ABD’nin asıl hedefi nükleer anlaşma değil ‘Şii hilali’

İsrail’in, İran’ın nükleer anlaşmaya rağmen gizlice atom silahı programını yürüttüğü iddiaları, ABD dışında kabul görmedi. Ancak Trump, anlaşma ‘düzeltilmediği’ takdirde 12 Mayıs’ta çekilme tehdidiyle, meselenin salt nükleer anlaşma odaklı olmaktan çıkıp İran’ın Ortadoğu’daki nüfuzu bağlamında müzakere edilmesini sağlamayı başardı.

VOLGA KUŞÇUOĞLU

ABD’nin İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi konusu, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun geçen günlerde ortaya attığı iddialarla yeniden dünya gündeminin en üst sıralarındaki maddelerden biri haline geldi. Netanyahu, basın mensuplarına yaptığı sunumda, İran’ın anlaşmaya rağmen nükleer programına devam ettiğini öne sürdü. İddialarına kanıt olarak, ‘büyük bir istihbarat operasyonu sonucu ele geçirildiğini’ iddia ettiği bazı belgeleri ve uydu görüntülerini paylaştı. Ancak anlaşma kapsamında İran’ın denetlenmesi faaliyetlerinde yer alan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA), Netanyahu’nun iddialarının anlaşma öncesi için geçerli olduğu ve Tahran’ın halihazırda nükleer programına devam ettiği yönünde bir kanıt bulunmadığı yönünde açıklama yaptı. Konuya ilişkin görüşlerini paylaşan birçok uzman da Netanyahu’nun gösterdiği kanıtların içinde daha önce bilinmeyen bir şey bulunmadığına ve 2000’li yılların başına ait olduğuna dikkat çekti. Anlaşmanın tarafı olan Fransa ve İngiltere’den de bu yönde beyanlar geldi. 26 eski üst düzey İsrailli askeri yetkili, yayımladıkları açık mektupta benzer ifadeler kullanarak anlaşmanın iptal edilmesinin İsrail’in güvenliğini tehdit edeceği yönünde görüş bildirdi.

DÜNYA İKNA OLMADI

Anlaşma için İran’la müzakereleri yürüten dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de Twitter’dan paylaştığı mesajlarda “Başbakan Netanyahu’nun sunduğu bütün detaylar, dünyanın bir araya gelerek İran’a yıllarca yaptırımlar uygulamasının ve İran nükleer anlaşmasını müzakere etmesinin sebepleriydi. Tehdit gerçekti ve durdurulmalıydı. Bu yüzden İsrailli uzmanlar açıkça konuşuyor. Anlaşmayı yok edin ve yarın tekrar o günlere döneceksiniz!” ifadelerini kullandı. Özetle, Netanyahu’nun ‘kanıtları’, mevcut ABD yönetimi dışında dünya kamuoyu tarafından ikna edici bulunmadı. Beyaz Saray ve ABD Dışişleri, art arda yaptıkları açıklamalarla Netanyahu’yu destekledi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Netanyahu’yla yaptığı sunumdan iki gün önce İsrail’de görüşmüştü. İsrail medyasına yansıyan haberlerde, Netanyahu’nun, mart ayında ABD Başkanı Donald Trump’ı konudan haberdar ettiği belirtildi.

BÜYÜK SAVAŞ İHTİMALİ

Peki ABD ve İsrail, neden İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in ifadesiyle bu ‘yalancı çoban’ oyununa girişti? Gelişmeler, bunun İran’ın başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da artan nüfuzuyla ilgili olduğuna işaret ediyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın aralık ayında Kongre’ye sunduğu Suriye stratejisine ilişkin belgede, bu ülkedeki en önemli hedeflerden biri olarak İran’ın nüfuzunun geriletilmesi gösteriliyordu. Yine Pentagon’un Ulusal Savunma Stratejisi belgesinde de İran, ‘bölgesel ve küresel istikrarı tehdit eden haydut rejim’ olarak tanımlanıyordu. İsrail de benzer şekilde Suriye’deki İranlı ve İran destekli güçlerin varlığını güvenliğine tehdit olarak algılıyor. İsrail ile Lübnan Hizbullahı arasında yeni bir savaş çıkması halinde, Suriye’nin de bu savaşın cephelerinden biri olacağı kabul ediliyor. Ayrıca ne ABD, ne de İsrail salt askeri yöntemlerle İran’ın Suriye’deki varlığını sona erdirecek durumda değil. Suriye’de yalnızca iki bin civarında askeri bulunan ABD, Rusya ile yaptığı anlaşma gereği İran güçlerinin bulunmadığı Fırat’ın doğusunda faaliyet gösterirken, İsrail’in zaman zaman yaptığı hava saldırılarının da İran’a verdiği hasar sınırlı.

MACRON VE MERKEL'DEN ORTAK TAVIR

Bu durum, ABD’yi İran’ın, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen’i kapsayan ve ‘Şii hilali’ olarak adlandırılan nüfuz alanındaki etkisini sınırlamak için nükleer anlaşma kozunu oynamaya itiyor. Washington, anlaşmanın ardından özellikle Avrupa üzerinden Batı sistemine entegre olma yolunda adımlar atan İran’ı, izolasyon tehdidiyle ‘hizaya getirmeye’ çalışıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen ay yaptığı Washington ziyaretinde Trump’ı nükleer anlaşmadan çekilmemeye ikna etmeye yönelik argümanlarını bu konu üzerinden kurdu. Nükleer anlaşmanın, İran’ın balistik füze programı, nükleer anlaşmanın sona erdiği 2025’ten sonraki faaliyetleri ve Ortadoğu ülkelerindeki nüfuzunu ele alacak şekilde güncellenmesi gerektiğini söyledi. Ancak Macron, Washington’dan ayrılırken, 12 Mayıs’a kadar ‘düzeltilmediği’ takdirde anlaşmadan çekileceğini söyleyen Trump’ı ikna edebildiğinden emin olmadığını da dile getirdi. Öte yandan Almanya Başbakanı Angela Merkel de bugün yaptığı açıklamada nükleer anlaşmanın İran'ın balistik füzeleri ve Suriye'deki nüfuzunu kapsayacak şekilde genişletilmesinin, Avrupa Birliği'nin ortak tavrı olduğunu söyledi. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ise anlaşma için tekrardan masaya oturmayacaklarını belirtti.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

Üç ülke, İran için İsrail'e istihbarat heyeti gönderdi

Dünya Haberleri