşmıştım ve kendisi daha sonra benim gösterilerime gelmiş, bana aslında başka bir projede yer almamı istediğini belirtmişti. Başka bir konu hakkında konuşurken, ‘Adriano in Siria’ CD kaydı projesi için acilen bir sopranoya ihtiyaç duydukları ortaya çıktı ve sırf Franco Fagioli’nin adını duyduğum için teklifi kabul ettim. Son derece profesyonel bir ekiple çalıştım, ilk kayıt tecrübemde beni hep rahatlattılar. Özellikle Franco Fagioli benim büyük hayranlık duyduğum bir barok yorumcusu. Kayıt sırasında onu gözlemleme ve onunla sohbet etme imkanım da oldu. Bu tecrübenin benim için olan değerini ifade etmem çok zor…

Albümde kaç arya seslendiriyorsunuz?

Seslendirdiğim rol olan Aquilio’nun üç aryası var. Aryalara ek olarak barok operalarının ve özellikle Metastasio librettosundan bestelenen operaların tipik özelliği olan çok uzun resitatifler de mevcut.

Albüme gelen reaksiyonlar nasıl?

Elbette Barok müziğin virtüözü olan Fagioli’nin içinde olduğu bir albümün beğenilmemesi söz konusu değil. Reaksiyonlar şu ana kadar çok iyi. Benim yoğun programımdan ötürü katılamadığım, 2016 yılı içerisindeki albüm turneleri de takip ettiğim kadarıyla çok başarılı geçti. Çok gurur verici.

Türkçe neler söylüyorsunuz?

Türk bestecilerine her solo konserimde muhakkak yer vermeye çalışıyorum. Adnan Saygun, Serdar Yalçın, Nazife Güran, Yüksel Koptagel, Fazıl Say gibi değerli bestecilerimizin eserleri ve anonim halk türkülerinin klasik düzenlemeleri repertuarımda her zaman mevcut.

Kendi YouTube kanalınızda ‘Ben Seni Sevdiğimi’ söylemişsiniz. Yabancıların yorumu nedir?

Yabancılardan her zaman gerek Türk Klasik Müziği gerekse Türk Halk Müziği hakkında olumlu yorumlar aldım. Performanslarım sırasında şarkıların sözlerini özellikle onların dillerine çevirmeye çok dikkat ediyorum, bu elbette onların bizim hikayelerimizi bilmeleriyle müziğimizi de daha iyi anlamalarını sağlıyor.

Şu an bir orkestraya bağlı çalışıyor musunuz?

Solist opera şarkıcısı olduğum için dünyadaki herhangi bir orkestranın misafir sanatçısı olabiliyorum. Ben de şimdiye kadar Rusya’dan Avusturya’ya, Japonya’dan Fransa’ya, Almanya’dan Romanya’ya, Türkiye’den Polonya’ya kadar birçok orkestranın misafiri oldum.

Yeni bir projeniz var mı?

Volksoper Viyana’daki ‘Hoffmann’ın Masalları’ adlı opera projem geçen aralık ayında bitti. Önümüzdeki aylarda art arda konserlerim olacak. Slovenya ve Hırvatistan’da Viyana’daki yükselen korolardan biri olan Schönberg Chor’un solisti olarak Johannes Passion seslendireceğiz. Bu sene beni çok heyecanlandıran projelerden biri Viyana’nın çok başarılı orkestralarından Wiener Akademie ve çok değerli şef Martin Haselböck ile Japonya Tokyo’da vereceğimiz ‘Beethoven 9. Senfoni’ konserimiz. Ardından Viyana’da değerli orkestra şefi Gerrit Priessnitz’in piyano eşliğinde solo Lied konserim var. Yaza girmeden önce değerli Mezzosoprano Katrin Koch ile albüm hazırlığında olduğumuz Dvorak Duo-Liedleri konseri vereceğiz.

Türkiye’de tanındığınızı düşünüyor musunuz?

Opera sanatının sadece belli bir kesimde tanındığı ülkemizde, benim çok tanınıyor olmam mümkün değil. Ben son 6 yıldır Türkiye’ye opera şarkıcısı kimliğim ile sadece Borusan Filarmoni Orkestrası’nın konserleri için geliyorum, bu çok başarılı orkestranın misafiri olabildiğim için hem gurur hem de Türk Klasik Müziği takipçileriyle buluşmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

OPERA ŞARKICILIĞI AYNI ZAMANDA OYUNCULUK

Sizin iyi bir oyuncu olduğunuz da söyleniyor. Siz kendi oyunculuğunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben konservatuarda 4 yıl tiyatro dersinde Yekta Kara’nın öğrencisi oldum, ondan öğrendiğim her bilgiye minnettarım ve hala onlarla rollerime hazırlanıyorum. Opera şarkıcılığı sadece ses ve tekniğin değil, bunların oyunculukla harmanlandığı bir sanat. Ben oynadığım her role ses tekniği ve doğru stil için çalıştığım kadar, karakter analizi ve beden dili için de çalışıyorum. İkisini birbirinden ayırmak mümkün değil. İyi bir oyuncu olduğumun düşünülmesi elbette beni mutlu ediyor ancak kendi kendimi değerlendirmem pek doğru olmaz... Bunun için elimden gelenin en iyisini yapıyorum demek yerinde olur sanırım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Hayat Haberleri